Cuma hutbesi: Kamu ve kamu hakkı
Cuma namazı bu hafta da büyük bir katılımla kılınacak. Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünün hazırladığı 18 Ekim Cuma hutbesinin konusunu "Kamu ve kamu hakkı " olarak belirledi

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünün hazırladığı bu haftaki Cuma hutbesinin konusu "Kamu ve kamu hakkı" olacak.
Muhterem Müslümanlar!
Peygamber Efendimiz bir gün, ashabına "Müflis kimdir biliyor musunuz?" diye
sordu. Orada bulunanlar, "Malını mülkünü kaybetmiş, iflas etmiş kimsedir Ya
Resülallah" diye cevap verdiler. Bunun üzerine Allah Resülü (s.a.s) şöyle buyurdu:
"Aksine gerçek müflis şu kimsedir: Kıyamet günü kıldığı namaz, tuttuğu oruç ve verdiği zekatla gelir. Ancak dünyada iken şuna sövmüş, buna iftira atmış, ötekinin malını yemiş, berikinin kanını dökmüş, bir başkasını dövmüştür. İhlal ettiği bu hakların karşılığı olarak onun iyiliklerinden alınıp hak sahiplerine verilir. Şayet hesabı görülmeden iyilikleri biterse, mağdur ettiği insanların günahlarından alınarak onun üzerine yüklenir, sonra da cehenneme atılır."
Kıymetli Müslümanlar!
İslam, hak ve hakikat, hukuk ve adalet dinidir. "Hak" kavramı, hem sorumluluklarımızı
hem de korumamız gereken değerleri ifade eder. Hayat ve huzur kaynağımız olan
vahiy, bizleri hakka sahip çıkmaya davet eder. Rabbimizin Esma-i Hüsnasından
biri de "el-Hak"tır. Dolayısıyla hakka riayet eden insan, aslında doğrunun ve
hakikatin yani Cenab-ı Hakk'ın emir ve rızasının yanında yerini almış olur.
Değerli Müminler!
İnsanoğlu anne karnında canlandığı andan itibaren can güvenliği ve hayat hakkına
sahiptir. Rabbimiz, "Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık
olması dışında, kim bir insanı öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur.
Kim de bir canı kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur." buyurarak
bu ilkeye işaret eder.
Her insanın malını ve meşru kazancını koruma hakkı vardır. Haksız yollarla mal elde eden, ticarete hile karıştırarak müşterisini aldatan ve işçisinin hakkını tam olarak ödemeyip gasp eden kişi, harama el uzatmış demektir.
İnsanın kişilik değerleri, şerefi, namusu ve inancı da dokunulmazdır. Bir başkasının değerlerine hakaret etmek, adını karalamak, yalan ve iftira ile itibarını zedelemek en önemli hak ihlalleri arasında yer alır. Hak ihlali ise kanunlarımıza göre suç, dinimize göre de büyük bir vebal ve günahtır.
Muhterem Müslümanlar!
İmanın gereği, hayatın her alanında mutedil, insaflı ve hakkaniyetli davranmaktır.
Kendi haklarını koruduğu kadar çevresindekilerin de haklarını korumak, mümin
olmanın şiarıdır. Kişisel menfaatleri için diğer insanların, hatta hayvanların
ve tabiatın hakkını çiğneyen kimse, kısa vadede kazançlı çıktığını zannetse
de aslında ziyanda ve iflastadır.
Hak duyarlılığı, en yakın aile fertlerinden başlamak üzere, her hak sahibine hakkını vermeyi gerektirir. Anne-babamızın haklarına saygı duymak, eşimizin haklarını sevgiyle ve özenle teslim etmek, çocuğumuzun haklarını şefkatle korumak hepimizin sorumluluğudur. Akrabalık ilişkilerinde, bilhassa iş ortaklığı, düğün ve miras paylaşımı gibi konularda zerre miktarı hak geçmemesi için uğraşmak hepimizin görevidir.
Aziz Müminler!
Kul hakkının, toplumun tamamına sirayet ettiği alan ise kamu hakkıdır. Kamu
hakkı, kul hakkına göre çok daha ağır sorumluluğu olan bir emanettir. Bu emanete
ihanet etmek, kişiyi hem dünyada hem de ahirette hüsrana sürükler. Nitekim Yüce
Rabbimiz, "Hiçbir peygamberin emanete hıyanet etmesi düşünülemez. Kim emanete,
devlet malına hıyanet ederse, kıyamet günü, hainlik ettiği şeyin günahı, boynuna
asılı olarak gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının
karşılığı tastamam ödenir." buyurmuştur. Rahmet elçisi (s.a.s) ise bu konuda
ümmetini şöyle uyarmıştır: "Kimse hakkı olmayan bir karış toprağı bile almasın!
Eğer alırsa, kıyamet gününde Allah yedi kat yeri onun boynuna dolar." Bir başka
hadisinde ise şöyle demiştir: "Kim bir işte görevlendirilip yaptığı işin karşılığı
bir ücret alıyorsa, onun bu ücret dışında alacağı her şey emanete hıyanettir."
Değerli Müslümanlar!
Hakkaniyete dayalı ilişkilerin dünyada huzura, ahirette ise kurtuluşa vesile
olduğunu unutmayalım. Özel hayatımızda her türlü kul hakkını ihlal etmekten
sakınalım. Saçı bitmedik yetimin hakkını düşünerek, kamu görevini ağır bir emanet
olarak kabul edelim. Zira ihlal edilen kamu hakkı, zayi edilen vakıf malı, aynı
zamanda binlerce kul hakkı demektir. Her hayırlı işin sevabı olduğu gibi, her
ihmal ve hatanın da kul ve kamu hakkı doğuracağını bilerek yaşayalım.