Erdoğan: Ey Almanya, bak yine söylüyorum...

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 05 Haziran 2016 19:12, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Erdoğan: Ey Almanya, bak yine söylüyorum...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, her başarının öncelikle kişisel çabaların, sıkı ve disiplinli bir çalışmanın ürünü olduğunu belirterek, "Aile, üniversite ve öğrenci aynı hedef doğrultusunda bir makinenin dişlileri gibi uyum içinde olduğunda, orada gerçekten güzel neticeler alınıyor. Sabahattin Zaim Üniversitesinin bu üç başarı faktörünü bünyesinde meczettiğini görüyorum." dedi.

Sabahattin Zaim Üniversitesinin Halkalı Yerleşkesi'nde düzenlenen 2015-2016 Akademik Yılı Mezuniyet Töreni'nde konuşan Erdoğan, muhteşem bir mekanda olmaktan dolayı çok gururlu olduğunu ifade ederek, Halkalı Ziraat Mektebinin içinden geçen Mehmet Akif'in ruhuyla üniversitede oluşan ruhun birbirinin tamamlayıcısı olmasını diledi.

Erdoğan, Sabahattin Zaim Üniversitesinin hocaları ve öğrencileri açısından anlamlı bir günde onlarla birlikte olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyduğunu vurgulayarak, bu birlikteliği sağlayan üniversite yönetimine şükranlarını sundu.

Eğitimlerini başarıyla tamamlayıp, 2015-2016 akademik yılında mezun olan öğrencileri gönülden kutladığını dile getiren Erdoğan, "Hayatınız boyunca destekleri ve özverili gayretleri ile sizin bu mutlu günü yaşamanıza vesile olan anne, baba ve ailelerinizi, özellikle tebrik ediyorum. O anneler ve babalar ki bekledikleri an, işte bu an, bekledikleri gün, işte bu gün. Şimdi onlar sizlerle yeni bir sürecin başlamasına şahitlik edecekler. Sizin bu günlere gelmenizde ayrıca emeği olan hocalarımıza, bilgi ve tecrübelerini sizlere aktardıkları, sahip oldukları ışığı sizlerle paylaştıkları için şahsım ve milletim adına kendilerine teşekkür ediyorum." diye konuştu.

Erdoğan, her başarının şüphesiz öncelikle kişisel çabaların, sıkı ve disiplinli bir çalışmanın ürünü olduğunu anlatarak, şöyle devam etti:

"Okuyarak, araştırarak, sorarak, sorgulayarak, kimi zaman gece yarılarına kadar ders çalışarak katettiğiniz uzun bir yolun ardından, işte bugün ilk etap diyebileceğimiz hedefinize ulaştınız. Tabii başarı için sadece bunlar yeterli değildir. Ailenizin kendi rızıklarından keserek verdiği destek, hocalarınızın ilimlerinden, müktesebatlarından size yaptığı katkı olmadan bugünlere gelmezdiniz. Bu yönüyle başarı, kolektif bir çabayı, ortak bir fedakarlığı gerektiriyor. Aile, üniversite ve öğrenci, aynı hedef doğrultusunda bir makinenin dişlileri gibi uyum içinde olduğunda, orada gerçekten güzel neticeler alınıyor. Sabahattin Zaim Üniversitesinin bu üç başarı faktörünü bünyesinde meczettiğini görüyorum."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, mezun olan öğrencilerin tamamının bugün itibarıyla hayatlarının önemli bir dönemini tamamladığını hatırlatarak, yeni ve zorlu bir kulvara ilk adımlarını attıklarını dile getirdi.

Bundan sonra hayatla mücadele, adeta savaş başladığına işaret eden Erdoğan, "Bazılarınız eğitimlerini yüksek lisans veya doktora gibi bir üst aşamaya taşıyarak, ilim tahsil etmeye devam edeceksiniz. Bir kısmınız da kamu ya da özel sektörün rekabetçi ortamında hayalinizdeki meslekleri yapmanın gayreti içinde olacaksınız. Belki bazılarınız da kendi işini kurmak isteyecek. Tercihiniz hangisi olursa olsun, yıllardır ailenizin veya içinde bulunduğunuz üniversite ortamının size sağladığı korunaklı ortamdan çıkarak, hayatın gerçek yüzüyle karşılaşacaksınız. Bugün mezun olan gençlerimizin Sabahattin Zaim Üniversitesinin öğrenicisi olmakla bundan sonraki hayatlarında kendilerine pusula olacak bir donanım kazandıklarına inanıyorum." değerlendirmesinde bulundu.

- "Üniversite 2010'dan bu yana ciddi bir mesafe kaydetti"

Erdoğan, üniversitenin 2010 yılından bu yana geçen sürede, ciddi bir mesafe kaydettiğini, Sabahattin Zaim Hoca'nın ismini taşımanın, bir üniversite ve böyle bir okulun mezunları için hem büyük bir onur hem de ağır bir sorumluluk olduğunu söyledi.

Hocaların hocası olan merhum Sabahattin Zaim'in yazdığı eserlerle, yetiştirdiği öğrencilerle, milli projelerde üstlendiği öncü rollerle arkasında hayırla yad edilen güzel bir miras bıraktığını belirten Erdoğan, Başbakanlığı döneminde üniversiteyle ilgili teklif getirildiğinde, adı Sabahattin Zaim olacak böyle bir üniversite için böyle bir mekanı İlim Yayma Vakfına tahsis etmenin büyük bir onur olduğunu dile getirdi.

"Şimdi zarf güzel ama zarfın içindekilerin çok daha güzel olması lazım, işte o da sizde. Onu siz halledeceksiniz" diyen Erdoğan, Sabahattin Zaim'in hem bir ilim ve fikir insanı hem de bir dava adamı olduğunu, örneklerine bugün sıkça rastlanan birileri gibi hiçbir zaman milletine tepeden bakmadığını, fil dişi kulelerden ahkam kesmediğini, hayatının her safhasında teoriyi pratiğe geçirmenin, onları uygulamanın çabası içinde olduğunu anlattı.

Erdoğan, ekonomi, özellikle iktisat, çalışma ekonomisi başta olmak üzere birçok başlıkta kaleme aldığı 200'e yakın makalesi ve 20'nin üzerinde kitabıyla Sabahattin Zaim'in entelektüel hayatta çığır açan eserler verdiğini, insan olarak müşfik, sabırlı ama hepsinden öte mütevazi bir akademisyen olarak mümbit bir karakter ve velut olduğunu ifade etti.

Sabahattin Zaim'in aynı zamanda Gümüş Motor'dan TÜMOSAN'a kadar ilminin uygulaması mahiyetindeki projelerde bizzat yer alan bir eylem adamı olduğunun altını çizen Erdoğan, "İlim Yayma Cemiyetindeki faaliyetleriyle gençlerin ufkunu açan, onlara her alanda destek olan çalışmalara imza atmıştı. Ben bu vesileyle, Sabahattin Zaim Hocamıza bir kez daha Allah'tan rahmet niyaz ediyorum. Eğer bugün biz milletimizi 2023 hedefleri doğrultusunda seferber edebiliyorsak, ülkemize 2053 ve 2071 vizyonu çizebiliyorsak, bunda Hocamızın çabalarının, çalışmalarının çok önemli katkısı vardır. Kurucu mütevelli heyeti üyeliği yaptığı İlim Yayma Vakfına, Hocamızın emanetine sahip çıktığı, onun ismini yaşattığı için teşekkür ediyorum." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hazreti Muhammed'in öldükten sonra üç insanın amel defterinin kapanmayacağını müjdelediğini anlatarak, "Bunlardan ilki sadaka-i cariyesi olanlardır. Yani cami, mescit, medrese, vakıf, hastane, yol, köprü, okul, çeşme gibi insanlara faydalı eserler bırakandır. İkincisi, ilmi eserleri olanlardır. Üçüncüsü, kendisine arkasından dua edecek salih evlat bırakanlardır. Tüm hayatını ilme, vakıf hizmetine, insan yetiştirmeye hasreden Sabahattin Hocamızın inşallah amel defterinin kapanmadığına, kapanmayacağına bu fakir inanıyor. İnanıyorum, Rabbim hepimize bu dünyadan göç ederken, sevgili Peygamberimizin müjdelerine mazhar olacak bir hayat yaşamayı, arkamızdan hayırla yad edilecek eserler bırakmayı nasip eylesin diye dua ediyorum." şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ey Almanya, bak yine söylüyorum; önce Holokost'un hesabını vereceksin, Namibya'da 100 bini aşkın Namibyalıyı nasıl yok ettiniz, nasıl öldürdünüz onun da hesabını vereceksin. Siz, Türkiye'ye veya Türklere parlamentosunda kalkıp da sözde Ermeni soykırımı oylaması yapacak, varsa belki de en son ülkesiniz." dedi.

Erdoğan, Sabahattin Zaim Üniversitesinin Halkalı Yerleşkesi'nde düzenlenen 2015-2016 Akademik Yılı Mezuniyet Töreni'nde yaptığı konuşmada, tıpkı insanlar gibi devletlerin de geride bıraktıklarıyla anıldığını, bazı devletlerin geride gıptayla, takdirle anılan miras bırakırken, kiminin de zulümle, kanla, gözyaşıyla dolu acı bir miras bıraktığını belirtti.

Bugün tarihe bakıldığında Selçuklu, Osmanlı, Endülüs, Babür Sultanlığı gibi devletlerin, ilim, kültür, sanat ve siyaset hayatına yaptıkları eşsiz katkılarla anıldığını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dünyayı dolaştığımızda, bu devletlerden kalan eserlerle, mimari yapılarla, vakıflarla, medreselerle, kütüphanelerle, hafızalara nakşedilen tertemiz, pak bir mirasla karşılaşıyoruz. Afrika'ya, Asya'ya veya Balkan coğrafyasına yaptığımız ziyaretler sırasında, sık sık şu manzaraya şahit oluyoruz. Aradan yüzyıllar geçmesine, kimi yönetimler tarafından izi silinmek için onca baskı yapılmasına rağmen, Osmanlı denince halen insanların yüreği yanıyor, gözleri parlıyor, dillerinden güzel sözler dökülüyor. Bu insanların akıllarına, katleden, sömüren, ezen, yok eden değil, yaşatan, imar ve ihya eden, adaletle hükmeden bir medeniyet geliyor, 'Osmanlı bu' diyorlar. Hamdolsun bu, dünyada pek az millete nasip olan çok kıymetli, çok nadide bir mirastır."

- "Alnımız ak, başımız dik gidiyoruz"

Bir süre önce Uganda, Kenya ve Somali'yi kapsayan Doğu Afrika ziyareti gerçekleştirdiğini hatırlatan Erdoğan, bunun son dönemde üç ay önce dört Batı Afrika ülkesinin ardından yaptığı ikinci Afrika ziyareti olduğunu anlattı.

Bu ziyaretler sırasında hem Türkiye için büyük gurur kaynağı olan projelerin, eserlerin açılışını yaptıklarını hem de ikili ilişkileri perçinleyecek anlaşmalar imzaladıklarını ifade eden Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bu ülkelerin hepsiyle kökleri yüzyılları bulan derin kardeşlik ve dostluk bağlarımız bulunuyor. Afrika'nın neresine gidersek gidelim, alnımız ak, başımız dik gidiyoruz. Kıtada yaşayanlar, bizi büyük bir hüsnü kabulle karşılıyor, muhabbetle özlemle bağrına basıyorlar. Çünkü kıtanın hiçbir ülkesinde sömürgecilik lekesiyle kirlenmemiş, tertemiz bir tarihe sahibiz. Bırakın sömürmeyi, Doğu Afrika'nın özellikle Avrupalı kolonyalistlere verdiği zorlu mücadelede atalarımız bu bölge haklarına, tüm imkanlarıyla destek olmuşlardır. Ecdadımız kimi zaman ordu göndererek, kimi zaman himaye ederek, kimi zaman da el altından yardım yaparak, Afrikalıların hür ve onurlu yaşama iradelerine sahip çıkmıştır."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün Türkiye'ye insan hakları dersi vermeye kalkan ülkelerin hepsinin de kıtadaki tarihinin kan, gözyaşı, soykırım ve katliamla bezeli olduğunu söyleyerek, şunları kaydetti:

"16. yüzyılda köle ticaretiyle başlayan kıtanın sömürgeleştirilmesi, 19. yüzyılda zirveye ulaşmıştır. 1890'da Afrika topraklarının yüzde 90'ı bir elin parmaklarını geçmeyen Avrupa ülkesinin işgali altındaydı. Kimdi bunlar? Kongo'da Belçika, Namibya'da Almanya, diğer ülkelerde İngiltere, Fransa. Uygarlık taşıma iddiasıyla kıtanın tüm kaynaklarını yıllarca sömürdüler, yağmaladılar. Bunları yaparken çok ciddi soykırımlar yaptılar. Bugün Batı başkentlerinde şahit olduğunuz ihtişamın perdesini şöyle bir kaldırdığınızda, altında milyonlarca Afrikalı'nın dramı, gözyaşı olduğunu görürsünüz. Berlin, Paris, Brüksel'in şık kaldırımlarının altında, Afrikalıların canı, kanı, emeği ve alınteri vardır. Bu dönemi aklamak için kullandıkları 'uygarlaştırma', 'modernleştirme' gibi cilalı kavramların hiçbiri, yapılan katliamları örtmeye yetmez. Şimdi Almanya'da parlamentoda bir tane uydurma bir şeyler geçirdiler, sözde Ermeni soykırımı. Ey Almanya, bak yine söylüyorum; önce Holokost'un hesabını vereceksin, Namibya'da 100 bini aşkın Namibyalıyı nasıl yok ettiniz, nasıl öldürdünüz onun da hesabını vereceksin. Siz, Türkiye'ye veya Türklere parlamentosunda kalkıp da sözde Ermeni soykırımı oylaması yapacak, varsa belki de en son ülkesiniz. Kaldı ki bizim tarihimizde bu noktada zaten bir derdimiz yok, bir sıkıntımız yok. Bizim tarihimiz, katliamlar tarihi değildir. Bizim tarihimiz, merhamet tarihidir, şefkat tarihidir. Aramızdaki fark budur."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Alman Meclisinin Ermeni iddialarına ilişkin kararıyla ilgili, "Eğer kendinize güveniyorsanız, onurunuz varsa, ilminiz varsa. Çıkarın hukukçularınızı, tarihçilerinizi, arkeologlarınızı gönderin. Kimleri göndereceksiniz, hangi ülkeden gelecekse gelsin, incelesinler, araştırsınlar. Orada eğer söylediğiniz gibi bir şey çıkıyorsa biz herkesle yüzleşmeye hazırız. Ama bunu yapamadılar. Çünkü bu bir cibiliyet meselesidir." dedi.

Erdoğan, Sabahattin Zaim Üniversitesinin Halkalı Yerleşkesi'nde düzenlenen 2015-2016 Akademik Yılı Mezuniyet Töreni'nde yaptığı konuşmada, gittikleri ülkelerde liderlerle görüştüklerinde, hangi ülkenin bu ülkelere gelip hangi madenlerini nasıl sömürdüklerini kendilerine anlattıklarında şok olduklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Altınlarını nasıl götürdüler, petrollerini nasıl götürdüler, elmaslarını nasıl götürdüler, fil dişlerini nasıl götürdüler. Bunları anlatıyorlar ve herhangi bir dik duruş olduğu zaman katliam... Bunu yaptılar. Ruanda'da Fransa'yı konuşmadan yapabilir miyiz? Ruanda katliamının arkasında kim var? Fransa var. Ama sindirilmiş insanlar. Tayyip Erdoğan konuşuyor. Nasıl konuşmayalım. Şu anda Fransa emniyetinin, güvenliğinin yaptıklarını biz ekranlarda izliyoruz ama asıl Fransız televizyonlarında bir tanesini göremezsiniz. Göstermezler. Bakın günlerdir Fransa kaynıyor, Avrupa kaynıyor. Böyle de bir dezenformasyon var. Ben de şimdi endişe duyuyorum. Gelişmeler endişe verici." diye konuştu.

Türkiye'deki Gezi Parkı odaklı olaylar sırasında ağaçtan dolayı endişe duyanların olduğunu dile getiren Erdoğan, "12 ağaç bir yerden söküldü bir başka yere taşınacak. Telefonla konuşuyoruz, Avrupalı dost görünenlerle. 'Ya endişeleniyoruz' diyorlar. Ne olduğundan haberiniz var mı? 'Vallahi işte televizyonlardan falan izliyoruz.' Gelin de biz size yerinde gösterelim. Gelmezler. Şimdi aynı şeyi ben söylüyorum. Siz yerlerde süründürüyorsunuz, kızları, erkekleri hepsini. Tekme, tokat giriyorsunuz. Endişeleniyoruz." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, Afrika'da bu yağmanın ve sömürü düzeninin modern yöntemlerle devam ettirildiğine hala şahit olduklarını anlatarak, şöyle devam etti:

"Burada şu hususu özellikle ifade etmek isterim. Afrika'nın paylaşılması gayesiyle düzenlenen utanç konferansının, sevgili gençler, 1884 yılında Berlin'de toplandığını bilir misiniz? Afrika'yı bölüşmek için 1884'te Berlin'de konferans topluyorlar. Bugün aynı Berlin, kendi tarihindeki kara lekeye aldırmadan, ülkemizi Ermenilere karşı soykırım yapmakla itham eden Almanya parlamentosuna ev sahipliği yapıyor. Bu ne menem iştir. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. Ben burada Kenya'nın kurucu lideri... Bakın bu çok enteresan. Bu seyahatimde görüştüğüm kişinin de babası olur. Şu anki devlet başkanı Uhuru Kenyatta'nın... Uhuru isminin de manası hürriyet. Uhuru Kenyatta'nın babası Jomo Kenyatta, son derece manidar bir sözünü, bir tespitini burada ben sizlere aktarmak istiyorum. Bakınız ne diyor baba Jomo Kenyatta. 'Avrupalılar geldiklerinde onların elinde İncil, bizim elimizde ise topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapatıp dua etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda baktık ki İncil bizim, topraklarımız ise beyazların elindeydi.' Nasıl bir kurnazlık görüyor musunuz? Nasıl bir oyun. Evet bu sözle bugün dünyaya nizam vermeye kalkışan, her fırsatta insan hakları, özgürlük demokrasi diyen birçok Avrupa ülkesinin iki yüzlülüğünü, çok net bir şekilde ortaya koymaktadır."

- "Biz her zaman dik durduk, dikleşmedik"

Afrika'da bulunmuş hiçbir batı ülkesinin kendini bu suçlamadan kurtaramayacağına işaret eden Erdoğan, "Durum bu kadar açıkça ortadayken, Avrupalıların kendi tarihlerine hiç bakmadan bizi asılsız iftiraların muhatabı yapmaları, tam bir kara mizah örneğidir. Şu anda Türkiye'de yaklaşık, takribi söylüyorum 100 bin Ermeni var. Bunun yarısı vatandaşımız." dedi.

Türkiye'deki Ermenilerin diğer yarısının ise vatandaş olmadığını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Fakat biz bunlar bize barındı diye, bize sığındı diye biz bunları kovmadık. Aynen Suriye'den, Irak'tan gelenleri nasıl misafir ettiysek, Ermenistan'dan gelenleri de biz aynen misafir olarak ülkemizde ağırlıyoruz. Allah aşkına bu kadar yaklaşımı müşfik olan Türkiye'ye karşı bu adamların yaklaşımının acaba affedilir bir yanı var mı? Yani biz çok daha farklı yaklaşabilirdik. Eğer biz Ermeni düşmanı bir ülke olsak, bu gelenlerin hepsini Ermenistan'a geri gönderirdik. Biz Türkiye'de... Almanya'da bir de onu konuşuyorlar, utanmadan, sıkılmadan, terbiyesizce. Güya Ermenilere ait kiliseleri biz şu anda yıkmışız, el koymuşuz. Elinize, dilinize dursun. Tam aksine Ermeni vakfiyelerindeki kiliseleri, kendilerine teslim ediyoruz. Varlıkları varsa, kendilerine teslim ediyoruz. Diyorum ki bak bizim arşivlerimizde şu anda milyonu aşmış belge var, bunlar incelenmiştir. Eğer kendinize güveniyorsanız, onurunuz varsa, ilminiz varsa. Çıkarın hukukçularınızı, tarihçilerinizi, arkeologlarınızı gönderin. Kimleri göndereceksiniz, hangi ülkeden gelecekse gelsin, incelesinler, araştırsınlar. Orada eğer söylediğiniz gibi bir şey çıkıyorsa biz herkesle yüzleşmeye hazırız. Ama bunu yapamadılar. Çünkü bu bir cibiliyet meselesidir. Cibiliyet meselesi. Bu çok önemli. Başbakan olduğum zaman söyledim, o günden bugüne Cumhurbaşkanlığım dahil 13 yıl geçti. Hiçbir zaman kalkıp da 'Biz varız' diyemediler. Ama oradan çıkıyor bir ukala bir şey hazırlıyor, Alman parlamentosuna sunuyor. Neymiş? Birileri de diyor ki güya 'Türk'. Ne Türk'ü. Bunların kanının laboratuvar testinden geçmesi lazım. Bizim yani onun kanının öyle olması, böyle olması bizi ilgilendirmiyor. Ne yaptığı bizi ilgilendiriyor. Nasıl yaptığı ilgilendiriyor, kim adına yaptığı ilgilendiriyor. Bunları bir üst akıl idare ediyor ama kim adına idare ediyor, bu önemli. Bakın son zamanlarda bazıları Berlin'e gidiyorlar, geliyorlar ve kimlerle neyi nasıl konuşuyorlar. Diyorlar, 'Efendim parlamentodan bu karar çıktı ama bu bizim Türkiye ile münasebetlerimizi etkilemez.' Sevsinler seni. Nasıl etkilemez. Biz parlamento öncesi görüşmeleri şu anda sizlerle aynen yapabilir miyiz? 'Eğer Tayyip Erdoğan karakteri nedir' diye sorarsanız. Zaten siz bana bir not verdiniz, onu zaten dünya alem biliyor. Ben bunun gereğini yine yapmaya devam edeceğim. Niye. Çünkü bu millet bugüne kadar alnı öne eğik dolaşmadı. Biz her zaman dik durduk, dikleşmedik."

- "Amaç üzüm yemekse, meseleyi çözmekse biz buradayız"

Erdoğan, yine dik duracaklarını, dikleşmeyeceklerini ve yollarına böyle devam edeceklerini ifade ederek, "Eğer siz yaptıklarınıza, insanlık dışı suçlarınıza ortak arıyorsanız, o ortak biz değiliz. O ortağı gidin başka yerde bulun. Bilimsel araştırmalar, akademik çalışmalar yoluyla değil, siyasetle, parlamentolar eliyle kirli emellerinizi gerçekleştirmeye çalışıyorsanız bunu yapamazsınız. Bir kulaktan girer öbür kulaktan çıkar. Yaptığınızın zaten uluslararası hukukta da en ufak bir kıymeti harbiyesi yok. Biz bu ülkelerin kendi cürümlerini hafifletmek için başvurdukları bu kurnazlıklara, bu ucuz numaralara asla boyun eğmeyeceğiz. Bizim abdestimizden şüphemiz yok ki namazımızdan şüphemiz olsun. Biz rahatız. Dedim ya arşivler ortada. Amaç üzüm yemekse, meseleyi çözmekse biz buradayız. Ancak bu konuyu her başınız sıkıştığında Türkiye'yi dövmek için bir sopa olarak kullanacaksanız, kusura bakmayın, buna izin vermeyiz." değerlendirmesinde bulundu.

Gelecek dönemin bu noktada kendileri için bol dedikodu dönemi olacağının görüldüğünü belirten Erdoğan, hocaların, tarihçilerin, yurt dışındaki kurum ve kuruluşların bu meseleleri hassasiyetle çalışması, takip etmesi, bu asılsız ithamlarla onların da mücadele etmesi gerektiğini aktardı.

Bu konuda üniversitelerin daha aktif olmalarını beklediğini dile getiren Erdoğan, "İnanıyorum ki bu süreci, bizler kendi kontrolümüzde hassasiyetle götüreceğiz." ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yarın Ramazan-ı Şerif'in başlayacağını, bu akşam ilk teravihin kılınacağını anımsatarak, yarın oruçlu olacaklarını söyledi.

Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ebedi azaptan kurtuluş olan mübarek Ramazan-ı Şerif'e giriyoruz. Rabbim bizleri Ramazan-ı Şerif'e kavuşturdu. Temennimiz, duamız odur ki; Yarab bizleri Ramazan-ı Şerif'e kavuşturduğun gibi inşallah Ramazan Bayramı'na da kavuştur. Bu ayın rahmet dolu, merhamet dolu bir ay olarak, inşallah Alemi İslam'ın intibahına, ittihadına, insanlığın kurtuluşuna vesile olmasını, Rabbimden niyaz ediyorum."

- Notlar

Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Bulut ve Mütevelli Heyet Başkanı Ramazan Evren, konuşmasının ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, Hilye-i Şerif olan tablo hediye etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra okulu birincilikle bitiren Emine Karakaş'a plaketini verdi. Erdoğan, İşletme Fakültesi'ni birincilikle bitiren Somalili Adülkerim Hivey adlı öğrenciyi tebrik etti ve bir süre öğrenciyle sohbet etti. Hivey, Cumhurbaşkanının elinden ödül almaktan dolayı çok heyecanlı olduğunu söyledi.

Erdoğan, Hivey'e kaç kardeş olduklarını sordu. Anne ve babasının vefat ettiğini söyleyen Hivey, 6 kardeş olduklarını anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bunun üzerine, "Allah anne ve babasına rahmet eylesin. Bu dediğime anne baba uymuş ve Somali de tabii arazi çok bol. 6 yüz bin kilometrekarenin üzerinde ama nüfus 12 milyon, olmaz. Fakat dünyada en büyük büyükelçiliğimizi Somali'ye yaptık. 80 dönüm arazi üzerinde muhteşem bir büyükelçiliğimiz var. Dedik ki Somali'ye de bu yakışır ve onu yaptık." diye konuştu.

Törene, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan, İstanbul Valisi Vasip Şahin, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç da katıldı.

Lisans düzeyinde 810 öğrencinin mezuniyeti için düzenlenen törende, Rektör Mehmet Bulut da bir konuşma yaptı.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber