Okul müdürlerinin sorunları ve çözüm önerileri
GİRİŞ
İşlevsel açıdan kısaca ?bir organizasyonu veya bir örgütü çekip çevirme? olarak tanımlayabileceğimiz yönetimi (=idareyi), en genel anlamda özel yönetim (=hususi idare) ve kamu yönetimi (=amme idaresi) olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür. Bu ayrımlamada okul yönetimini kamu yönetiminin bir alt türü olarak düşünebiliriz. Başka bir deyişle okulu eğitim öğretim hizmeti veren bir kamu örgütü olarak nitelendirirsek okul yönetimini de bu kamu örgütünü, belirlenmiş temel amaç ve ilkeler çerçevesinde organize eden, çekip çeviren birim olarak tanımlayabiliriz. Şu bir gerçektir ki, okul yönetimi okul örgütünü oluşturan birimler arasında en önemli birimdir. Okulu bir organizma olarak düşünecek olursak okul yönetimi bu organizmanın beynidir diyebiliriz.
Temel amacı kamu yararını gerçekleştirmek olan kamu yönetiminin, bu temel amacı gerçekleştirmek için verdiği en önemli kamu hizmetlerinden birisi hiç kuşkusuz eğitim öğretim hizmetidir. Bu önemli kamu hizmetinin verildiği mekanlar ise istisnalar dışında okullarımızdır. Sistem yaklaşımı diliyle söyleyecek olursak okullar eğitim öğretimin üretildiği temel alt sistemlerdir. Şu durumda eğitim öğretimin üretildiği temel alt sistemler olan okulları yöneten okul yöneticilerinin hizmet öncesi yetiştirilmesi, seçimi ve atanması yöntemi ile okul yöneticilerinin hizmet içinde yetiştirilmesi, yönetim sorunlarının belirlemesi ve bu sorunların çözülmesi çok önemlidir diye düşünüyorum.
Naçizane bu yazımda önce okul yöneticilerinin hizmet öncesi yetiştirilmesi, seçimi ve atanması konusunda görüşlerimi dile getirip okul yönetiminin/yöneticilerinin sorunları ve çözüm önerilerimi dile getirdikten sonra yine naçizane okul yöneticilerine mevcut konumları çerçevesinde yönelteceğim önerilerimle yazımı sonlandırmak istiyorum.
OKUL YÖNETİCİLERİNİN YETİŞTİRİLMESİ, SEÇİMİ VE ATANMASI
Okul yöneticilerinin yetiştirilmesinden söz ederken zaman yada konum itibariyle iki tür yetiştirmeden söz edebiliriz. Birincisi hizmet öncesi yetiştirme, ikincisi ise hizmet içinde yetiştirmedir. Bu paragrafta sözünü etmek istediğim yetiştirme ise hizmet öncesi yetiştirmedir. Eğitim ? öğretim camiasının içinde olanlar hatırlayacaklardır ki, bir dönem bazı eğitim fakülteleri bünyesinde ?eğitim yönetimi ve denetimi? bölümü diye bir bölüm vardı. Bu bölüm lisans düzeyinde eğitim veriyordu. Bu bölümü belli bir süre öğretmenlik yapan ve öğretmenlikte belli bir düzeyde başarı gösteren öğretmenler tercih edebiliyordu. Bu bölümden mezun olanlar eğitim yöneticisi ve eğitim deneticisi oluyordu. Daha sonra her nedense lisans düzeyinde eğitim veren bu bölümler kapatılarak bu alan yüksek lisans eğitimi olarak düzenlendi. Az - çok akademik eğitim basamaklarını bilenler takdir edecekler ki bir alandaki yüksek lisans eğitimi o alandaki lisans eğitiminin yerini tutmaz. Bu nedenle kanımca uzun vadede eğitim fakülteleri bünyesinde ?eğitim yönetimi (ve denetimi)? bölümü lisans düzeyinde eğitime açılmalı ve geleceğin eğitim yöneticileri eğitim yönetimi alanında lisans eğitimi alan yetkin kişilerden seçilip atanmalıdır. Kısa vadede ise eğitim fakültelerinde eğitim yönetimi ile ilgili dersler hem çeşit hem de süre olarak arttırılmalıdır. Böylece eğitim fakültelerinden mezun olanların eğitim yönetimi alanında daha iyi yetişmiş olmaları sağlanmalıdır.
Okul yöneticilerinin periyodik aralıklarla hizmet içinde de yetiştirilmesi şarttır. Ancak okul yöneticilerine verilecek hizmet içi eğitim hem eğitimi veren bakımından hem de eğitimin içeriği bakımından nitelikli olmalıdır. Eğitim yönetimi alanında akademisyen düzeyine gelmeyen yani bu alanda yetkin olmayan kişilerin vereceği eğitimin yararı tartışmaya açıktır. Yine okul yönetimi alanında verilecek hizmet içi eğitimin niteliği de onun verimliliği ile çok yakından ilgilidir. Okul yöneticilerine verilecek eğitim, aşırı kuramsal, havada kalan ve uygulanabilirliği olmayan bilgilerle yüklü olmamalı; okul yöneticilerinin okul ortamında ve uygulamada kullanabilecekleri pratik bilgileri içerecek biçimde olmalıdır.
Okul yöneticilerinin seçimi ve atanmasına gelince buradaki görüşlerimi de kısa ve orta vadede yapılması gerekenler ile uzun vadede yapılması gerekenler olmak üzere iki ana başlıkta toplayarak belirtmek istiyorum. Kısa ve orta vadede okul yöneticileri, en az lisans düzeyinde eğitim gören ve belli bir süre başarılı öğretmenlik yapan öğretmenler arasından tamamen objektif ölçütler esas alınarak, liyakat ve kariyer ilkeleri çerçevesinde seçilip atanmalıdır. Okul yöneticiliğine seçim ve atama yapılırken esas alınacak olan objektif kriterler belirlenirken yönetimin ?bilim? boyutunun yanında ?sanat? boyutunun da dikkate alınması gerekir. Çünkü yönetim hem bir bilim hem de bir sanattır. Hatta kanımca yönetimin sanat yönü bilim yönünden bir adım öndedir. Uzun vadede ise okul yöneticiliğine eğitim fakültelerinde lisans düzeyde eğitim vermek üzere açılmasını önerdiğim ?eğitim yönetimi (ve denetimi)? bölümü mezunları arasından, yönetimin ?bilim? ve ?sanat? boyutlarını dikkate alarak belirlenecek olan objektif ölçütler çerçevesinde atama yapılmalıdır. Okul yöneticileri atanırken kesinlikle siyasal, ideolojik vs. saiklerle atama yapılmamalıdır.
Konumuz okul yöneticilerinin seçimi ve atanması olduğundan son günlerde gündemde olan MEB'na Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerini Atama Yönetmeliği'nin Danıştay tarafından yürütülmesinin durdurulması konusuna da biraz değinmek istiyorum. Yönetimin (= İdarenin ) tüm eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olması ?hukuk devleti? olma ilkesinin olmazsa olmazıdır. Bu durumda Milli Eğitim Bakanlığı, MEB'na Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerini Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği?ni hazırlarken bu konuda verilmiş yargı kararlarını ( özellikle Danıştay kararlarını) dikkate almalı ve bu kararların yol göstericiliğinde düzenleme yapmalıdır.
OKUL YÖNETİMİNİN/YÖNETİCİLERİNİN SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Derler ki bir yerde sorun yada sorunlar yoksa o yerde gelişme ve değişme yoktur. Bu nedenle değişimin en çok yaşandığı örgütler olan okulların sorunsuz olması mümkün değildir. Okullarımızda beyin mesabesinde olan okul yönetimi, bu niteliğini, en çok da sorunların çözümünde kullanacaktır. Okul yönetimi bazı sorunları okul içinde çözebilmekte iken bazılarını ise çözebilmesi için okulun bağlı yada ilgili olduğu kurum, kuruluş, kişi ve kişi topluluklarından yardım alması gerekmektedir. Bendeniz bu bölümde daha çok okul yönetimini doğrudan ilgilendiren ve okul yönetiminin yalnız başına çözemeyeceği nitelikte ve ağırlıkta olan bazı sorunlardan söz edip bu sorunlarla ilgili çözüm önerilerimi belirtmekle yetineceğim.
Kanaatimce okul yönetimlerinin en önemli sorunu bütçe sorunudur. Ortaöğretim kurumlarına merkezi devlet bütçesinden yapılan tahsisi bir yana bırakırsak her okulda en az üç çeşit bütçeden söz etmek mümkündür. Bunlar okul-aile birliği bütçesi, spor kulübü bütçesi ve anasınıfı bütçesidir. Ancak bu bütçelerin gelir kaynakları oldukça sınırlı olup bu kaynaklardan elde edilen gelirler okulların rutin giderlerini bile karşılamaktan çok uzaktır. Üstelik mevzuat gereği anasınıfı bütçesi kapsamında elde edilen gelirler ancak anasınıfı giderlerine, spor kulübü bütçesi kapsamında elde edilen gelirler de ancak spor kulübü giderlerine sarf edilebilmektedir. Yine mevzuat gereği spor kulübü yıllık gelirinin yüzde on beşi lig heyeti hesabına aktarılmaktadır. Okulun anasınıfı ve spor kulübü giderleri dışındaki tüm giderleri okul-aile birliği bütçesinden karşılanmaya çalışılmaktadır. Okul-aile birliği bütçesinin gelir kalemleri kantin kirası, bağışlar, kermesler vs.dir. Bu kalemlerden kantin kirası dışındakiler gelir kaynağı niteliği taşımaktan uzaktır. Toparlarsak okulların bütçeleri hem yeknesak değil hem de okulun giderlerini karşılamaktan uzaktır.
Okul bütçelerinin yeknesaklığının sağlanması ve gelir kaynaklarının arttırılması gerekir. Örneğin yapılacak yasal düzenlemelerle mali durumu zayıf olmayan öğrenci velilerinden her yıl ?eğitime katkı payı? alınması gelirin arttırılması için bir çözüm olarak düşünülebilir.
Okul yönetimlerinin bir başka önemli sorunu da personel eksikliğidir. Gerek kadrolu öğretmen eksikliği gerekse idari personel eksikliği zaman zaman eğitim öğretimi aksatacak duruma gelebilmektedir. Kadrolu öğretmen eksikliğinin, ücretli ve geçici öğretmenler görevlendirilerek nicelik yönünden geçici olarak giderilse de bu defa nitelik yönünden sorun devam edecektir. Müdür yardımcısı, memur ve hizmetli gibi idari personel eksikliği de okulun beyni olan okul yönetimini zaman zaman çalışamaz duruma getirmektedir. Şöyle ki, memur veya müdür yardımcısı eksiği olan bir okul müdürü kendi asli görevinin yanında memurluk ve müdür yardımcılığı görevlerini de yapmak zorunda kalacaktır. Memurluk ve/veya müdür yardımcılığı görevlerini yapmak zorunda kalacak olan okul müdürü kendi yönetim ve denetim görevini ne kadar yapabilecektir. Bu durumdaki bir okul yönetiminin aksaması kaçınılmazdır. Nasıl ki, beynin aksaması ve görevini yapamaz duruma gelmesi vücudun diğer tüm organlarının aksamasına ve görevlerini yapamamasına yol açarsa okul yönetiminin aksaması ve görevini yapamaması tüm okulu etkileyecek ve okulun performansının düşmesi kaçınılmaz olacaktır.
Okul yönetimlerinin diğer bir sorunu da nitelikli personel sorunudur. Okullarımızda gerek öğretmenler gerekse idari personel arasında iyi yetişmiş, kendini sürekli yenileyen ve görevini gereği gibi yapan personel olduğu gibi maalesef az da olsa nitelik yönünden düşük personel de bulunmaktadır. Nitelik yönünden sorunlu personelin, (özelikle eğitim öğretim hizmetleri sınıfındaki personelin) hizmet içi eğitim yoluyla yetiştirilmesi, buna rağmen niteliğinde bir iyileşme görülmezse başka alanlara, kendisinden verim alınabileceği alanlara kaydırılması, o alanlarda çalıştırılması gerekir. Çünkü niteliği düşük personelin eğitim öğretim hizmetlerinde tolere edilmesi mümkün değildir. Hizmet öncesinde (=öğrenim aşamasında) çeşitli nedenlerle iyi yetişmemiş ve hizmet içinde de bu eksikliğini giderememiş bir öğretmenin öğrencilerine ve dolayısıyla ülkemizin geleceğine vereceği zararı tahmin etmek zor olmayacaktır.
Okul yönetimlerini kara kara düşündüren sorunlardan bir diğeri de okul binalarının yetersizliği sorunudur. Okul binalarımız ve müştemilatları, inşa edilirken günübirlik düşünüldüğü, gelecekte olabilecek gelişmeler hesaba katılmadığı için, okul binaları, maddi (=inşaat) boyutuyla değilse de işlevsel boyutuyla hemen eskimekte ve ihtiyaca cevap veremez duruma gelmektedir. Örneğin günümüzden çok değil on yıl önce yapılan okul binalarında okul öncesi eğitim, bilişim teknolojileri eğitimi vs düşünülmediği için bu alanlara uygun mekanlar ayrılmamıştır. Günümüzde bu alanlar için mekan ihtiyacı doğduğu için henüz on yıl önce inşa edilen okul binaları inşaat açısından yepyeni olduğu halde işlevsel açıdan eskimiş ve ihtiyacımıza cevap veremez duruma gelmişlerdir. Bakanlığımızın son yıllarda bu konuya eğildiğini bazı örnek mimari projeler ürettiğini ve bu projelere uygun okul tesisleri inşa ettiğini memnuniyetle müşahede etmekteyim.
Okul yönetimlerini zaman zaman bunaltacak derecede güç duruma düşüren bir başka sorun ise kırtasiyeciliktir. Az çok iletişim konusunda bilgi sahibi olanlar iletişimin formal ve informal diye iki türünün olduğunu bilirler. Yine kamu kurumlarını az çok tanıyanların kamu kurumlarının birbirleri ile iletişimlerinde daha çok formal iletişimi kullandıklarını, son dönemlerde ?e-devlet? uygulamalarının hizmete girmesi ve gün geçtikçe daha da yaygınlaşmasına rağmen günümüzde formal iletişimin en önemli aracının yazı olduğu bilmektedirler. Hatta denir ki, ?devletin dili yazıdır, belgedir.? Bir kamu kurumu olduğunda şüphe olmayan okullarımızla da yapılan formal iletişim daha çok yazı ile yapılmaktadır. Eğitim-öğretimle doğrudan veya dolaylı ilişkili yada ilgili olan kamu ve özel kurum ve kişiler, okullarımızla yazı ile iletişim kurmakta taleplerini/emirlerini yazı ile iletmektedirler. Öyle ki, zaman zaman okullarımız adeta bir yazı bombardımanına tabi tutulmaktadır. Böyle zamanlarda okul yönetimleri bu talep ve emirlere cevap yetiştirebilmek için yoğun çaba harcamaktadırlar. İdari personel sıkıntısı olan okul yönetimleri böyle durumlarda adeta bir kurumun yazı işleri müdürlüğü gibi işlev görmektedirler. Bu durumdaki okul yönetimleri kendi asli görevleri olan etkili yönetim, proje üretme ve uygulama, ve etkili denetim işlevlerini aksatmak zorunda kalabilmektedirler.
Okul yönetimlerinin kırtasiyecilik yüklerini hafifletmek için ?e-devlet? uygulamasının daha da yaygınlaştırılması, gereksiz yazışmaların yapılmaması/önlenmesi, Bakanlıktan milli eğitim müdürlüklerine gelen yazıların okullarla olan ilgilerine göre elemeye tabi tutulması, okulların idari personel eksikliklerinin giderilmesi vs. önlemlerin alınması uygun olacaktır.
Okul yönetimlerini rahatsız eden bir başka sorun da yazılı ve görsel yerel medyada çıkan suçlayıcı, hakaret edici, hatta tehdit edici ?asparagas? haber ve yorumlarla asılsız şikayetlerdir.
Dördüncü kuvvet olarak da nitelendirilen yazılı ve görsel medyanın bir kamu hizmeti yaptığı açıktır. Elbetteki ?basın hürdür ve sansür edilemez.? Ancak hedef gösterici, hakaret ve tehdit edici ve ?asparagas? haberlerle yorumlar basın özgürlüğüne dahil edilemez. Örneğin bir okulda belediyeye bağlı itfaiye müdürlüğü ekiplerinin gözetimi ve katılımı ile başarılı bir şekilde yapılan bir ?yangın tatbikatı?nı ?az kalsın yanıyorlardı? başlığını atarak veren bir gazete veya televizyonun bu çarpıtması, bu ?asparagas? haberini basın özgürlüğü ile açıklamak ne derece doğrudur. Nitekim hemen hemen her gün yazılı ve görsel yerel basında okul yönetimlerini hedef gösterici ve tehdit edici, onlara hakaret edici bu örnekteki gibi ?asparagas? haber ve yorumlara rastlamak mümkündür.
Yazılı ve görsel medyada yer alan okul yönetimleri ile ilgili haberleri, haklı olarak, ihbar kabul eden amir durumundaki üstleri hemen inceleme yapmaktadır. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, amir durumundaki üstlerin haklı olarak başlattıkları bu yasal/idari süreç çok yüksek bir oranda ?inceleme? aşamasından öteye geçmemektedir. Çünkü ?inceleme? aşamasında anlaşılıyor ki haber yapılan olay ya hiç vuku bulmamıştır veya olay çarpıtılarak haber yapılmıştır.
Asılsız şikayetler de okul yönetimlerini rahatsız eden bir başka sorundur. Gerek e-mail gerekse dilekçe yoluyla bazen isimli bazen de isimsiz olarak okul yönetimleri sık sık şikayet edilmektedir. Yakınmaların çoğu asılsız çıkmaktadır; bir kısım yakınmalarda ise konu çarpıtılıp anlatılmaktadır. Üst makamlar yasal görevleri gereği gerek isimli gerekse isimsiz; gerek elektronik posta ile gerek klasik dilekçe ile yapılan tüm şikayetleri dikkate almakta ve ilgili okul yöneticileri hakkında hemen inceleme başlatmaktadırlar. Yukarıdaki paragrafta açıkladığım gibi burada da üst makamların başlattığı yasal/idari süreç ?yüzde doksan dokuz? inceleme aşamasından öteye geçmemektedir.
Gerek yazılı ve görsel medyada çıkan hedef gösterici, suçlayıcı, hakaret edici ?asparagas? haber ve yorumlar, gerekse asılsız veya konusu çarpıtılarak yapılan şikayetler okul yönetimlerini huzursuz etmekte, onların şevklerini, heyecanlarını, teşebbüs arzularını kırmakta ve haliyle performanslarını olumsuz yönde etkilemektedir.
Okul yönetimlerini zorlayan bir diğer sorun ise okulların temizlik ve hijyen sorunudur. Okullarımızda hizmetli personeli sıkıntısı çekilmesi en çok da okulların temizliği konusunda sıkıntı yaratmaktadır. Okullarımızın, hastanelerimiz gibi tertemiz pırıl pırıl olmasının yolu hastanelerimizin temizliğinde uygulanan sistemin okullarımızın temizliğinde de uygulanmasıdır.
Ülkemizde okul müdürleri yönettiği okulun hem tesis ve donanımından hem de okulunda yapılan eğitim ve öğretimin kalitesinden sorumludur. Yani okul müdürleri bir yandan okullarının fiziki mekan ve donanımlarını kaliteli bir eğitim ve öğretim yapılacak duruma getirmekle diğer yandan da okullarında verilen eğitim-öğretimin kalitesini arttırmakla görevlidirler. Kısaca ifade edecek olursak okul müdürleri okullarının hem tesisini hem de eğitim-öğretimini yönetmektedirler.Bu durum okul müdürlerinin görev ve sorumluluklarını hem çeşit olarak hem de miktar olarak oldukça arttırmaktadır. Dolayısıyla okul müdürleri, kendilerini, okullarında verilen eğitim-öğretimin kalitesini arttırmaya ?konsantre? edememektedirler. Kanımca bu önemli sorunu aşmanın yolu hastanelerdeki gibi ikili birı yönetim yapısının okullarımızda da kurulmasıdır. Örneğin eğitim - öğretimden sorumlu bir ?başöğretmenlik? ile tesis, donanım vs.den sorumlu bir ?tesis müdürlüğü? çözüm olarak düşünülebilir.
OKUL YÖNETİCİLERİNE ÖNERİLER
Yukarıdaki paragraflarda ancak bir kısmına değinebildiğim sorunları çözmek için çabalayan vefakar ve fedakar okul yöneticilerimize naçizane aşağıdaki önerilerde bulunmak istiyorum:
1. Çalışmalarında Toplam Kalite anlayışını (=felsefesini) benimsemeli yüklendiği ?misyon?un farkında olmalı ve kendine mutlaka bir ?vizyon? belirlemeli.
2. ?Kolektif akıl?a inanmalı ve önem vermeli; tüm çalışmalarında ?kolektif akıl?ı devreye sokmalı; öğretmenler kurulu, şube öğretmenler kurulu ve zümre öğretmenler kurulu vs. toplantılarını kolektif aklın ortaya çıkması için bir platform olarak görmeli/kullanmalı.
3. Toplumun genel ahlaki değerleri ile örtüşen veya en azından bu değerlerle çatışmayan bir ?etik okul kültürü? oluşturmaya çalışmalı. Okulundaki tüm paydaşlara, toplumun genel ahlaki değerlerine saygılı ve mesleğinin etik değerlerini yaşayan bir ?ahlaki model? olmalı.
4. Demokratik yönetim anlayışını benimsemeli ve uygulamaları ile bunu kanıtlamalı.
5. Saydam (=şeffaf) ve hesap verebilir bir yönetim anlayışını benimsemeli ve bu anlayışı değişik argümanlar kullanarak hayata geçirmeli.
6. Mevzuat yönünden kendini yetiştirmeli; mevzuat değişikliklerini yakından izlemeli, kişilerin değil kuralların üstünlüğüne inanmalı ve bu inançla mevzuata uygun yönetim anlayışını benimsemeli.
7. Genel olarak insan haklarına, özel olarak da memur haklarına ve çocuk haklarına en azından saygılı bir yönetim anlayışını benimsemeli ve bunu uygulamaları ile göstermeli .
8. Yönetim uygulamalarında her şart altında eşitlik ilkesine uygun davranmalı; yine yönetim uygulamalarında tehdidi değil teşviki, cezayı değil ödülü vs ön plana almalı.
9. Okulunu çevrenin bir kültür merkezi haline getirmeye çalışmalı
10. Tüm eğitim yöneticileri tabi ki, yasalar çerçevesinde tek çatı altında ama mutlaka örgütlenmeli
ALİ DERE
BÜYÜKGAZİ İLKÖĞRETİM OKULU
kaynak: Değirmen Dergisi 11. sayı