Bülent Ecevit'in Koruma Müdürü : Milletvekilliğini hak ettiğimi düşünüyorum
Bülent Ecevit'in Koruma Müdürü Recai Birgün, 7 yıl önce Meclis'teki bir mermere "Ben buraya gireceğim" diye yazmış. 'Beyefendi'yle anlaşamadığı tek konunun Fethullah Gülen olduğunu söylüyor
Kimleri seçiyoruz? - DEVRİM SEVİMAY
Kiminin resmi koruması Tevfik Ağansoy'la çay içerken vurulur; kimininki içi bir milyon dolarlık çantanın kuryeliğini yapar... "Yolcu"yu acile getirip sonra arabanın içinde kilitleyen koruma da görülmüştür bu ülkede, "telekulak"a 37 kez Sedat Peker'le konuşurken yakalananı da...
O ise sanki 30 faktörlü bir korumaydı. "Beyefendisi"nin en efendisiydi... Altı yıl boyunca sadece koruması değil, oğlu gibi koşan, oğlu gibi sakınan ve oğlu gibi hep yanında kalandı...
100 metre şampiyonu...
Eğer daha önce hiç görmediyseniz, uzaktan baktığınızda "Acaba Bülent Ecevit'in kolundan tutan bu diplomat da kim" derdiniz. "Yok, o diplomat değil, Koruma Müdürü Recai Birgün" diyen çıkarsa da anlardınız; "Ha demek bu 1.89 boy ondanmış" diye... Ama belki bir soru daha sorardınız: "İyi de biz korumaları biraz irikıyım bilirdik, bu beyefendi niçin bu kadar atletik?.." Yanıt: "Ee zaten atletttt... Hem de Polis Akademisi'nde 100 metre şampiyonu..."
Daha da ilginci, bu salon erkeği görünümündeki milletvekili aday adayı eski özel harekâtçı. Güler yüzlü, kibar, sakin, ne sorsanız yanıt verecek kadar gizemsiz, asarım keserimden nefret eden ve ama bir "avcı."
Peki avcı olmuş da gerçekten dağda terörist vurmuş mu? "Bunu herkes sorar" diyor Birgün... "Ama doğru yanıtı ben bile bilmiyorum. Kimse bilemez. Çünkü bir çatışmada karşılıklı binlerce mermi atılır. Hangi merminin kimi vurduğunu anlayamazsınız..."
Yıldızsız mezun oldum
İlginç bir açıklama şekli değil mi? Ama daha ilginçleri de var. Hem kendisi hem de tanık olduklarıyla ilgili... En iyisi Birgün'le sizi baş başa bırakmak...
Çok sakinimdir. Öyle ki, güneyde pusuya düştüğümüzü telsizden anons ettiğimde karşı taraf bana inanmaz, dalga geçiyorum zannederdi. Mesela Başbakanlık'ın önünde kasa atıldığı gün beni eleştirmişlerdi; niye hiç kıpırdamadın diye... Kıpırdamam, çünkü o kasanın içinde bomba olsa dahi o mesafeden Beyefendi'ye bir zarar vermeyeceğini bilirim. Kaldı ki mermi gelince başımı eğmeyi kastetmiyorum tabii, ama reflekslerim de çok iyidir.
Ben 'Sol partiye oy veren bizden değildir' diyen bir babanın oğluyum. Ama ben babam gibi düşünmüyordum. Laiklik ve sosyal demokrasi benim için hep çok önemliydi. Okulumun yapısında ise 'cemaat'çilik vardı. Cemaatten olmayanlar hemen 'komünist' damgasını yiyordu. Sırf onlar yüzünden hakkımda tahkikat açıldı ve akademiden yıldızsız mezun oldum.
Dine saygılıydı
Gülen cemaatinin gadrine uğramış, yapıyı iyi bilen biri olduğum için Beyefendi'ye hep bu konuda hatırlatmalarda bulunurdum. Ancak Beyefendi bana, 'Ben Gülen'i değil, okullarını beğeniyorum' diye karşı çıkardı. Aslında Beyefendi'yle ne zaman fikir ayrılığına düşsek ben daha sonra haklı olanın o olduğunu görürdüm. Ama doğrusu bu konuda henüz ikna olmadım. Ben o okulların masum olduğuna hâlâ inanmıyorum.
Beyefendi'yle tanıştığımda en şaşırdığım, dine olan yakınlığıydı. Ben o kadar ilgili biri olduğunu tahmin etmiyordum, ancak öyle saygılıydı ki, Başbakan'ken programını korumaların iftar saatine göre değiştirir, unutup odasından çıksa bile hemen geri dönerdi.
Danimarka tatili farklıydı
Danimarka'ya tatil için kaçtığımız 10 gün boyunca çok farklı iki Ecevit görmüştüm. Beyefendi ilk kez bu kadar rahat ve neşeliydi. Rahşan Hanım şarkılar söylüyordu. Hiç unutmam, en çok da 'Leblebi koydum tasa'yı söylüyordu.
Doğrusu bu, evet siyaset konusunda torpilliyim. Ama torpilim kim? Bülent ve Rahşan Ecevit. Böyle bir referans zaten torpilin kime yapıldığı konusunda çok şey anlatmıyor mu? Doğrusu ben de milletvekilliğini hak ettiğimi düşünüyorum. Terör, AB, KKTC ve Irak meselelerinde çok ciddi deneyimlerim, izlenimlerim oldu. Bu konularda ülkeme çok faydalı olacağıma inanıyorum.
Siyasete atılmayı kafama ta 1984'te koymuştum. Ama bir sıram vardı; ben iyi bir vali olduktan sonra siyaset yapmayı düşünüyordum. Hatta benim Beyefendi'nin koruması olalı henüz 5-6 ay olmuştu ki; bir gün Meclis'in eski koruma müdürlerinden Zekai Çoban'la sohbet ediyorduk. Tam iktidar kulisinin koridorundaki koltuklarda... Oradaki bir mermere 'Ben bu Meclis'e bir gün geleceğim' diye yazıp o günün de tarihini attım. Öyle bir yere yazdım ki silinmesine imkân yoktu, halen durur. Şimdi de kafama yazdığım başka bazı şeyler var.
Rehin kurtarma uzmanı
41 yaşında. Gümüşhane-Kelkitli. İstanbul'da büyüdü. Çocukken tanıştığı karikatürist Nehar Tüblek için "Yemek yeme adabını bile ondan öğrendim" diyor. Aslında beyaz giysileri yüzünden denizci olmak istiyordu, ama sınav tarihini kaçırınca Polis Koleji'ne yazıldı.
1989'da Akademi'yi bitirdi. Askerliğini 1990-91 yıllarında komando olarak Şırnak'ta yapınca bir daha düz bir göreve alışamadı. "Tavşanı öldürmeyi değil, doğa ve heyecanla baş başa olmayı seven avcı gibiydim" diyen Birgün, özel harekâtçı olarak Bingöl'e tayin edildi. Daha sonra yurtdışı sınavını kazanıp İran'a gitti. Urumiye Başkonsolosluğu'nda görev yaptığı üç yıl boyunca özellikle Orta Avrupa'yı baştan sona gezme fırsatını da buldu.
Telefonda sesine âşık olduğu Emine Hanım'la 1997 evlendi. Şimdi üç çocukları var. Tayini Ankara'ya çıktığında özellikle rehin kurtarma konusunda uzmanlaştı. Hatta ekibiyle beraber ABD'den 1998'de ödül aldı. Derken Terör'de Müdür Yardımcısı olarak görev yaptığı Ağustos 2000'de dönemin Başbakanı Ecevit'in Koruma Müdürü oldu. Altı yıl boyunca Ecevit'le birlikte simgeleşen Birgün 2002 seçimlerine girdi, ama olmadı. Bu kez ise CHP'nin İstanbul listesinden aday olup Meclis'e girer girmez DSP'deki yerini alma konusunda çok emin.