'Bizim tek umudumuz Türkiye'
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Görmez: 'Müslüman çocuklarına, geleceğimiz adına umutla örnek verebileceğimiz bir tek Müslüman ülke kalmadı, Türkiye'nin dışında. Bu umudumuz da ortadan kalkarsa bizim çocuklarımıza verebileceğimiz, gösterebileceğimiz hiçbir umut kalmaz' dediler. Onun için hem bunun üzerinde duruyorlar. Ayrıca tabii ki bu hareketin dini nasıl kullandığını, hareketin hangi alanlarda sapmalar yaşadığını, toplumu hangi alanlarda aldattığını da merak etmiyor değiller. Bunları bize soruyorlar, biz de dilimizin döndüğünce cevap vermeye çalışıyoruz." ifadelerini kullandı.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, "Küresel güçler, coğrafyamızı bir savaş alanına dönüştürmek için bir çaba içerisinde olsalar dahi, bizim yeryüzünde barışta ısrar etmemiz gerektiğini ifade etmeye çalıştım. Bu elbette bize yönelik savaşlarda kendimizi müdafaa etmeyeceğimiz anlamına gelmez." dedi.
Avcılar'daki Double Tree by Hilton Otel'de yapılan Avrupa Fetva ve Araştırma Meclisi 26. Dönem Toplantısı'na katılan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, toplantının ardından gazetecilerin sorularını cevapladı.
Görmez, İstanbul'un bütün ilim adamlarının buluşma merkezine dönüşmüş olmasından duyduğu mutluluğu ifade ederek, bunun bir yandan da üzüntü verici olduğunu, pek çok İslam ülkesinde alimlerin bir araya gelip meseleleri konuşamadığını anlattı.
Toplantıdaki sunumuna da değinen Görmez, toplantıda daha çok Avrupa'daki Müslüman azınlıkların sorunlarını ele aldıklarını aktardı.
Görmez, barışı ön plana aldıklarını kaydederek, şöyle devam etti:
"Toplantının başlığı da daha çok, 'barışı nasıl ön plana çıkarabiliriz? İslam'a yönelik saldırılardan Müslümanları nasıl koruyabiliriz?' Öncelikle bu tür bilimsel toplantıların hep sürekli tepkisel bir tavra dönüşmesi, sadece kendilerini savunmaya dönüşmesi üzüntü verici. Geleceğe bakmak lazım. Ben kendi konuşmamda, yeniden bütün Müslümanların yeni bir barış fıkhına ihtiyacı olduğunu ifade ettim. Aslında İslam fıkhı, tarihte de barışı inşa eden fıkıhtır. Fakat son yıllarda Müslümanların içerisine girdiği kötü durumlar, barışla savaşın yer değiştirmesine sebep oldu. Müslümanlar daha çok savaştan, terörden, şiddetten kendilerini nasıl koruyacaklarını konuşmaya başladılar. Evrensel olarak Müslümanların geleceği için yeni bir barışı nasıl inşa edebiliriz, bu konu üzerinde durulması gerektiğini ifade etmeye çalıştım. Konuşmamda, savaşın İslam medeniyetinde arızi bir durum, kötü bir şey olduğunu, Kur'an-ı Kerim'de dahi bir tek yerde savaş geçtiğini ve bunun da kötülenerek geçtiğini, İslam medeniyetinde asıl olanın daima barışı ayağa kaldırmak olduğunu, yeryüzüne barışı egemen kılmak olduğunu, İslam'ın kendisinin barışı yeryüzüne egemen kılmak için geldiğini ama bazı yanlış İslam anlayışlarının adeta kıyamet sabahına kadar savaşmanın asıl olduğuna dair yanlış bir düşünceyi ortaya koyduklarını ifade ettim."
Müslümanların barışa destek vermesini, barışı ayağa kaldırmak için barışın fıkhını yeniden inşa etmeleri gerektiğini söyleyen Görmez, "Küresel güçler, coğrafyamızı bir savaş alanına dönüştürmek için bir çaba içerisinde olsalar dahi bizim yeryüzünde barışta ısrar etmemiz gerektiğini ifade etmeye çalıştım. Bu elbette bize yönelik savaşlarda kendimizi müdafaa etmeyeceğimiz anlamına gelmez." dedi.
- "Sabahlara kadar onlar da bizlerle gözyaşı döktüler"
Prof. Dr. Görmez, toplantıya katılan İslam alimlerine, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe ve işgal girişimine karşı verdikleri destekten dolayı teşekkür ettiğini belirterek, "Burada çok büyük İslam bilginleri var. 15 Temmuz gecesinden itibaren, hem telefon görüşmelerim hem de mektuplaşmalarla, yazışmalarla bana bildirdikleri, o gece bizim milletimiz ne hissettiyse onlar da bunları hissettiler. Sabahlara kadar onlar da bizlerle gözyaşı döktüler, ağladılar, dua ettiler. Her birisinin söylediği şey şu, 'Müslüman çocuklarına, geleceğimiz adına umutla örnek verebileceğimiz bir tek Müslüman ülke kalmadı, Türkiye'nin dışında. Bu umudumuz da ortadan kalkarsa bizim çocuklarımıza verebileceğimiz, gösterebileceğimiz hiçbir umut kalmaz' dediler. Onun için hem bunun üzerinde duruyorlar. Ayrıca tabii ki bu hareketin dini nasıl kullandığını, hareketin hangi alanlarda sapmalar yaşadığını, toplumu hangi alanlarda aldattığını da merak etmiyor değiller. Bunları bize soruyorlar, biz de dilimizin döndüğünce cevap vermeye çalışıyoruz." ifadelerini kullandı.