Engelli öğretmenin rapor çilesi
Milli Eğitim Bakanlığı 1500 engelli öğretmen atadı. Atanan öğretmenlerden sağlık kurulu raporu isteniyor. Özellikle görme engelli öğretmenler, rapor alma sürecinde atamaları yapılmalarına rağmen, doktorların "öğretmenlik yapamazsın" önyargısıyla karşı karşıya. Rapor almakta zorlanan öğretmenler ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın, hastaneleri bu konuda bilgilendirmesini isteyen Eğitimde Görme Engelliler Derneği'yle konuştuk
Umay Aktaş Salman
<Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 2016 Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı'na (EKPSS) katılan öğretmen adayları arasından 1500 engelli öğretmen atadı. Bakanlık, nisan ayının başında öğretmenlerin çalışacakları illeri açıklamasının ardından, atanan engelli öğretmenlerin 17-28 Nisan arasında gerekli evrakları il milli eğitim müdürlüklerine teslim etmelerini istedi. İstenen evraklar arasında, "Sağlık durumu yönünden öğretmenlik yapıp yapamayacaklarına ilişkin sağlık kurulu raporu" da var. Sadece engelli öğretmenler değil tüm öğretmenlerden istenen rapor alma sürecinde, özellikle görme engelli öğretmenler zorluk yaşıyor. Öğretmenler, doktorların ön yargılarıyla karşı karşıya kaldıklarından yakınıyor.
Bu sorunu yaşayan görme engelli öğretmenlerden ikisi ile görüştük. Öğretmenler, isimlerinin ve yaşadıkları şehirlerin yazılmaması kaydıyla yaşadıklarını anlattı.
"Nasıl yazılı okuyacak?"
Konuştuğumuz öğretmenlerden biri, 2015 yılında Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi'ni bitirdi. Branşı Türkçe öğretmenliği. İl milli eğitim müdürlüğünün devreye girmesi sonucu rapor alabildiğini anlatıyor:
"Devlet hastanesine gittim. Burada çeşitli branşlarda doktora gidiyorsunuz, sonra da farklı uzman doktorların olduğu heyetten rapor alıyorsunuz. Göz doktoruna gittiğimde, 'Öğretmenliği nasıl yapacaksın?', 'Nasıl sınav yapacaksın?' diye sordu. Kabartma kitaplarımızın olduğunu, teknolojinin çok geliştiğini, bilgisayar ortamında ve çeşitli programlarla pek çok şeyin mümkün olduğunu anlattım. Sonra heyete girdim. Aralarında konuşuyorlardı. Biri, nasıl sınav kağıtlarımı okuyacağımı sorguluyordu, ama bunu bana sormadılar. Sorsalar izah edeceğim.
Yazının fotoğrafını çektiğimizde, bir program sayesinde okunuyor yazı. O program yazının fotoğrafını çekerken bile yönlerdiriyor bizi, sağa ya da sola kaydırmamız noktasında.
Heyete girdikten sonra beklemeye başladım, sonra görevli memur raporu bugün veremeyeceklerini söyledi. 'Size bu raporu neye dayanarak vereceğiz, nasıl öğretmenlik yapabileceğiniz konusunda bilgimiz yok' dedi. Başhekimliğe ve hastanenin hasta hakları bölümüne başvuruda bulundum. Daha sonra hasta hakları bölümü, il milli eğitim ile görüşmüş. İl Milli Eğitimdeki yetkili, 'Bizlerin EKPSS ile atandığını, zaten engelli olduğumuza dair belgelerimizin olduğunu, ruhsal sıkıntımız olup olmadığını bildirmeleri gerektiğini' söylemiş. Bundan sonra hastane öğretmenlik yapabileceğime dair raporu verdi."
"Üniversiteyi kazanmışım, mezun olmuşum, atanmışım..."
Görme engelli öğretmen, hayatlarının birilerini ikna etmekle, ön yargılarla savaşmakla geçtiğini anlatıyor. İnsanların kafalarındaki engelli profilini kırmanın zor olduğunu söylüyor:
"Üniversite sınavlarına herkes gibi girdim, kazandım. Üniversitede kendimi kabul ettirene kadar belirli bir zaman geçti. Sonunda projelerle ilgili bilgime başvuracakları bir noktaya geldim. 4 üzerinden 3,33 ile mezun oldum. Stajımı yaptım. KPSS'den yeterli puanı aldım. Devlete görme engelli olduğuma dair raporumu sundum. Hala insanları öğretmenlik yapabileceğime ikna etmekle uğraşıyorum. Milli Eğitim Bakanlığı hastanelere bu raporu neye dair istedikleri konusunda bilgi vermeli. İl Milli Eğtim Müdürlüğü'nden mevzuatı bilen bir yönetici durumu açıklamasa hala rapor almamış olabilirdim."
Bu sözlerin sahibi, öğrencilik yıllarında iki Türkçe öğretmeninin görme engelli olduğunu, onların verdiği temelle bugünlere geldiğini söylüyor. "Hem kendi öğretmenlerimden hem de kendimden, görme engellilerden nasıl iyi öğretmen olacağını biliyorum" diyor.
Rapor alabilmek için başka bir ile gitti
Konuştuğumuz diğer öğretmen ise, yaşadığı şehirdeki hastaneden rapor alamayıp başka bir kente gitmek zorunda kaldığını anlattı. Branşı, Türk Dili ve Edebiyatı. Ataması yapılmadan önce de ücretli öğretmenlik yapıyordu. Yani, zaten mesleğini icra edebiliyordu. Buna rağmen hastanede doktorların ön yargısı ile karşılaştığını söylüyor:
"Ücretli öğretmenlik yaparken, öğrencilerim de görme engelliydi. Onları sırtımda üst kattaki sınıfa taşıyan, onları etkinliklere götüren bir öğretmenim. Hastaneye gittim, doktorları gezmeye başladım. Göz doktoruna sıra geldi. Muayene olurken doktorun davranışları da garip geldi. Küçümser gibiydi. 'Şu tarafa, bu tarafa bak' diyor. Sağa mı sola mı, ne tarafa olduğunu anlamayınca, 'Hanımefendi o tarafa değil' diyor. Heyet rapor vermedi. Başka bir devlet hastanesine sevk etti. Topu başka hastaneye attı yani. 'Biz karar veremiyoruz, onlar karar versin' diye düşündü. O hastanenin heyetinin toplanmasına daha var. Oradan da, ilk gittiğim hastanenin heyetine girecekmişim. Bakanlığın verdiği süreye yetmiyordu."
"Hep yapamazsın dediler"
İlk gittiği hastanenin heyetinde kendine hiçbir şey sormadıklarını, kafalarındaki soru işaretlerini bile dile getirmediklerini söyleyen öğretmen, "Bir şey sormuyorlar, çünkü zaten düşünceleri yapamayacağımıza dair. Göz teması kuramayacağımız için iletişim de kurmayacağımızı zannediyorlar. İletişim kurmanın tek yolunun göz teması olduğunu sanıyorlar" diyor. Türkiye'de pek çok görme engelli öğretmen olduğunu hatırlatıp, hayatı boyunca "yaparsın" kelimesini duymadığını ama onu olgunlaştıranın da "yapamazsın"lar olduğunu anlatıyor:
"Ücretli öğretmenken, görme engeliler sınıfımın velileri de 'yapamazsın' dediler. Ancak, yıl sonunda o kadar sevmiş ve öğretmenliğimi benimsemişlerdi ki, okuldan ayrılmamı istemediler. Üniversitede Osmanlıcayı, Farçayı yapamazsın, dediler. Başkalarına ders verdim bu konuda. Küçük bir ilde okudum. Rektör, 'Büyük şehirde yaşayamazsın, iyi ki buraya gelmişsin' dedi. Sırf 'yapabilirim'i kanıtlamak için daha yüksek puanlı, büyük bir şehirdeki bir üniversiteye yatay geçiş yaptım. Şu an yüksek lisans da yapıyorum. Vizelerim var. Ders çalışmam gerekirken, hangi hastane rapor veriyormuş diye koşturuyorum."
Zorluklardan yılmayan öğretmen, yaşadığı kentte vaktinde sağlık raporu alamayınca başka bir kente gitti. Raporu aldı. Şimdi ders başı yapacağını günü bekliyor.
"Derneğimize çok sayıda şikayet ulaşıyor"
Eğitimde Görme Engelliler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Merve Erten, sorunun münferit olmadığının atını çiziyor. Erten, derneklerine pek çok ilden bu konuda şikayet geldiğini anlatıyor:
"Bakanlık bize sözlü olarak, bu raporu akıl ve ruh sağlığı bakımından öğretmenliğe elverişli olmayanları belirlemek için istediğini ifade ediyor. Ancak bu raporu almakta en çok görme engelliler zorlanıyor. Çünkü bakanlık, sağlık kurullarına nasıl bir rapor istediği konusunda hiçbir bilgi vermiyor. Görme engelli bir aday 'öğretmenlik yapabilir' raporu almak için hastaneye gittiğinde ise doktorların, 'Biz bu raporu sana neye dayanarak vereceğiz?' sorusuyla karşılaşıyor. Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere; Kocaeli, Aydın, Denizli, Balıkesir ve Konya gibi illerden derneğimize mağduriyetler ulaşıyor. İnsanlar sosyal medya üzerinden 'şu hastane rapor veriyor, bu hastane rapor vermiyor' şeklinde bilgi paylaşıyor. Bazı arkadaşlarımıza, 'Sen şu branşta öğretmen olabilirsin, şu branşta olamazsın' şeklinde, bazılarına ise doğrudan, 'Öğretmenlik yapamaz' şeklinde rapor veriliyor. MEB bünyesinde yaklaşık 1000 görme engelli öğretmen görev yapıyor. Ancak böyle giderse bu raporu alamayan bir görme engelli, bundan sonra öğretmen olamayacak. Bakanlık bu rapor ile neyi kastettiğini sağlık kurullarına bildirmeli."
Kaynak: Al-Jazeera