Tepkilerin odağındaki müsteşar:Ömer Dinçer
AKP'den aday adayı olmak üzere istifa eden Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer, AKP iktidarında Türkiye'nin en çok tartışılan bürokratı
Bürokraside zirve noktası olan Başbakanlık Müsteşarlığı görevinden AKP'den milletvekili aday adayı olmak için istifa eden Ömer Dinçer, görev yaptığı dönemde Türkiye'nin en çok tartışılan ve istifası en çok istenen bürokratı oldu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı olduğu dönemde çekirdek kadroda yer alan Dinçer, daha sonra Beykent Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanlığı'nı yürüttü. Nisan 2003'te "Kamu Yönetiminin Yeniden Yapılandırılması Projesi"nin koordinatörü unvanıyla Başbakanlığa müşavir olarak adım atan Dinçer, önce Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu üyeliğine, Ekim 2003'te de Başbakanlık Müsteşarlığı'na atandı.
Dinçer, müsteşarlığa atandıktan sonra Mayıs 1995'te Sivas'ta yapılan "21. Yüzyıla Girerken Dünya ve Türkiye Gündeminde İslam" konulu sempozyumda cumhuriyetin "Müslüman bir yapıya devredilmesini" ve "laikliğin İslam'la bütünleşmesini" önerdiği konuşmasının açığa çıkmasıyla büyük tepki çekti.
Dinçer, Bilim ve Hikmet Dergisi'de yayımlanan konuşmasında şu ifadeleri kullanmıştı:
"Türkiye Cumhuriyeti'nin başlangıçta ortaya koyduğu laiklik, cumhuriyet ve milliyetçilik gibi birçok temel ilkenin yerini daha çok katılımcı, daha adem-i merkezi, daha Müslüman bir yapıya devretmesi zorunluluğunun ve artık bunun zamanının geldiği düşüncesini taşıyorum."
Bu sözleri nedeniyle toplumun tüm kesimlerinin tepkisini çekerek istifası istenen Dinçer'in 24 Aralık 2003'te yaptığı "bu görüşlerimin arkasındayım" sözleri de tepkileri artırdı. Bu süreçte kamudaki irticai hareketlere ilişkin raporu Milli Güvenlik Kurulu'na (MGK) sunmaya hazırlanan Dinçer, veto yedi. Dinçer, daha sonraki MGK toplantılarına da davet edilmedi.
Şemdinli vakası
Dinçer'in Şemdinli iddianamesinin hazırlık sürecine müdahil olduğu iddiaları da tartışma yarattı. Şemdinli iddianamesini kaleme alan Savcı Ferhat Sarıkaya'yı Dinçer'in yönlendirdiği, belgeler gönderdiği ve telefon görüşmelerinin dinlemeye takıldığı iddia edildi. Başbakanlık, bu iddialar karşısında "söz konusu iddialar gerçek dışıdır ve maksatlı bir dezenformasyon çabası olarak değerlendirilmektedir" şeklinde açıklama yapmak zorunda kaldı.
Dinçer'in, Suudi işadamı Yasin el Kadı'ya ilişkin işlemleri de tepki çekti. Başbakanlık, Birleşmiş Milletler'in "küresel terörü destekleyenler" listesinde yer aldığı gerekçesiyle Bakanlar Kurulu tarafından alınan "Türkiye'deki malvarlığını dondurma" kararını Danıştay'da açtığı davayla kaldırtan Kadı hakkındaki itiraz başvurusunu geri çekti. CHP, 6 Eylül 2006 tarihli itiraz dilekçesinin başvurudan 6 gün sonra geri çekilmesi için Dinçer'in talimat verdiğini, temyiz başvurusunda bulunan bürokratı da azarladığını öne sürdü. Başbakanlık bu iddiaları da yalanladı.
İntihal yaptığı belirlendi
YÖK Yüksek Disiplin Kurulu'nun "İşletme Yönetimi" kitabında intihal (aşırma) yaptığı için "üniversite öğretim mesleğinden çıkarma" cezası vermesi de Dinçer'e zor günler yaşattı. Ancak Danıştay'ın, YÖK Disiplin Yönetmeliği'nde yaptığı değişiklik nedeniyle Dinçer, "profesör" unvanını korudu.