Sezer, vetosunda yine başörtüsünü gerekçe gösterdi
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, "Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun"u veto ederken yine başörtüsü gerekçe olarak kullandı.
Aşağıda Sezer'in konuya ilişkin görüşleri bulunmaktadır.
3- İncelenen Yasa'nın "Kamu yönetiminin kuruluş ve işleyişinin temel ilkeleri" başlıklı 5. maddesinin (d) bendinde,
"Kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde ve bu hizmetlerden yararlandırmada ayrımcılık; bu hizmetlerle ilgili olarak insan hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı düzenleme ve uygulama yapılamaz"
düzenlemesine yer verilmiştir.
Genel olarak, temel hak ve özgürlüklerin önündeki engelleri kaldırmaya yönelik olumlu bir düzenleme gibi görünmekle birlikte uygulamada bu kuralın başka bir amaçla kullanılması olanaklıdır.
Gerçekten, daha yakından bakıldığında bu kuralda,
- "Kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde" anlatımıyla, kamu görevlileri ve kamuda çalışanların,
- "Bu hizmetlerden yararlandırma" anlatımıyla da özellikle öğrencilerin,
hedef kitle olarak belirlendiği görülmektedir.
Yine aynı kuralda, "ayrımcılık" ve "insan hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı düzenleme ve uygulama yapılamaz" anlatımıyla hem "düzenleme" yapılırken, hem de "uygulama"da hedef kitledekiler için türban yasağının kaldırılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır.
İncelenen Yasa'nın yukarıda açıklanan 4. maddesinde de, "kişilerin hak ve özgürlüklerini kullanmalarının önündeki engelleri kaldırmak" kamu yönetiminin temel görevleri arasında sayılarak, bu amaç pekiştirilmektedir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, ulusal ve ulusalüstü yüksek mahkeme kararlarında açıklanan içerikleriyle gerek Anayasa gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kuralları, Türkiye Cumhuriyeti'nde türban konusunu, geriye dönülemeyecek biçimde gündemden çıkarmıştır.
...
c- Gerek Türkiye'den, gerek Avrupa Birliği ülkelerindeki gelişmeler nedeniyle bu ülkelerden yapılan başvurular sonucu Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ve Mahkemesi'nce verilen kararlarda da,
- Yükseköğrenimini laik bir üniversitede yapmayı seçen bir öğrencinin bu üniversitenin düzenlemelerini peşinen kabul etmiş sayılacağı,
- Üniversitelerin yaptıkları düzenlemelerin, farklı inanıştaki öğrencilerin birlikteliğini sağlamak amacına yönelik olarak, öğrencilerin dinsel inanışlarını açığa vurma özgürlüklerini yer ve biçim yönünden sınırlayabileceği,
- Özellikle nüfusunun büyük çoğunluğunun belli bir dine mensup olduğu ülkelerde, bu dinin tören ve simgelerinin herhangi bir yer ve biçimde sınırlama olmaksızın sergilenmesinin, din kurallarını uygulamayan ya da başka bir dine mensup olan öğrenciler üzerinde baskı oluşturabileceği,
- Laik üniversitelerin, öğrencilerin giysilerine ilişkin kurallar koyarken, kimi kökten dincilerin yükseköğretimde kamu düzenini bozmalarını ve diğerlerinin inançlarına zarar vermemelerini sağlamaya özen gösterebilecekleri,
- Çocukların çok kolay etkilenebileceği bir yaşta bu tür sembollerin bir biçimde onlara dinlerini değiştirme yönünde etki yapabileceği,
- Kadınların başlarını örtmelerinin zorunlu olmasının, kadın erkek eşitliğiyle ve demokratik bir toplumda öğretmenlerin öğrencilerine vermeleri gereken özgürlük, başkalarına saygı, eşitlik ve ayrımcılık yasağı iletileriyle bağdaştırılamayacağı,
- Başörtme yasağının, devletin yansızlığını gerçekleştirmeye dönük yasal bir amaçla getirildiği,
gibi gerekçelerle, laik üniversite düzeninin gereklerine uygun davranmayan öğrencilere yaptırım uygulanması, din ve vicdan özgürlüğüne aykırı görülmemiştir.
Yukarıda yer verilen gerekçelerle, incelenen Yasa'nın 5. maddesinin (d) bendinin anayasal kurallar ve Yüksek Mahkeme kararlarıyla bağdaşmadığı sonucuna varılmaktadır.