Daire Başkanları, önceki bir görevi esnasındaki fiilleri gerekçe gösterilerek görevinden alınabilir mi?
Danıştay, Bakanlıkta görev yapan Daire Başkanının, daha önce farklı bir Daire Başkanlığını vekaleten yürüttüğü esnada işlemiş olduğu fiiller dolayısıyla aldığı kınama cezalarının görevde olduğu Daire Başkanlığından alınarak başka bir başkanlığa uzman olarak atanmasına gerekçe olarak gösterilemeyeceğine karar verdi.
(X) Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğünde Daire Başkanı olarak görev yapan davacının Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Koordinasyon Dairesi Başkanlığı'nda Daire Başkan vekili olarak görevli olduğu sıradaki fiilleri nedeniyle 3 ayrı kınama cezası ile cezalandırılması gerekçesiyle Strateji Geliştirme Başkanlığı'nda uzman olarak atanması yapılmıştır.
Söz konusu atama işleminin iptali istemiyle açılan davada Danıştay, atama işlemine gerekçe olarak gösterilen kınama cezalarının, Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Koordinasyon Dairesi Başkanlığında Daire Başkanı vekili olarak görev yaptığı esnada gerçekleştirilen fiillere ilişkin olduğunu ve bu nedenle dava konusu atama işlemine gerekçe oluşturamayacağını, diğer taraftan davacının, (X) Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğü'nde Daire Başkanı olarak görev yaparken, söz konusu görevi ile ilgili olarak hakkında hiçbir adli ve idari soruşturma açılmadığı gibi, disiplin cezası da almadığı ve görevinde başarısız veya yetersiz olduğu yönünde de somut bir tespit bulunmadığını belirterek; İdare tarafından dava konusu atama işleminin tesis edilmesine sebep olabilecek geçerli hiçbir somut gerekçe ve sebep ortaya konulamadığı, soyut olarak takdir hakkının varlığından bahisle, söz konusu atama işleminin tesis edilemeyeceği gerekçesiyle hukuka aykırı olduğuna karar vermiştir.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İKİNCİ DAİRE
Karar Tarihi: 30.11.2017
İsteğin Özeti : İdare Mahkemesi'nce verilen .. sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.
Cevabın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
Düşüncesi : Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi'nce; Danıştay Beşinci Dairesi tarafından, Danıştay Başkanlık Kurulu'nun 01/08/2016 günlü, K:2016/32 sayılı kararının "Ortak Hükümler" kısmının 1. fıkrası uyarınca, ayrıca bir gönderme kararı verilmeksizin, Dairemize iletilen dosyada işin gereği düşünüldü:
Dava, (X) Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğünde Daire Başkanı olarak görev yapan davacının Strateji Geliştirme Başkanlığı'nda uzman olarak atanmasına ilişkin 03/09/2014 günlü, .....sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesi'nin 23/10/2015 günlü, E:2014/1938, K:2015/1489 sayılı kararıyla; davacının kadro derecesi de gözetilerek Daire Başkanlığı'ndan alınarak uzman kadrosuna atandığı, yasalarla kendisine verilen görevleri etkin, süratli ve verimli bir biçimde yürütme ve bu amaçla gereken önlemleri almakla yükümlü olan idarenin, personelini boş bulunan eşdeğer bir kadroya hizmet gereği atama noktasında takdir yetkisine sahip olduğu, idarenin mevzuat uyarınca sahip olduğu takdir yetkisini kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırı kullandığına dair herhangi bir bilgi belge bulunmadığı gibi davacı hakkında verilmiş bulunan 3 ayrı kınama cezasının da bulunduğu hususu ile yargı kararı ile idarenin takdir yetkisini kaldıracak şekilde hüküm verilemeyeceği yönündeki Anayasal kural da dikkate alındığında; davacının uzman kadrosuna atanmasına ilişkin işlemde kamu yararına ve hizmet gereklerine aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine hükmedilmiştir.
Davacı, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğunu ileri sürmekte ve idare mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 76. maddesinin 1. fıkrasında; "Kurumlar, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68. maddedeki esaslar çerçevesinde daha üst, kurum içinde aynı veya başka yerlerdeki diğer kadrolara naklen atayabilirler." hükmüne yer verilmiştir.
Anılan maddeyle idarelere kamu görevlilerinin naklen atanmaları konusunda takdir yetkisi tanınmış ise de, bu yetkinin kullanımı kamu yararı ve hizmet gerekleriyle sınırlı olup, bu açıdan yargı denetimine tabi bulunduğu İdare Hukukunun bilinen ilkelerindendir.
Dosyasının incelenmesinden; (X) Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğünde Daire Başkanı olan davacının, 657 sayılı Yasa'nın 76. maddesi uyarınca Strateji Geliştirme Başkanlığı'na uzman olarak atanmasına ilişkin 03/09/2014 günlü, ...... sayılı işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu olayda, her ne kadar davalı idare tarafından, davacının Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Koordinasyon Dairesi Başkanlığı'nda Daire Başkan vekili olarak görevli olduğu sıradaki fiilleri nedeniyle 3 ayrı kınama cezası ile cezalandırıldığı ve bu nedenle idarenin takdir yetkisi bulunduğu iddia edilmiş ise de; söz konusu kınama cezalarının, Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Koordinasyon Dairesi Başkanlığında Daire Başkanı vekili olarak görev yaptığı esnada gerçekleştirilen fiillere ilişkin olduğu ve bu nedenle dava konusu atama işlemine gerekçe oluşturamayacağı, diğer taraftan davacının, (X) Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğü'nde Daire Başkanı olarak görev yaparken, söz konusu görevi ile ilgili olarak hakkında hiçbir adli ve idari soruşturma açılmadığı gibi, disiplin cezası da almadığı ve görevinde başarısız veya yetersiz olduğu yönünde de somut bir tespit bulunmadığı da görülmektedir.
Bu durumda, davalı İdare tarafından dava konusu atama işleminin tesis edilmesine sebep olabilecek geçerli hiçbir somut gerekçe ve sebep ortaya konulamadığından, soyut olarak takdir hakkının varlığından bahisle, kamu yararı ile hizmet gereklerine aykırı olarak kullanılan takdir yetkisi uyarınca kurulan dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolundaki Mahkeme kararında ise hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesince verilen 23/10/2015 günlü, ...sayılı kararın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun temyize konu kararın verildiği tarih itibariyle yürürlükte olan haliyle 49. maddesinin 1/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, tebliğ tarihini izleyen onbeş gün içinde Danıştay'a kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 30/11/2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
İdare Mahkemesince verilen karar hukuk ve usule uygun bulunduğundan anılan kararın onanması gerektiği görüşüyle, Mahkeme kararının bozulması yolundaki çoğunluk kararına katılmıyorum.