Eğitim bireyi özgürleştirmelidir

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 26 Şubat 2007 00:07, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
EĞİTİM BİREYİ ÖZGÜRLEŞTİRMELİDİR

Eğitim bireyi yabancılaştırmaktan kurtarabilir mi?

Dünya'yı algılayış biçimimiz, hayata bakışımız; doğadaki çatışma şekline ve matematiğin netliğine göre endekslenmiş bir eğitim felsefesiyle şekillenmektedir. İnsanın derinliğine inen, şahsiyetini, kültürünü, ahlakını, öz'ünü belirginleştirip olgunlaştıran bir eğitim modeliyle daha henüz tanışmadık. Merkeze insani vasıfları, düşünceyi, özgürlüğü, ahlakı, vicdanı almayan bir eğitim sisteminden bireyin ve toplumun eğitilmesini, insanlaşmasını ve özgürleşmesini bekleyemezsiniz. Rekabete dayalı, yarıştırıcı bu şekliyle arda kalanları ezen ve sindiren bir mantığın hâlihazırdaki eğitim sistemlerinde yürürlükte olması insanlığın geleceği açısından korkunç bir tablodur.

Ülkemizde eğitim, neredeyse başarı ve başarısızlık üzerine konumlandırılmıştır. Başarmak için; başını kaldırmadan çalışmak, ezberlemek, bu uğurda çokça para harcamak gerekiyor. Yani çocuklar bir nevi yarışa hazır hale getiriliyor. Bu ?yarışa hazırlanmak? sözcüğü bizim ülkemizin öğretmeninden, velisine hatta eğitim bakanına kadar dillendirilip neredeyse çocuklara empoze edilir hale gelinmiştir. Bir tek hedef vardır ?başarmak?, başarısızlık neredeyse insan olmamak gibi bir şeydir. Bu acımasız rekabet duygusunun sadece öğrenciler için geçerli olduğu sanılmasın toplumun her katmanında, bilimin her dalında, sanatta, müzikte vs. varlığını ağır bir şekilde hissettirdiği bilinmelidir. Bu duygunun büyük savaşlar çıkartabilecek kadar tehlikeli bir duygu olduğu gerçeği nedense hep göz ardı edilmektedir.

Bireyi, toplumu, fıtratı, özgürlüğü, erdemi, ahlakı vs. hesaba katmaksızın bir eğitim sistemi oluşturulamaz. Varoluş felsefecilerine göre; insan Dünya'ya bırakıldığı andan itibaren bir yabancıdır. Kierkegaard'ın ?İnsan ol!? demesinin altında bu yatar. İnsanlığımızı gerçekleştirerek bu yabancılaşmadan kurtulabileceğimizi bununda ancak eğitimle mümkün olunabileceğinin altı çizilmelidir. Yani insanın kendisini bulmasının yolunun eğitimden geçtiği bilinmelidir. Peki, nasıl bir eğitim sistemiyle bu mümkün olabilir? Örneğin bizim ülkenin okulları bireyi yabancılaşmaktan kurtarıp, insanın kendisini gerçekleştirmesinde ne kadar aktif rol oynuyorlar? Eğitim kurumlarının, devletlerin tek tipleştirici ve uysallaştırıcı eğitim programlarıyla kendilerini ne kadar donattıklarıyla alakalı bir durumdur bu..Devletlerin resmi ideolojilerini etkinleştirmesinin en iyi yolunun ?okul? olduğu ve bu anlamda okulları bir araç olarak kullandıkları gerçeğiyle karşı karşıyayız.?Resmi eğitim kurumları ezenlerin ideolojik aygıtlarıdır.? Der Freire..Devletler bundan vazgeçmeleri durumunda insanlık adına gerçekten büyük bir adım atmış sayılacaklardır.

Eğitim kurumlarının(okulların) öğrettiği gibi seven, hisseden, bilen, öven, düşünen bir birey Dünya'ya gelmiş olmanın şaşkınlığını bir türlü üzerinden atamayacaktır ve yabancılaşmaktan kurtulamayacaktır. Ülkemizin eğitim sisteminin oluşmasında önemli bir yere sahip olan pragmatizmin öncülerinden ABD'li John Dewey'in; aletçilik(ınstrumentalism),ilerici, çağdaş eğitim, modern öğretmenler, bilimsel ve liberal eğitim gibi kavramları sıklıkla kullandığını ve bunları eğitim sistemlerinde uyguladığını biliyoruz. Bu eğitim anlayışına göre yetişen çocukların tam anlamıyla pozitivizmin kıskacında oldukları görülmektedir. Tarih, kültür, öz, erdem, ahlak ve inanç gibi kavramlardan yoksun yetişmektedirler.

PİYASA TOPLUMU

?Demokratik piyasa toplumu ve ekonomisi? söylemini 59.Hükümet olan AKP döneminde duyduk. Bu konuyla ilgili olarak Prof.Dr. Ahmet İnsel'in yorumu şu şekilde olmuştur; ?Sadece aklın değil, piyasa ekonomisinin faaliyet kurallarının, ilişki biçimlerinin toplumsal yaşamın her alanında hâkim olması demek olan piyasa toplumu; insani yaşamın bütün katmanlarının piyasa ekonomisi mantık ve dinamiğine teslim edilmesi anlamına gelir. Böylesi bir teslimiyet geleneksel liberal siyaset felsefesi için bile aşırıdır.? Aile değerleri, inanç, kültür, tarih, ahlak vs. gibi değerlerden yoksun olan ve yine piyasa ekonomisinin insan ilişkilerine yansıtılarak oluşturulan müfredat örneklerinin mevcut eğitim sistemimizde yürürlükte olması yeni yetişen nesil için ne büyük bir talihsizliktir.

Eğitim araç değil amaç olmalıdır:

Etimolojik olarak eğitim; Latincedeki ?educare?(edücation) kelimesinden türetilmiş olup ?yetiştirmek? anlamına gelmektedir.Ne yazık ki piyasa ekonomisinin gerektirdiği şartlar çerçevesinde yetiştirilen bir nesil var..Bu aynı zamanda kapitalist üretim şeklinin getirdiği bir eğitim anlayışıdır.O yüzdendir ki TV'lerde ?eğitim şart!? denilmektedir.Eğitimine ihtiyaç duyulan kesimler vardır.Her şeyin eğitimle düzeleceğine ilişkin sarsılmaz kanatlar mevcuttur.Ancak bu gibi söylemleri ağızlarından düşürmeyenler ?Nasıl bir eğitimle?? sorusunu hiç akla getirmezler ve mevcut eğitim politikalarını hiç eleştirmezler.Ya bu kadar cahillik, ahlaksızlık,çürüme,saygısızlık,şiddet vs. gibi bir toplumun yapısını derinden sarsan olumsuzluklar sadece ve sadece şu anki ?eğitim? politikaları neticesinde gerçekleşiyorsa! Ki öyledir. O takdirde eğitimin içeriği, ne ifade ettiği, hangi temellere dayandığı, felsefesi üzerine tekrardan kafa yormak gerekiyor.

Bu ülkenin sosyal ve siyasal gerçekliğine, tarihine, kültürüne, inancına, dünyayı algılayış biçimine yaslanmayan hiçbir eğitim müfredatı ve de eğitim modeli bu topraklara uymayacaktır ve başarısız olacaktır. Manevi yozlaşmayı beraberinde getireceği gibi bilim ve teknoloji adına da hiçbir ilerleme kaydedilmeyecektir. Buna gerçeğin, bilimin peşinde koşanların peşinde olan YÖK'ü de eklemeden geçemeyeceğim. Türkiye'deki patent sayısından bunu görmek mümkündür. Avrupa Üniversiteler Birliği(EUA)tarafından hazırlanan rapora göre Türkiye'deki 77 üniversiteden sadece 10'nun uluslar arası kurumsal değerlendirme sürecinden geçtiğini ve üniversitelerimizin kalite notunun 2.77 olarak değerlendirildiğini de ayrıca belirtmek gerekiyor. Ancak oyuncakları olan(cep telefonu,mp3 çalar vs. gibi teknolojik aletler!) ve bunları kullanabilen, oyuncaklarını tamir bile edemeyen bir nesille karşı karşıya olduğumuz bilinmelidir.

Eğitim sadece fabrikalara iş gücü sağlama, sanayide, teknolojide durmadan alet üretme, icat yapma, sermeyenin ihtiyaçlarını karşılama şeklinde ele alınıyor ve bu minvalde işlev görüyorsa ki bu bir nevi ?araç? tır artık her türlü olumsuzluğun eğitim kurumlarından fışkıracağına emin olabilirsiniz. Freire'nin bakış açısıyla; egemenler için ?insani varlık? sadece kendileridir. Onlar için olmak sadece sahip olmaktır. Eğitim bireyi özgürleştirici bir süreç olmaktan asla çıkarılmamalıdır. İnsanlığı, ahlakı, erdemi önceleyen bunun yanında bilim üreten, teknoloji üreten, sanat, kültür ve edebiyatla uğraşan bilinçli, kaliteli nesiller yetiştirme amacını gütmelidir.

UFUK COŞKUN
ÖĞRETMEN-SEN GENEL TEŞKİLATLANMA SEKRETERİ
[email protected]

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber