İsimsiz kahramanlar: Organ nakli koordinatörleri
Organ ve Doku Bağışı Haftası (3-9 Kasım) nedeniyle pekçok etkinliğin yapıldığı ama organ bağışının halen çok yetersiz olduğu Türkiye'de, imkansızı başarmaya çalışan organ nakli koordinatörleri, yoğun bakımda takip edilen bir hastanın beyin ölümü bildirimi yapıldığı anda devreye girip, yakınını henüz kaybetmenin şoku içindeki acılı ailelerle organ bağışını konuşuyorlar. Acılı aileleri, bilgilendirip hiçbir şüphe bırakmadan organ bağışına 'evet' demelerini sağlamaya çalışan koordinatörlerin tüm bu çabası ise, diğer tarafta yıllardır organ bekleyen ve çoğu zaman ölümün kıyısına gelmiş hiç tanımadıkları onlarca hastanın ikinci bir yaşam şansına kavuşmasını sağlıyor.
Bazen yakınını henüz kaybetmiş ailelerin şiddetli öfkesiyle de karşılaşabilen koordinatörler, her şeye rağmen pes etmiyor ve bağış için gece gündüz uğraşıyorlar. Organ nakli koordinatörlerinin zamanla yarışı, ailenin bağışa 'evet' demesiyle başlıyor. Sağlık Bakanlığı ile koordinasyon sağlanıyor, organ bildirimi yapılıyor, hangi organların kullanılabilir durumda olduğu belirlendikten sonra, veriler sisteme giriliyor ve sırada bekleyen en uygun hastalarla eşleşme sağlanıyor. Daha sonra, hızla organları alacak ekipler koordine ediliyor. Organ, şehir dışında bir hastaya takılacaksa ameliyatı yapacak ekip, donörün olduğu hastaneye geliyor. Onların yolculuğundan hastaneye ulaşması gereken saate kadar, tüm süreçler organ nakli koordinatörlerinin kontrolünde yürütülüyor. Hem çok büyük bir acıyı hem de büyük sevinçleri bir arada yaşadıklarını belirten koordinatörlerin en büyük üzüntüleri ise halen yeterince organ bağışı olmaması.
BEKLEYEN 100 BİN HASTA VAR, SADECE 598 BAĞIŞ YAPILDI
Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre; Türkiye'de geçen yıl 2 bin 100 hastaya beyin ölümü tespiti yapıldı. Ancak sadece 598'inin ailesi organ bağışına 'evet' dedi. Oysa her yıl nakil bekleme listesine 5 binin üzerinde hasta giriyor. Mevcutta organ bekleyen 27 bin civarında hasta var. Ayrıca 60 bin diyaliz hastası da böbrek nakli adayı olarak yaşamını sürdürüyor. Yani 100 bine yakın hastanın organ beklediği ülkemizde, geçtiğimiz yıl sadece 4 bin 500 hastaya nakil yapılabildi, bunların sadece 598'i kadavradan bağışla gerçekleşti.
'YAPTIĞIMIZ İŞ SİYAH BEYAZ BİR AŞK HİKAYESİ GİBİ'
Bu sayıların çok yetersiz olduğunu vurgulayan Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Sultan Abdülhamit Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Organ Nakli Koordinatörü Selda Urhan, "Bizim mesleğimiz aslında siyah beyaz bir aşk hikayesi gibi. Siyah tarafı, ölen birinin yakınları ile o üzüntülerini yaşarken, beyaz tarafı gecenin üçünde, beşinde 'Sizin için uygun bir organ bulundu' telefonunu ettikten sonra karşı tarafın hayata bağlanması ile ilgili" diye konuştu.
Bakırköy Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Organ Nakli Koordinatörü Emel Yanık da aslında çok zor bir iş yaptıklarını vurgulayarak, "İnsanların canının yandığı noktada siz gidiyorsunuz ve organ bağışından bahsediyorsunuz" dedi.
'ÖLDÜ DİYORSUNUZ AMA HALA KALBİ ATIYOR'
Emel Yanık, en büyük zorluğu vatandaşların beyin ölümü hakkındaki şüphelerinden kaynaklandığını belirtti. Yanık, "Bana sorulan şey, kalbi hala atıyor. Aileye ilk bilgilendirmede tıbbi ve hukuksal ölüm halinin gerçekleştiği ve kalbinin desteklediğimiz sürece atabileceğini söylüyorum. Biz bu desteği organ bağışı olsa da olmasa da kesmiyoruz zaten. Ama belli bir süreye kadar sağlayabiliriz bunu. Çünkü beyin ölümü gerçekleşmişse siz istediğiniz kadar yapay olarak destekleyin, bir süre sonra kalp duruyor zaten. Onları bu konuda aydınlatmak bize düşüyor" dedi. 9 yıldır organ nakli koordinatörlüğü görevini yürüten Yanık, insanları kurtarmanın, onlara bir nebze umut olmanın hayatının hedefi haline geldiğini belirterek sözlerini şöyle noktaladı:
"Bazen çok fazla risk alabiliyoruz. Aile çok öfkeli olabiliyor. Bir taraftan bir ailenin canı yanıyorken diğer taraftan kurtulacak küçücük çocuklar, anneler. Bağışa birebir sevinen tarafı da gördüğüm için aslında ne kadar büyük ve kutsal bir iş olduğunu her seferinde daha çok anlıyorum."
'SÜRECİN SAATLER İÇİNDE SONUÇLANMASI GEREKİYOR'
SBÜ Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Organ Nakli Koordinatörü Hanife Yavuz, koordinasyonun, yani nakil için elverişli olan organların testleri, hangi merkezlerde hangi hastalara nakledileceği gibi araştırmaların saatler içinde sonuçlanmak zorunda olduğunu anlatarak, şunları ifade etti.
"Örneğin karaciğer Malatya İnönü Üniversitesi'nden bir hastaya uygunsa Malatya'dan ekipler gelir. Bütün ekiplerin gelme saatine göre ameliyatı planlarız. Ekiplerin buraya hızlı gelmesi ve gitmesi çok değerli. Çünkü organları dış ortamda kısıtlı sürelerle tutabiliyoruz. Tarifeli uçakların yetmediği noktada bazen Türk Silahlı Kuvvetleri'nden, bazen Sağlık Bakanlığı'ndan ambulans uçaklar desteği alıyoruz. Ekibin havalimanına indikten hastaneye kadar geleceği süreyi dahi hesap etmek zorundayız, zaman zaman polislerden de yardım istiyoruz."
'DESTEK İHTİYACI OLAN AİLEYİ DE ORTADA BIRAKMIYORUZ'
Sürecin bununla da bitmediğini anlatan Yavuz, organları alınan bağışçının ailesinin de desteğe ihtiyaç duyduğunu, koordinatörler olarak bu süreçte de sahada olduklarını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Destek ihtiyacı olan bir aile var ortada. Gerek cenazelerinin nakli, gerek defin işlemleri, gerek psikososyal destek gibi her türlü ihtiyaçlarında biz yanlarında oluyoruz. Örneğin, Türkmen uyruklu bir hastanın hastanemizde beyin ölümü gerçekleşmişti. Yakını ile görüşmüştüm, ablası vardı Türkiye'de. Şu sözü beni çok etkilemişti; 'Ben 15 yıldır bu ülkenin ekmeğini yiyorum. Bir vefa borcudur bu. Kardeşimin organlarını bağışlamak istiyorum.' Onun bağışı sayesinde 5 kişi hayat buldu. Kalbi, karaciğeri, böbrekleri, korneası nakledildi. Ailenin defin işlemleri için de biz yardımcı olduk cenazesini beraber kaldırdık."
BAŞKALARINA CAN OLSUN DİYE BAĞIŞA 'EVET' DEDİLER
Trafik kazası geçiren ve bir hafta yoğun bakımda yaşam mücadelesi verdikten sonra beyin ölümü gerçekleşen kuzeni Erdinç Albayrak'ın organlarını bağışladıklarını anlatan Korhan Albayrak, "İki arkadaş olarak yola çıkmışlar, diğer arkadaşı zaten o gün vefat etti. Bir haftadır yoğun bakımdaydı Erdinç ağabeyim. Bize sordular, 'Organlarını bağışlamak ister misiniz? diye. Biz de amcamla, babamla konuştuk. Böyle bir karar verdik. Toprakta çürüyeceğine insanlara hayat vermesini istedik. Herkes organ bağışı yapmalı" dedi.
14 yaşındaki oğlu Bulut'u trafik kazasında kaybeden ve organlarını bağışlayan Abdülmenaf Duran ise, "Oğlum 12 gün Bakırköy Hastanesi'nde kaldı. Beyin ölümü gerçekleştikten sonra Emel Hanım devreye girdi. 'Ne diyorsunuz organlarını bağışlar mısınız?' diye sordu. Birkaç kişiye sorduk, günah değil dediler. Annesine sormak istedik, o benden daha güçlü çıktı. 'Siz bilirsiniz' dedi. Biz de netleştirdik ve Emel Hanım'a haber verdik. Ancak acı çeken bilir, toprağa gideceğine en azından üç-beş kardeşimize can olsun dedik" diye konuştu.