Dersten men edilen Yayla: Beni değil, ifade özgürlüğünü savunun
Tek parti dönemi ve Kemalizm'i eleştiren Prof. Dr. Atilla Yayla, hocalık yaptığı Gazi Üniversitesi'nde ders vermekten men edildi.
Yayla'nın sözlerinin üniversitenin tümünde infiale yol açtığını belirten Rektör Kadri Yamaç, "Cumhuriyet'in kurucusu büyük Atatürk'e 'bu adam' diye hitap edecek derecede 'terbiye azlığı' gösteren bu kişi hakkında inceleme başlattık. Kendisi bizden önceki yönetim sırasında profesör olmuştur." dedi. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde görev yapan Prof. Dr. Yayla ise kararı, "Yeni bir andıç, linç girişimi" olarak değerlendirdi. Üniversitenin ahlaka ve evrensel ilkelere uygun davranmasını isteyen Yayla, şöyle konuştu: "Benim görüşlerimi değil, ifade özgürlüğünü savunun. Gerekirse derslerimi seminer haline getirip Beşevler'deki kahvehanelerde veririm. Bunu Fransa'daki Dreyfus Davası'na çevireceğimden kimsenin şüphesi olmasın. Bütün entellektüel gücümü, ömrümün geri kalanını mücadeleye adamaya hazırım."
Yayla'nın konuşmasının üniversitede infiale yol açtığını vurgulayan Rektör Yamaç, GÜ'nün, Atatürk tarafından kurulan çağdaş bir üniversite olduğunu, kendi yönetimlerinin Cumhuriyet'in temel niteliklerine bağlı eğitim ve öğretim yaptığını belirtti. Eğitimdeki bu politikalarından asla taviz vermeyeceklerini kaydeden Yamaç, "Cumhuriyet'in kurucusu büyük Atatürk'e 'bu adam' diye hitap edecek derecede 'terbiye azlığı' gösteren bu kişi, hepimizde infial yarattı." diye konuştu. Yayla'nın kendilerinden önceki yönetim sırasında profesör olduğunu ifade eden Rektör Yamaç, inceleme başlattıklarını vurguladı. Prof. Dr. Kadri Yamaç, Yayla'nın fakültenin izni olmadan İzmir'e gittiğinin belirlendiğini, bu konuda da soruşturma açıldığını kaydetti. Anayasa'nın ve yasaların, "Atatürk ilkelerine bağlı öğrenci yetiştirilmesini" öngördüğünü anlatan Prof. Dr. Kadri Yamaç, Yayla'nın bu gerekçelere dayanarak fakültede ders verme görevinden uzaklaştırıldığını bildirdi.
Hakkındaki inceleme ve soruşturma sonuçlanıncaya kadar ders veremeyecek olan Prof. Dr. Atilla Yayla ise mücadeleye devam edeceğini belirtti. Atilla Yayla, "Fikirlerimden dolayı pes edecek adam değilim. Fikirlerimden vazgeçmem bir tek şekilde olur; yanlış olduğunun ispatlanmasıyla. Rektörlük hata yapmamalıdır. Ahlaka, hukuka ve üniversitenin evrensel ilkelerine uygun davranmalı. Benim görüşlerimi değil, ifade özgürlüğümü savunmalıdır." şeklinde konuştu. Ders vermesine engel olunması durumunda hukuki olarak mücadele edeceğini vurgulayan Yayla şunları söyledi: "Hem de derslerimi seminer haline getirip Beşevler'deki kahvehanelerde veririm. Bunu Fransa'daki Dreyfus Davası'na çevireceğimden kimsenin şüphesi olmasın. Bu olayda hakaret eden değil, hakaret edilen, linç edilmek istenen tarafım. Bütün entelektüel gücümü ve birikimimi, ömrümün geri kalanını mücadeleye adamaya hazırım. Üniversitenin kararından sonra pek çok destek telefonu, faks alıyorum."
Prof. Dr. Erdoğan: Üniversite ifade özgürlüğünü savunmalı
Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Erdoğan, Atilla Yayla'nın görüşlerinin ifade özgürlüğüyle ilgili olduğuna dikkat çekerek, Rektör Yamaç'ın açıklamasına tepki gösterdi. Erdoğan şöyle konuştu: "Cumhurbaşkanı Sezer adam olmaktan bahsetti. Gazi Rektörü Yamaç'ın akademik geçmişine bakmak isterim. Rektör Yamaç, bu konuda görüş belirtecek öyle bir adam mıdır ki Yayla hakkında konuşuyor. Ünlü filozoflardan Habermas, Jan Rawls, Yayla'yı eleştirse, söyledikleri tartışılabilir. Nasıl rektör olduğu da bilinen Kadri Yamaç'ın bu konuda değerlendirme yapması için ne uzmanlığı müsait ne de akademik kariyeri." Yayla'nın ne söylediğinden ziyade akademisyen, siyaset bilimci ve bir düşünce adamı olarak siyasi ideolojiler hakkında ne düşündüğünü serbestçe söyleme hakkına sahip bulunmasının önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Dolasıyla ifade özgürlüğünde Türkiye'nin, reformlarına rağmen ne yazık ki hâlâ geride olduğunu gösteriyor. Üniversitenin kendisi ifade özgürlüğünü kabullenemiyor." diye konuştu.
İzmir'de panelde yaptığı konuşmada Prof. Dr. Yayla, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin yekpare bir şekilde ele alınamayacağını, 1925-45 arası ve 1950 sonrası olarak iki dönemden bahsedilmesi gerektiğini, bu iki dönemin birbirinin tersi/panzehiri olduğunu söylemişti. Medeniyetin birçok temel değer ve kurumlarının tek parti döneminde bulunmadığından, bu dönemin başarılı sayılamayacağından bahseden Yayla o konuşmasında, "Bu yüzden Kemalizm, medenileştirici bir süreç olarak görülemeyecektir." demişti.
Dreyfus Davası tarihe geçti
1894 yılında Yüzbaşı Alfred Dreyfus'un casuslukla itham edilerek Fransa'da yargılandığı davanın adıdır. Dava sırasında ünlü romancı Emile Zola'nın "İtham ediyorum" başlığıyla yaptığı savunma sonucu Fransa kamuoyunda büyük tepki meydana gelmiş, halk sokaklarda gösterilerde bulunmuştur. Fransa'daki bu "halk galeyanı" ve Zola'nın savunması diğer bazı ülkelerde de zaman zaman etkili olmuştur.