'Katil Devlet' demek, suç mudur?
Aşağıdaki içerik, bir Cumhuriyet savcımız tarafından, memurlar.net'e özel olarak hazırlanmıştır.
Şerefe saldırı niteliği taşıyan fiillerden bazıları insanın toplum içindeki saygınlığını zedelerken diğerleri de şeref dışında başka bir takım değerleri ihlal eder ki bunlar özel tahkir suçları olarak nitelendirilir. 'Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama' suçu da özel tahkir suçu olarak TCK 301. maddede düzenlenmiştir.
Bu tür kanunlara karşı devletin ve organlarının uygulamalarından dolayı işlerin kötü gitmesinden kaygılanan veya ümitsizliğe düşen halkın tek sorumlu olarak karşısında bu organları görmesinden dolayı bazen saygısızca konuşmalarını hoş görmek gerektiği ileri sürülse[1] de İtalya[2], Polonya[3], Fransa[4], İspanya[5], Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinin kanunlarında bu tür düzenlemelere yer verilmiştir.
TCK 301. maddeye göre 'Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini, devletin yargı organlarını Devletin askeri ve emniyet teşkilatını' alenen aşağılayan kişi altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Aşağılamak sözü eski TCK'da tahkir ve tezyif olarak geçerdi ve yeni kanun döneminde hem Yargıtay'ın uygulamalarında hem de doktrinde hem tahkir hem de tezyif şartları beraber aranmaktadır. Tahkir; alçaltıcı, saygınlığı düşüren, hor gören, onur ve gurur kırıcı davranışları ifade ederken tezyif; vahamet itibariyle daha ağır olup kurumun varlığını tartışmaya açan, yıpratan ve büyük ölçüde rencide eden davranışları ifade eder. 'Katil devlet, sömürgeci, soykırımcı devlet[6]' , emniyet teşkilatı hakkında söylenen 'cellatlar, vahşiler, hunhar soyguncular, satılmışlar, vicdansızlar bu ülkeyi soyanlar, reziller sürüsü[7]' sözleri aşağılama kapsamına girip bu suçu oluşturmaktadır.
Kanun metninde yer alan anayasal kurumların tamamının hedef alınması gerekir, kurumların bir bölümlerinin yahut kurumlardaki bazı kişilerin hedef alınması durumunda bu suç oluşmayacaktır. Örneğin; meclisteki vekillerin yahut Bakanlar kurulunun bir kısmının aşağılanması, emniyet mensubu bir kişinin hakarete uğraması bu kapsamda değerlendirilmez. Ayrıca Yargıtay iktidar ile hükümetin eş anlamlı kelimeler olmadığını, iktidarı aşağılayıcı sözler dolaysıyla bu maddeye göre hüküm kurulamayacağını belirtmiştir.[8]
Failin hem alenen aşağıladığını bilmesi hem de anayasal kuruluşları aşağıladığını bilmesi gerekir. Yargıtay polis memuruna duyduğu öfkeden dolayı 'Ben böyle devletin, böyle emniyetin, böyle adaletin a.... koyarım' sözlerini sarf eden failin kastının doğrudan devlet olmayıp polis memuru olduğu gerekçesiyle suçun unsurlarının oluşmadığını belirtmiştir.[9]
Ayrıca failin bu aşağılamayı aleni bir şekilde yapması gerekir. Aleniyet de kalabalık sayıdaki kişilerin bu sözleri duyabilme olanağına sahip olduğu durumu ifade eder. Örneğin iki üç arkadaş evdeyken aralarında bu kurumları aşağılayıcı sözler sarf etmesi suç oluşturmayacaktır. Yine de edebi elden bırakmamak gerekir.
TCK 301/3. fıkrasında her ne kadar hukuka uygunluk sebebi olarak eleştiri mahiyetindeki ifadelerin suç oluşturmayacağı belirtilmişse de Anayasanın 25. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9 ve 10. maddeleri düşünce özgürlüğünü zaten güvence altına almıştır. Eleştiri hakkı kişiye anayasal kurumları aşağılayıcı ifadelere varmadan onu iyi ya da kötü bir şeklide değerlendirme hakkı tanır. Eleştiride asıl olan anayasal organın uygulamalarının yararlı ve yerinde olmadığı iken aşağılamada kurumun meşruiyeti, varlık nedeni tartışılır hale gelir ve kurumun saygınlığı tümden reddedilir.
Yargıtay'a göre '.... İfade özgürlüğü sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız veya ilgilenilmeye değmez görülen haber ve düşünceler için değil, devletin veya toplumun bir bölümünün aleyhinde olan onları rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Bu demokratik toplum düzeninin ve çoğulculuğun gereğidir. Eleştiri de kaynağını bu özgürlükten alır. Eleştirinin doğasından kaynaklanan sertlik suç oluşturmaz, eleştiri övgü olmadığına göre sert kırıcı ve incitici olması da doğaldır. .....Kurumlar eleştirilirken görüş açıklama niteliğinde bulunmayan, küçültücü, aşağılayıcı ifadeler kullanılmamalı, başka bir anlatımla onların saygınlığını zedeleyici veya yok edici, varlık nedenini tartışılır hale getiren hareketlerden kaçınılmalıdır.'[10]
AHİM de 07.12.1976 tarihli Handyside-Birleşik Krallık kararında 'İfade özgürlüğü, 10. maddenin sınırları içinde sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız veya ilgilenmeye değmez görülen haber ve düşünceler için değil ama; ayrıca devletin ve nüfusun bir bölümünün aleyhinde olan, onlara çarpıcı gelen onları rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar çoğulculuğun, hoş görünün ve açık fikirliliğin gerekleridir; bunlar olmaksızın demokratik toplum olmaz.' ifadelerini kullanmıştır.
Ayrıca savunma dokunulmazlığı kapsamında söylenen sözler de hukuka uygunluk sebebinden dolayı suç oluşturmayacaktır.
Son olarak 301/4 göre bu suçlardan dava açılabilmesi Adalet Bakanlığı'nın iznine tabidir.
[1] Artuk-Gökçen- Yenidünya Ceza Hukuku Özel hükümler 13. Baskı, Ankara 2015, s.1245
[2] 1930 tarihli İtalyan Ceza Kanununun 1957 yılında değiştirilen 290.maddesi: 'Aleni olarak Cumhuriyeti yasama organlarını veya onlardan birini Hükümeti, Anayasa Mahkemesini veya yargı organlarını tahkir ve tezyif eden altı aydan üç seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
[3] 1997 tarihli Polonya Ceza Kanununun 133. maddesi:'Her kim Polonya Halkını veya Cumhuriyetini Alenen tahkir ve tezyif ederse üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
[4] 1881 tarihli Fransız Basın Kanunu 30. maddesi:'........ mahkemelere, kara, deniz, ve hava kuvvetlerine, resmi kurumlara, kamu idarelerine yönelik tahkir ve tezyif hapis ve para cezası veya bu cezalardan sadece biri ile cezalandırılır. Yasa halen yürürlüktedir.
[5] İspanyol Ceza Kanunu 543. maddesi: ' Sözlü, yazılı veya fiili aşağılamalarla İspanyayı, bağımsız topluluklarını, simge ve amblemlerini alenen tahkir ve tazyik eden para cezası ile cezalandırılır.
[6] Yargıtay 9.CD., 21.2.1978, 671/743
[7] Yargıtay CGK., 20.9.1981, 61/30
[8] Yargıtay 9.CD., 01.11.1988, 3549/7711
[9] Yargıtay CGK., 14.10.2008, 170/220
[10] Yargıtay CGK., 11.7.2006, 9-169/184