Özel sektörün döviz borcu 121 milyar dolar, kriz tellallığı tehlikeli
Türkiye, siyasi ve ekonomik istikrarla son 20 çeyrekte aralıksız büyürken, kronik enflasyon tek haneli rakamlara indi. İhracatta 100 milyar dolar hedefine yaklaşan iş dünyası, cumhurbaşkanlığı seçimi etrafında başlatılan polemiklerin, elde edilen kazanımları kaybettirecek bir noktaya getirilmemesi gerektiğini vurguluyor.
Özellikle reel sektörün 121 milyar doları aşan döviz borcuna dikkat çeken uzmanlar, kurlardaki ani yükselişin önceki krizlerden farklı olarak kamudan önce şirketlerin belini bükeceğini kaydediyor. Yılın ilk üç ayında 12 milyar dolarlık doğrudan yabancı sermaye girişine karşılık, içeride yaşanacak belirsizliğin yabancı yatırımcıyı ürküteceği uyarısında bulunuluyor. Buna göre, yıl sonu için 30 milyar dolara ulaşması beklenen yabancı sermayedeki düşüş, cari açık riskini daha tehlikeli hale getirecek. Cari açık kaynaklı dalgalanma, faizleri yukarı çekerken devletin borçlanma maliyetini katlayacak. Faizlerdeki bir puanlık artışın yıllık maliyetinin 1 milyar doları bulduğu biliniyor.
Uluslararası yatırım bankalarından birinin üst düzey uzmanı, Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan açıklamanın özellikle yurtdışı piyasalar açısından olumsuz algılanacağı görüşünde. Uzmana göre, zamanlaması sebebiyle açıklama büyük yatırımcılar tarafından Türkiye'deki demokratik işleyişe müdahale olarak algılanacak. Açıklamanın aynı zamanda Anayasa Mahkemesi'nin Cumhuriyet Halk Partisi'nin başvurusu üzerine vereceği karara etkisine de işaret eden aynı kaynak, "Hatta 1997'deki 28 Şubat 'postmodern' darbesini çağrıştıracaktır." değerlendirmesini yaptı. Türkiye'de ekonomik istikrarın devamının siyasi istikrara bağlı olduğuna işaret eden aynı uzman, "Cumhurbaşkanlığı seçiminde demokrasiye ve hukuk devleti ilkelerine sahip çıkılması gerekiyor. Aksi takdirde 1997 sonrasında olduğu gibi yapay koalisyonlar oluşur ve Türkiye'de bir finansal kriz yaşanması ihtimali artar." dedi. Uzmana göre, her ne kadar Türkiye ekonomisindeki kırılganlıklar azaldıysa da 30 milyar dolar gibi yüksek cari açık ve sıcak paranın olduğu bir ülkede krizin çıkması halinde ülke 1990'lı yıllarda olduğu gibi istikrarsız büyüme sürecine girecek. Bir başka piyasa analisti de, "Türkiye'nin ekonomik ve siyasi dönüşüm sürecinde büyük başarı sağlamış bir hükümete karşı oyunlar oynanırsa, yatırımcılar açısından son derece olumsuz gelişme olur." ifadesini kullandı. Analist, muhalefetin ortaya koyduğu tavrı 'Türkiye'nin kendi ayağına kurşun sıkması' olarak nitelendirdi.
'Türkiye demokrasi sınavı veriyor'
Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde yaşanan gelişmeler iş dünyası tarafından temkinli karşılandı. Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) Başkanı Rızanur Meral, demokrasinin tabi işleyişine yapılacak müdahalelerin, onarılması güç sıkıntılar doğuracağını söyledi. Meral, "Bunun telafisi uzun yıllar alacaktır. Meclis iradesine saygı gösterilmeli. Cumhuriyet'in temel değerlerini herkesin koruması gerekiyor." şeklinde konuştu. Meral, politik ve ekonomik istikrarsızlık durumunda ağır sıkıntılara yol açacağını kaydederken, istikrarın devamı için daha duyarlı olunması çağrısında bulundu. Yaklaşık 5 binden fazla işadamı üyeye sahip Türkiye Genç İşadamları Konfederasyonu (TÜGİK) Başkanı Hazim Sesli de, Genelkurmay tarafından yapılan açıklamayı, "Türkiye şu anda bir demokrasi sınavı veriyor. Bunun başarıyla geçmesi lazım." sözleriyle değerlendirdi. Anayasa'da her şeyin nasıl yapılacağının net bir şekilde yer aldığını vurgulayan Sesli, rayına giren ekonominin tekrar krize ve kaosa sürüklenmemesi gerektiğini kaydetti. Dünyada finans kuruluşlarının olumlu bir bakış açısı ve yatırım yapma istekleri olduğunu ifade eden Sesli, "Bu açıklamadan sonra bu değişmez, ama askıya alınabilir. Türkiye'de erken seçim sürecine girilmiştir; ancak şu anda cumhurbaşkanlığı ile süreç devam etmelidir." diye konuştu.
Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın, Anayasa Mahkemesi'nin cumhurbaşkanlığı oylaması konusundaki kararın beklenmesi gerektiğini vurguladı. Akın, "Süreci herhangi bir darbe girişimi olarak algılamak yanlış. Son günlerde yaşananlar demokrasinin bir gereği. Normal bir süreç işliyor." dedi. Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu, Anadolu'daki sanayicilerin sürece ilişkin bir endişe taşımadığını vurgulayarak, piyasaları gerecek açıklamalardan kaçınılmasını istedi. "Birinci turda olmazsa diğer turlarda cumhurbaşkanı seçilir." diyen Konukoğlu, darbe olacak gibi yaklaşımların doğru olmadığını ifade etti. Açıklamaya tepki gösteren TÜSİAD'ın AB Tanıtım Komisyonu Başkanı Ümit Boyner, "Demokrasiden ödün verilmemeli. Aksi halde özellikle Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri açısından çok üzücü olur. Türkiye bu yolda ciddi kazanımlar elde etti. Böyle olumsuz bir durum ekonomiyi de kötü yönde etkiler. Herkes demokrasi dışında başka bir çıkar yolun olmadığını bilmeli." yorumunu yaptı. Kayseri Sanayi Odası Başkanı Mustafa Boydak ise cumhurbaşkanlığı sürecinde bu tarz olayların her zaman yaşandığını söyledi. Türkiye'nin artık dünya liginde olduğunu vurgulayan Boydak, sürecin ekonomi için iyi bir test olacağını dile getirdi.
Ekonomik istikrar bozulmasın
İşçi ve memur sendikaları, Genelkurmay Başkanlığı'nın cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili açıklamasını 'demokrasi ve sivil siyasete müdahale' olarak nitelendirdi. Sendika başkanları, açıklamaların son 5 yıldır sağlanan ekonomik istikrarı tehdit ettiğini vurgulayarak, Türkiye'den yabancı sermaye kaçışları yaşanabileceği uyarısında bulundu. Önde gelen sendika yöneticilerinin değerlendirmeleri şöyle:
Salim Uslu (Hak-İş Başkanı): Bazı kişiler bu açıklamanın belli bir partiyi hedef aldığını söylüyor, ancak aslında tüm sivil siyaseti hedef alan müdahaleyle karşı karşıyayız. Demokrasiye, siyasetin etki alanına, hatta yargıya yönelik bu tür müdahaleler hiçbir zaman iyi sonuçlar vermemiştir. Geçmişte de gördüğümüz gibi bu durumlarda son sözü her zaman millet söyler. Başından beri orduyu siyasetin göbeğine çekmek isteyenler ne kadar doğru tezlerle hareket ettiklerini bir kez daha düşünmelidir. Sivil siyasete ve yargıya yönelik açıklamanın ekonomiye de olumsuz etkileri olacaktır. Ekonomimiz hâlâ çok hassas dengeler üzerinde duruyor. Bu açıklamalardan sonra ekonominin aktörleri Türkiye'yi güvenli bulmazlarsa asıl kaos ve istikrarsızlık o zaman başlar.
Süleyman Çelebi (DİSK Genel Bşk.): Genelkurmay'ın açıklamalarını Türkiye'deki sistemin zorlanması olarak görüyoruz ve çözümün demokrasi dışı yollarla yürümeyeceğini düşünüyoruz. Demokrasi içinde müdahale edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Ortaya çıkan krizde AK Parti'nin de büyük rolü var. Muhtıra gibi açıklamanın öncesi var. Hükümet, süreci doğru okusaydı bunlar yaşanmazdı.
Ahmet Aksu (Memur-Sen Genel Bşk.): Demokratik süreci engellemeye, parlamentonun temsil ettiği milli iradeyi baskı altında tutmaya, parlamentonun anayasal hüviyetini tartışmaya açmaya yönelik yasal olmayan çıkışların, ülkemizin birlik ve beraberliğine, huzuruna, ekonomik gelişmesine zarar verdiğine inanıyoruz. Cumhuriyet'in anlam ve ifadesi içinde hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Parlamentonun değerlerini küçük düşürmeye kimsenin hakkı olmadığı gibi, konuları şahıslara veya kılık kıyafete indirenler, tarih önünde iyi bir sınav vermemektedirler. Milletimizin gözbebeği olan Türkiye Büyük Millet Meclisi üzerinde baskı oluşturacak davranışların içerisine girilmesi Anayasamız'a, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere, ülkemizin bugünkü sosyoekonomik gücüne ve büyümesine aykırı bir tutumdur.
Bircan Akyıldız (Kamu-Sen Başkanı): Sorunun çözümü için tek çare sandıktır. Seçim mutlaka öne çıkarılmalı. Hükümet seçimlere gitmeyerek hata yaptı. Her şeye rağmen kimsenin demokrasi dışı yollara sapmaması gerekir. Hükümet sayısal üstünlüğü sebebiyle her şeyi yapabilirmiş gibi davrandı. Gelinen noktada herkesin demokrasiden yana tavır koyması ve demokrasiye sahip çıkması gerekir.
Resul Akay (BASK Genel Başkanı): Açıklama, bir muhtıra niteliğinde. Siyasete müdahale anlamına gelen açıklama çok vahim bir durum oluşturdu. Bu durumdan hem muhalefetin hem de iktidarın uzlaşmaz tavırları sorumlu. Herkes sağduyu ve aklıselim içinde davranmalı. Bence en iyi yol bir an önce seçime gitmek. Ayrıca ekonomimiz de bıçak sırtında. Bundan sonra Türkiye'deki sıcak paranın ürkerek kaçması söz konusu olabilir.
Salih Kılıç (Türk-İş Başkanı): Herkes sağduyulu davranmalı. Demokrasinin mutlaka yaşatılması gerekiyor. Demokrasiye her halükarda sahip çıkmak temel görevimizdir. Rejimin temel değerleriyle birlikte demokrasinin korunması hayati öneme sahip. Riskli günler geçiriyoruz. Necip Çakır, İsa Yazar, İstanbul, Ankara
Merkez Bankası önce izleyecek, gerektiğinde müdahale edecek
Cumhurbaşkanlığı sürecinde yaşanan gelişmelerin piyasaları büyük oranda etkileyeceğine yönelik endişelere Merkez Bankası katılmıyor. Döviz, faizlerde yaşanabilecek yükselmenin piyasalarda büyük etki oluşturmayacağını düşünen Merkez Bankası kaynakları, cumhurbaşkanlığı sürecinin yerli ve yabancı yatırımcılar tarafından daha önceden satın alındığını belirtiyor. Son 3 aydır yerli yatırımcıların büyük oranda döviz aldığını aktaran kaynaklar, dövizdeki yükselmenin olumsuz etkisinin sınırlı olacağını düşünüyor. Banka rezervlerinin güçlü olduğuna dikkat çeken kaynaklar, "Gerginliğin piyasalar üzerindeki etkisi sınırlı olacaktır. Biz süreci izleyeceğiz. Gerekli olması durumunda da gereken önlemleri alırız." dedi. Genelkurmay'ın açıklamaları ekonomi bürokratları tarafından da endişeyle karşılanmadı. Sürecin demokratik olarak işlediğini ve izlenmesi gerektiğini aktaran bürokratlar, ekonominin temellerinin sağlam zemin üzerinde olduğunu kaydetti.
'Cumhurbaşkanı seçim süreci tamamlanmalı'
MÜSİAD, iş dünyası olarak beklentilerinin, 'Demokrasinin önünün tıkanmaması, cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin Anayasa hükümleri doğrultusunda kesintiye uğramadan Meclis'te tamamlanması, siyasi ve ekonomik istikrar ile kazanımların baltalanmaması' olduğunu açıkladı. Derneğin dün İstanbul'daki Genel Merkez binasında yapılan 16. Olağan Genel Kurul toplantısında, Genel Başkan Ömer Bolat ve 28 Anadolu vilayetindeki şube başkanları tarafından imzalanan bir sonuç bildirisi yayınlandı. Ekonomide ve demokratikleşme sürecindeki kazanımların tehlikeye düşürülmemesi istenen açıklamada, "Siyaset alanında doğabilecek kaos ortamının, ekonomideki hassas dengeleri bozabileceğini ve son beş yılın fedakârlıkları ile ekonomide, demokratikleşme ve AB'ye uyum sürecinde güçlükle elde edilen kazanımları tehlikeye düşürebileceğini hiç kimse unutmamalıdır." denildi.