Kurtulmuş: İsteyen istediği yeri vuruyor, kırıyor
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Suriye'de yaşanan iç savaşla ilgili, "Suriye semalarında çok sayıda ülkenin uçakları uçuyor. İsteyen istediği yeri vuruyor kırıyor. Doğu Akdeniz gemilerin, rakip gemilerin birbirine teğet geçtiği savaş gölü haline getirilmek üzere" dedi.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Üsküdar Belediyesi Başlarbaşı Kültür Merkezi'nde Cihannüma Derneği tarafından düzenlenen konferansa katıldı. Kurtulmuş, burada yaptığı konuşmada Suriye'de yaşanana iç savaşı değerlendirerek, "Suriye sorunu neden çözülemiyor. Önce Suriye'de iç savaş başladı. İç savaş bir süreçti, bitti. Vekalet savaşları yürüyor. Yüzlerce farklı silahlı örgüt var. Bu silahlı örgütlerin hepsinin arkasında bir başka ülkenin iradesi var. Herkes oradaki gücünü kuvvetlendirmek için örgütlerden istifade ediyor. Şimdi bu da bitti, Suriye krizi üçüncü safhaya geçti. Suriye krizinde bölgesel ve büyük güçlerin doğrudan müdahale edebileceği safhaya geçilmiştir. Dünyanın bütün orduları var. 15-16 ülkenin fiilen askeri var. Şuanda Suriye semalarında çok sayıda ülkenin uçakları uçuyor. İsteyen istediği yeri vuruyor kırıyor" dedi.
"DOĞU AKDENİZ RAKİP GEMİLERİN BİRBİRİNE TEĞET GEÇTİĞİ SAVAŞ GÖLÜ HALİNE GETİRİLİYOR"
Kurtulmuş, Doğu Akdeniz'in savaş gölü haline getirildiğini belirterek, "Suriye krizi nedeniyle Doğu Akdeniz gemilerin, rakip gemilerin birbirine teğet geçtiği savaş gölü haline getirilmek üzere. Sorunun kaynağı neresi, Suriye. Suriye'deki sorunu uluslararası camia, maalesef İslam dünyası kendi içinde çözme becerisini ortaya koyamadığı için bugün küresel bir sorunun tahtası haline gelmiştir" şeklinde konuştu.
"İSLAM TOPLULUKLARI KADİM KÜLTÜRÜMÜZÜN RIZALAŞMA PRENSİBİNİ NEDEN UNUTTULAR?"
Numan Kurtulmuş sözlerini şöyle sürdürdü:
"İslam toplulukları arasında en ufak meseleleri bile neredeyse birbirleriyle çatışma meselesi haline getirenler, bizim bu kadim kültürümüzün rızalaşma prensibini neden unuttular, niçin bugün yaşamıyorlar? Sünni'nin Alevi'den bir başka kaderi yoktur. Türk'ün Kürk'ten başka kaderi yoktur. Biz bu kaderi sadece ortak bir menfaat için değil, ortak bir tarihsel ve kültürel dayanışmanın parçası olarak asırlarca kullandık ama maalesef unuttuk. Ulus devletlerle birlikte bize 'toplum düzeni nasıl kurulur' diye sorduklarında bizim daha önceden bildiğimiz rızaya ve müzakereye dayalı olarak toplum düzeni kurulur fikrini unuttuk. Ulus devletler Osmanlı'dan sonra inşa edilirken 'ulus devletlerde nasıl düzen kuracağız' sorusunun cevabı çok basitti. Bizden farklı olarak. Hakim güç neyse onun belirlediği paradigma etrafında bir sistem kuracağız. Hakim olmayan azınlık olan güçler de diğerlerine itaat edecek. Halbuki bizim büyük medeniyetimizde bütün farklılıkları bir araya getirmenin anahtarı rızalaşmaktır, müzakereye dayalı bir şekilde sorunlarımızı aşmak, bir arada yaşamaktır."