Kanadoğlu: Cumhurbaşkanı'nı halk seçerse, dikta rejimine gidilir
Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, mevcut şartlar altında cumhurbaşkanını halkın seçmesinin uygun olmayacağını belirterek, ?Yargınız bağımsız değilse ve cumhurbaşkanını halk seçerse gideceğiniz yer dikta rejimidir, despotizmdir? dedi.
Trabzon Barosu tarafından düzenlenen ?Hukuk Devleti, Demokrasi, Özgürlükler Bağlamında Ceza Kanunu ve Uygulaması' konulu söyleşiye, Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Yargıtay 8'inci Ceza Dairesi Üyeleri Hamdi Yaver Aktan, Ali Erol Özgenç ve Hulusi Özbek ile Yargıtay Cumhuriyet Savcısı, Ö. Faruk Eminağaoğlu katıldı. Sabih Kanadoğlu, Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu'nun rejim değişikliğiyle ilgili iki açıklamasını değerlendirerek şunları söyledi:
?İki açıklamayı da yapmamalıydı. Kendimi bir Anayasa hukuku uzmanı olarak görmüyorum. Her Türk vatandaşı gibi Anayasa konusundaki fikirlerimi söylüyorum. 102'nci madde süreci devam ederken, yani TBMM Cumhurbaşkanı'nı seçme sürecine girmişken, artık erken seçim kararı alma olanağı yoktu. Çünkü belli süre içinde Meclis cumhurbaşkanını seçmeyi başaramazsa, derhal seçimleri yenileme durumunda kalır. Bunun için ayrıca karar almaya gerek yok. O halde o süreç devam ederken erken seçim kararı alırsanız Anayasa'ya aykırı davranırsınız. Erken seçim kararının Anayasa'ya aykırı olduğunu söyledim. Ama ?Seçimden kaçtı korktu' denmesin diye oybirliği ile çıktı. Siyasi düşüncedir bu. Oybirliği ile çıkan konuyu da kimse Anayasa Mahkemesi'ne götürmediği için olay ortada kaldı.?
Kanadoğlu, yeni cumhurbaşkanı seçilene kadar Ahmet Necdet Sezer'in görevine devam etmesi gerektiğini de ifade ederek, ?Niyetler zaten Meclis Başkanı tarafından açıklandı. Sonra vazgeçildi. Yan cebime koy gibi taktik güdüldü. Bu vekalet olayı insanların iradesine isteğine tabi değil? dedi. Kanadoğlu, rejim değişikliğiyle ilgili bir soruya ise söyle yanıtladı:
?Rejimden ne anladığınıza bakarım. Parlamenter demokraside halka cumhurbaşkanını seçtiriyorsanız sistemin diğer konularını da düzenlemeniz gerek. Cumhurbaşkanının yetkilerini ele almanız gerek. Yargının bağımsızlığını sağlamak için elinizden geleni yapmanız lazım. Halka seçtirdiğiniz zaman yasama ile yürütmeyi halka seçtirerek, aynı yere dayanan iki güç yaratırsınız ve bunların birbiri ile çatışması olanağı vardır. Bağımsız yargınız da yoksa gideceğiniz yer diktadır. Bizim ülkemizde bugün yürütmenin başı cumhurbaşkanıdır. Siyasi partinin lideri tek başına iktidar olmuşsa yasama ve yürütmedir. Yargının belli biçimde yürütmenin etkisi altına alınmasının istendiği de gerçektir. Gerek anayasal, gerek yasal birçok düzenleme yürütmenin etkisi altındadır. Yürütmenin etkisi altındaki yargı ile siz ancak Güney Amerika'daki başkanlık sistemine yakın sistem çıkarırsınız. Çünkü her sistemin güvencesi yargıdır. Bugün yapılmak istenen de budur. Kendisine bağlı yargı yaratmak isteyen siyasal iktidarların yanında bir de halk tarafından seçilen cumhurbaşkanının ortaya çıkaracağı rejim despotizmdir. Halk neyi seçeceğini bilmeli.?
Kanadoğlu, dünyadaki en kötü anayasanın Türkiye'de olduğunu da vurgulayarak, ?Ben de bu Anayasa için hayır oyu kullanmıştım. Şimdi bunu korumaya çalışıyoruz. Bu ironik bir olay. Bu kötü anayasada dahi, dini, tarikatı, mezhebi kullanarak iktidar olamazsınız. Etnik parti kuramazsınız. Bizde şimdi terör örgütü ile işbirliği yaptığı iddia edilen partilerin yasal olarak devam ettiğini görüyoruz. Bizim hastalığımız çok yani? diye konuştu.
Kanadoğlu, Leyla Zana gibi eski milletvekillerinin şu anda yeniden Meclis'e girmeleri için herhangi bir engel olmadığını da ifade ederek, ?O kişiler bölücü terör örgütü üyesi olmaktan hüküm giydiler. Sonra AİHM'ye gittiler ve bu yargılamanın adil olmadığına ilişkin karar verildi. Yasalarda yaptığımız değişikliklerle bu kararların iadei muhakeme sebebi olacağını kabul ettik. Bu haklarını kullandılar. Eski kararı ortadan kaldırdık böylece. Yeniden yargılama yapıldı ve bu uyarlamalarla belirli miktarda aşağı çekilerek yine mahkum oldular. Ama bu mahkumiyet kararı temyiz edildi, yani kesinleşmedi. Maalesef, bir Türk vatandaşı olarak benim de gönlüm, girsinler demeye mani, ama bugün şu anda bu seçimlere girmelerine engel hal olmadığını düşünüyorum. Kesinleşmiş bir mahkumiyetleri yok? dedi.
Kanadoğlu, avukatların, ?Meclis'e girdikten sonra mahkum olurlarsa vekillikleri düşer ama onlar yine yolunu bulur? şeklindeki uyarıları üzerine, ?Eğer siz ülkenizi seviyorsanız, ülkenizin bölünmesine karşıysanız, bir şeyler bulmalarını önlemek zorundasınız. Önleyemiyorsanız, sorun büyük demektir? yanıtını verdi.