Gözler neden MHP'nin üstünde?

Haber Giriş : 05 Temmuz 2007 07:54, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

MHP'NİN SIKINTISI

Türkiye bir süreçten geçiyor ve bu sürecin ana karakteri, Ak Parti iktidarına son vermek. Bu amaçla iki hedefe kilitlenildi: Birinci hedef cumhurbaşkanını seçtirmemek idi. İkincisi ise, seçimlerden sonra bu yapıyı iktidardan uzaklaştırmak. Bu iki hedef, demokratik şartlarla gerçekleştirilse söylenecek bir şey yoktu. Oysa normal şartları zorlayan bir süreç işletildi. Askerin, yargının devreye sokulduğu bir operasyondu söz konusu olan. Operasyonda sivil güçler de devreye sokuldu. CHP, MHP, İP gibi siyasi kuruluşlar, Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği gibi ulusalcı dernekler harman edilmek istendi. İşte seçim sonrası için CHP - MHP koalisyonu bu sürecin içinden doğdu.

Gözler MHP'nin üzerinde.

İki bakımdan:

1- Barajı aşacak mı?

2- Barajı aşıp, Meclis'e girdiğinde, bir koalisyon kaçınılmaz olursa kiminle koalisyon yapacak, ya da kurgulandığı gibi CHP ile koalisyon yapacak mı?

MHP yöneticileri, hemen tüm partiler gibi, tabii ki, herhangi bir baraj endişelerinin bulunmadığını, tek hedeflerinin tek başına iktidar olduğunu ifade ediyorlar. Böyle davranmakta haksız sayılmazlar, çünkü ?Baraj problemi olmak? başlı başına seçmeni ?Oyum boşa gider mi?? kaygısına sürükleyen, en azından bazı oyları tereddüde düşüren, ürküten, hatta kaçıran bir vasıf?

Ama, gözlemciler, MHP'nin barajı aşıyor olsa bile, en azından barajın etrafında bir yerde olduğunda hemfikirler.

MHP'nin ya da herhangi bir - iki partinin barajı aşması demek, Meclis'e yansıyacak sandalye sayısının bambaşka hale gelmesi demek. İki partili bir Meclis'te sandalyeler iki parti arasında bölünür, partiler aldıkları oyların yüzdesini çok aşan temsili güç elde edebilirken, barajı aşan partiler Meclis'teki temsili daha makul hale getiriyor. Çünkü baraj üstü her yeni parti, Meclis'e girmesine kesin gözle bakılan partilerin (Ak Parti ve CHP) sandalye sayısından bir miktarını almak anlamına geliyor.

Bunun sonucu da, koalisyon ihtimallerinin gündeme gelmesi.

İki partili bir yapı içinde skorlar çok net oluyor ve tek partinin iktidarı kolay çıkıyor.

Ama Meclis'e ikiden fazla parti girdiğinde, tek parti iktidarı ihtimali kadar, koalisyonları da içinde barındıran farklı kombinezonlar gerekebiliyor.

22 Temmuz seçimlerinde, üç veya daha çok partili, geniş bir bağımsızlar grubuna imkan veren bir Meclis demek, -tek parti iktidarı bütünüyle imkansız değilse de- koalisyonu gündeme almak demek oluyor.

O zaman da ?Kim kim ile koalisyon yapacak?? sorusu akla geliyor?

Ve o zaman, MHP'nin anahtar hüviyeti öne çıkıyor?

MHP kiminle koalisyon yapar?

Aslında, seçimler gündeme geldiğinden bu yana, bir iradenin Türkiye'yi CHP - MHP koalisyonuna doğru sevk ettiği tema'sı yaygın olarak işleniyor.

Milliyetçilik kabarıyor, CHP ve MHP milliyetçilik noktasında aynı duyarlılıkta buluşuyor, her iki parti Ak Parti karşıtlığında da aynı duyarlılıkta buluştuğuna göre, seçimlerden sonra neden bu iki partinin koalisyonu olmasın?

Cumhuriyet mitinglerinde yapılan ?Sağ MHP'de, sol CHP'de Birleşsin? çağrıları da, böyle bir koalisyon beklentisinin işareti idi.

Peki gerçekten MHP, Meclis'e gittiğinde CHP ile koalisyon yapacak mıydı?

Aslında ?Baraj çevresinde dolaşmak? nasıl, MHP'nin oylarını olumsuz anlamda etkileyecek idiyse, ?CHP ile koalisyon yapma ihtimali? de, bu partiye oy atacak insanları etkileyecekti.

Bu etki illa olumsuz anlamda mı olacaktı?

Muhtemelen, particiliğe daha profesyonel anlamda bakan bir kesim, iktidar olmayı önemseyecekti. ?Yeter ki iktidar olalım. İktidarın nimetleri son derece önemli. Partiyi ayakta tutmak için bir şekilde iktidar olmak lazım. Bürokrasideki yandaşlar açısından iktidar kaçınılmaz. CHP ile koalisyon bile olsa, CHP kendi alanında MHP kendi alanında iktidar olur.? diye düşünen önemli bir ?Partili? topluluk bulunacaktı. Bunlar açısından CHP'nin siyasi çizgisi önemli olmayabilirdi.

Ama öte yanda MHP'nin daha sade, daha hesapsız, siyasete daha değer çerçeveli bakan tabanında sorun çıkabilirdi.

MHP, DSP'li bir koalisyonda yer almıştı. Üstelik Başbakanlığı Ecevit'e bırakarak... O hükümetin sonucu, MHP için baraj altına düşmekti.

Peki ya CHP ile yapılması istenen koalisyon...

Acaba bugün nasıl bir siyasi misyona tekabül etmekteydi?

Aslında, Türkiye bir süreçten geçiyordu ve bu sürecin ana karakteri, derin odakların ?Ak Parti'nin iktidarına son vermek? gibi bir operasyonu sürdürmesiydi. Bu odakların Ak Parti ile paylaşamadığı şey, ?milliyetçi, muhafazakar, dindar, demokrat? diye kabaca tanımlanabilecek ve ülkenin büyük çoğunluğunu oluşturan toplum zemininin devlet yönetiminde belirleyici hale gelmesi - gelmemesi idi. Bu sancı, çok partili hayata geçildiğinden bu yana devam etmekteydi. Normalde, MHP'nin temsil ettiği toplum zemini de bu büyük kütlenin içinde yer almaktaydı.

Bu zemin, hemen tüm serbest seçimlerde iktidar olarak çıkıyor, ancak kısa süre sonra bu iktidar, müdahalelerle devriliyor, devre dışı bırakılıyordu.

İşte şimdi yine böyle bir iktidar vardı, bu iktidar Cumhurbaşkanlığı seçiminde de belirleyici olacaktı, üstelik yeni seçimde de alternatifsiz görünüyordu.

Bu iktidar, her noktadan tenkit edilebilirdi. Bu elbette MHP için de, diğer partiler için de haktı, görevdi. Ama iki hedefe kilitlenildi:

Birinci hedef Cumhurbaşkanını seçtirmemek idi.

İkincisi ise, seçimlerden sonra bu yapıyı iktidardan uzaklaştırmak...

Bu iki hedef, demokratik şartlarla gerçekleştirilse gene söylenecek bir şey yoktu. Oysa normal şartları zorlayan bir süreç işletilmişti. Askerin, yargının devreye sokulduğu bir operasyondu söz konusu olan. Operasyonda sivil güçler de devreye sokuldu. İşte burada, CHP, MHP, İP gibi siyasi kuruluşlar, Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği gibi ulusalcı dernekler harman edilmek istendi. Daha sonra gelen AKP karşıtı kampanyada da bu harmanlanma sürdü.

İşte seçim sonrası için CHP - MHP koalisyonu bu sürecin içinden doğdu.

Burada sorulacak temel soru şudur:

Bu harmanlanmada bir araya getirilen gruplar, Ak Parti iktidarını yok etmek dışında nasıl bir ortak paydaya sahiptir?

Yani MHP ile İP'nin ya da CHP'nin ya da ADD veya ÇYDD'nin ortak paydası nedir?

Bu harmanlanmadan MHP üst yönetiminin rahatsız olup olmadığını bilemiyoruz.

Ama MHP tabanının, en azından önemli bir kesiminin böyle bir harman içinde yer almaktan rahatsız olduğunu biliyoruz.

MHP'nin bir İl Başkanı bana aynen şunları söylemiştir:

-Eşim mesture. Ben İslam'ı hayat tarzı olarak seçmişim. Ak Parti'nin bunca yanlışları var. Ama biz gelip ulusalcı, demokrasi dışı hesaplar peşinde koşan bir çizgi ile yan yana düşmenin sıkıntısı içindeyiz. Cumhurbaşkanı seçiminde Ak Parti'nin yanlışları oldu, ama biz de Ak Parti'ye Cumhurbaşkanı seçtirmeyenlerle koalisyon kuracakmış gibi gözüküyoruz.

Bu sözler, MHP tabanının sıkıntısını özetliyor. (Benzeri sıkıntı DP'de de var)

Başbakan Erdoğan, MHP tabanındaki bu sıkıntıyı ?CHP'nin bir yavrusu oldu, MHP? diyerek derinleştirmeye çalışıyor. Bir tür yumuşak karnına vuruş demek bu.

Bugün MHP yönetiminin, tabanın sıkıntısını gidermek adına, CHP ile ilgili bir tavrı olur mu?

MHP lideri Bahçeli, 1999 seçimlerinden sonra Fazilet'le koalisyon yapmayacağını ifade sadedinde ?Fazilet bir miktar dinlensin? demişti. Bu açık bir dışlayıcı tavırdı.

MHP liderliği, koalisyon sorularını ?Tek başımıza iktidar için yola çıktık, koalisyon hesabımız yok? diye cevaplamayı tercih ediyor. Bu, CHP - MHP koalisyon ihtimalinden ustalıklı bir kaçıştır. Ama tabanın sıkıntısını gidermez. Çünkü MHP'nin tek başına iktidar ihtimalini -her partide bulunan tutkulu partilileri görmezden gelirsek- hemen hiç kimse inandırıcı bulmuyor.

Baraj çevresinde dolaşan bir siyasi hareket için tek bir oyun bile ciddi önemi varken, ve CHP ile koalisyon ihtimali, MHP'nin en azından bir kısım tabanını olumsuz etkiliyor iken, hiç olmazsa ?İlk planda CHP ile koalisyonu düşünmeyiz, tabanımızı rahatsız edecek bir tercih içinde yer almayız? gibi açıklamalar yapmak neden düşünülmez? Böyle bir suskunluğun CHP ile koalisyon ihtimalinin önemsendiği anlamına geleceği dikkate alınmaz mı?

[email protected]

(Aksiyon)

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber