Hayvan hakları kanunu bütçeden sonra Meclis'e sunulacak
AK Parti Grup Başkan Vekili Özlem Zengin, "Hayvan hakları yasası neden değiştirilemiyor?" sorusuna "Önce peşin peşin çok müjdeli bir haber vereyim. Bütçe kanunundan sonra hayvan hakları kanunumuzu yapacağız" yanıtını verdi.
Haber Global'de Jülide Ateş'in sunumuyla ekrana gelen '40' programına konuk olan AK Parti Grup Başkan Vekili Özlem Zengin dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu.
Jülide Ateş'in "Hayvan hakları yasası neden değiştirilemiyor?" sorusuna yanıt veren AK Partili Zengin, "Önce peşin peşin çok müjdeli bir haber vereyim. Bütçe kanunundan sonra hayvan hakları kanunumuzu yapacağız, kesin yani yapacağız. Bütçeden sonra ilk iş onu yapacağız. Hayvan haklarında çalışanlarından birisiyim mecliste, ben mecliste bir sürü kanun çalışması yaptık, hiçbir kanunun bu kadar alaka gördüğünü görmedim. Cumhurbaşkanımızla yaptığımız MKYK toplantısında gündem oldu, orada da söyledim ben böyle bir şey görmedim şimdiye kadar, hayvan hakları ile alakalı bir sürü hayat tarzından insan, inanılmaz alaka gösteriyor, yaş grubu olmaksızın." ifadelerini kullandı.
Açıklamasının devamında bu kanunla ilgili temel sorunun birden fazla bakanlığı ilgilendirmesinden kaynaklandığını belirten Zengin, şunları kaydetti:
Bir Adalet Bakanlığı, iki Orman Bakanlığı'nı, Şehircilik Bakanlığı'nı ilgilendiriyor. Hem ekonomik açıdan, hem de yargı açıdan baktığımız zaman mal olmaktan çıkarıp, onlarla ilgili suç duyurusunda bulunma noktasına geldiğinizde Adalet Bakanlığı'nı yükünü artırmayacak bir mekanizma kurmamız gerekiyor. Bu konuda resmi daha iyi görelim diye, tüm siyasi partiler bir araya geldik araştırma kurulu kurduk. Mustafa Yerbey Başkanlığında, onunla birlikte o kadar grup geldi ki. Ben de bir hayvanseverim, uzun yıllar kedimiz vardı 11 yıl baktık, şimdi de Mirim adında çok yeni bir köpeğimiz oldu, çok yeni bizimle birlikte bir Alman Kurdu. Avcıların ayrı meselesi var, yunuslarla ilgili ayrı, kuşlarla ilgili ayrı, doğada yaşayan yabani hayvanlar o kadar geniş bir konu ki size anlatamam. Herkesin beslediği hayvanlar var, bu konuyla ilgili çalışmalarımızı tamamladık, alternatif bir değil 2 kanunumuz var, bütçeden sonra bu kanunu yapacağız. Sonuna geldik.
İşte AK Parti Grup Başkan Vekili Özlem Zengin'e yöneltilen sorular ve verdiği yanıtlar:
Nafaka konusunda çözüm ne olmalı?
Şu an ki kanunumuz diyor ki gerekiyorsa süresiz de nafaka verebilirsiniz. Herkese süresiz ver demiyor. Zaten süresiz de verilmiyor. Bir suiistimal var, bir insan sadece 3 ay, 6 ay evli kaldığı için 10-11 yıl nafaka ödüyorsa bir sorun var demektir. Ama öyle ayrılıklar olmuştur ki, kadın 3 günlük evlilikten öyle bir mağduriyet yaşamıştır ki şiddete uğramıştır, organını kaybetmiştir; öyle bir kadına da 3 gün evli kaldığı için ömür boyu nafaka vermek gerekebilir. Keşke yargı bunu kendi içinde çözebilseydi, kanun düzenlemesine gerek kalmasaydı. Şu an da bu problem olarak gözüküyor, nafakaların ortalaması aylık 300 TL, onu da söyleyeyim, kavgası yapılan paranın ortalaması 300 liradır. Ödenme oranı da yüzde 40 civarında, çok az erkeğin nafakasını ödediğini görüyorum. Bu konuda problem var, benim birinci tercihim yargının bunu kendi içtihaklarıyla çözmesidir, çözmüyorsa öyle bir kanun maddesi yazmalıyız ki kadınların bir ömür boyu koruyacak bir düzenleme ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. HDP milletvekillerinden biri eşini dövüyor, kadın milletvekilleri bunu bilip saklıyor. Başka bir milletvekili bir kadına tacizde bulunuyor.
Artan kadın cinayetleri sayısı neden durdurulamıyor?
Genel Kurul'da özellikle HDP Grubu'nun kadın milletvekillerinin kullandığı çok sert bir üslup var. Nezaket, insan olma sınırlarını zorlayan konuşmalar yapıyorlar. Kendi partilerinde, kendi milletvekillerinden birisinin eşini dövdüğü, kadın milletvekillerinin bunu bilip saklaması için eşiyle konuştuğu, daha fenası da kendi milletvekillerinin bir kadına tacizde bulunduğuna dair çok önemli meseleler olurken; bugün mecliste kürsüye gelen kadın milletvekilleri bizi, Ak Parti'yi tacize destek vermek itham ediyor. Bunlar olurken de kendi partilerinde bu hadiseler yaşanıyor ama, kamuoyu bilmiyor. Ak Parti'den evvel kadının adı yoktu. Kadınlar hiçbir imkana sahip değildi. 2011 yılını kadar resmi olarak kadın cinayeti diye bir şey yok, böyle bir kodlama yok. Ne zaman ki alan açıldı, kadınların gidebileceği, başvuracağı alanlar oluştu, 6284 dediğimiz o çok önemli kanun ortaya çıktı, kadınların gidebileceği mekanizmalar hayata geçti. Bu sayının artması meselesi bu, bu konu görünür hale geldi. Bunlar zaten vardı. Son 2 yıldaki cinayet sayılarına baktığınızda, sayıların düştüğünü görürsünüz. 1 kadın hayatını kaybettikten sonra bu sayıların azaldığının da anlamlı olmadığını düşünüyorum. HDP kadın hakları konusunda samimiyetsiz!
HDP kadın hakları konusunda samimiyetsiz mi?
Ben samimiyetsiz buluyorum. Bunun en önemli sebebi biz Meclis'te herhangi bir konuyu konuşurken, biz karşımızdakine bakıp 'siz türbanlı başörtülü soyguncularsınız, siz tacizcilerin yanındasınız' bu laflar yenir yutulur laflar değil! Her şeyi söylemenin bir üslubu var. Kimdir kardeşim tacize destek veren bana isim söyleyin, nasıl bir topluluğa böyle bir hakaretti bulunabilirsiniz? Bir konuyu haddinden fazla kazarsanız buraya kendiniz düşersiniz. HDP bunları söyledi söyledi, kamuoyu şunu gördü ki o gün yanlarında oturan milletvekili arkadaşları karısın dövüyormuş, üstelik oradaki kadın vekiller biliyormuş. Bir milletvekilleri bir kadına tecavüzde bulunmuş, bununla alakalı başka milletvekillerini gidip destek istenmiş ve hiçbir tanesi gönüllü avukatlık yapmaktan vazgeçmemiş. Ben bu samimiyetsizliği onların bize olan saldırıları karşısında gerçeği anlatarak, onlara kendi hallerini göstermiş oluyorum. Kız çocuklarını ufacık yaşlarda dağlara götürenler, onlara orada yaşamaya zorlayanlar, annelerinden ayıranlar, eğitim haklarından koparanlar, onları terörün parçası yapanlar; nasıl kadın haklarının birinci savunucusu olabilir? Bir çocuğun yeri annesidir. HDP'nin yaşadığı ile anlattığı arasında uçurum var.
Kadın cinayetlerinden iyi hal indirimi neden kaldırılmıyor?
İyi hal indirimi töre cinayetlerinde uygulanmıyor zaten. Neden böyledir bunu ayrıç konuşabiliriz ama dünya uygulamalarında şöyle bir şey var: Ceza ile infaz başka bir şey. Dünyanın hiçbir yerinde bir ceza için sonsuza kadar hapiste kalmak gibi bir şey sözkonusu değil. Uluslararası hukukta gün ışığını görmesi var. Şu anda kadına yönelik şiddetle alakalı Türkiye en ağır cezaları veren ülkelerden birtanesi. O yüzden hapishanelerde inanılmaz bir doluluk var. Avrupa ortalamalarının çok üstünde. Cezaları arttırarak suçları aşağı indiremiyorsunuz, maalesef durmuyor. Derler ya halk arasında 'yatarı ne kadardır?" öyle bakıldığında en ağır ceza mevzuatıyla karşı karşıya Türkiye. Ama bu çözüm değil. Çözüm başka yerlerde. Soma'daki kardeşlerimizin alacaklarının tarafı devlet değil, kardeşlerimizin hepsi özel şahıslardan alacaklılar!
Soma ve Ermenekli maden işçilerimizin tazminatları neden ödenmiyor?
Biz CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel ile en iyi çalıştığımız konulardan birisi bu Soma meselesi oldu. Biz meclis kapanmadan beraber bir düzenleme yaparak Soma'da hayatını kaybeden 301 madencilerimizle ilgili hiçbir problem kalmadı aslında. Devletin taraf olduğu bütün konularla ilgili süreçlerimizi tamamladık. Ben kardeşlerimizi dinledim, kendileri de biliyor ki onların alacaklarının tarafı devlet değil aslında. Bu kardeşlerimizin hepsi özel şahıslardan alacaklılar. Davalarını kazanmışlar, fakat muhatapları oldukları özel şirketlerde bu alacaklar meblağ olmadığı görülüyor. Belki gerçekte var, belki kaçırdılar. 700 kişi kadarlar, ama alacakları toplamda 30 milyon kadar. Bunların hiçbirisinin alacağı devletten değil. Özel şirketin bu borcunu ödemesi konusunda pek çok kişiyle görüştüm, bir süre sonra da bunları nihayetlendirebileceğimizi, söz vererek değil ama, çok büyük bir gayretim olduğunu arkadaşlarımızın da gördüğünü biliyorum. Ben yemek ikram ediyorum, arkadaşlar Kızılay'da tartaklanıyorlar. Polis ve jandarmanın müdahalesini orantılı yapması lazım!
Tazminat haklarını arayan maden işçileri neden jandarma ya da polis ablukasında?
Çok üzüldüğümü söylemem lazım buna. Bunları söylemek hoş değil ama, randevu organize ediyorum, onları davet ediyorum, yemek ikram ediyoruz, oturuyoruz sohbetimizi yapıyoruz, nasıl yardımcı olabileceğimi anlatıyorum, bu arkadaşlar çıkıyorlar Kızılay'da bir basın açıklaması yapacaklar; tartaklanıyorlar! Ben bunu anlamakta zorlanıyorum. Söyleyecekleri de 'Biz Özlem Hanım'la konuştuk, elinden ne geleceksek yapacağını söyledi' ifadesini ileteceklerdi. O kadar çok telefon aldım ki, orada Soma'da tetiklenmeye de çalışılan bir şey var. Oradaki madenci kardeşlerimiz de bilerek başka şeylerle irtibatlandırılmaya çalışılıyor. Toplumsal olaylarda polise ve jandarmaya düşen, onları her an bir gözün gördüğünü düşünerek müdahalesini orantılı yapması lazım. Türkiye'de kadınlarla ilgili kimse yasaklardan bahsedemiyorsa bunun sebebi AK Parti'dir.
Emekli General Ahmet Yavuz'a haksızlık etti mi?
Sıfatları bir kenara koyalım. Emekli, general, asker. Bunların önemi yok. Burada şu var: Ak Parti'den evvel Türkiye'nin kadınlarının yüzde 70'i yoktu, işsizlerdi, yok olsun diye alkış tutuyordunuz. Dışarı dışarı diye alkışları kim tuttu bu ülkede? CHP'li milletvekilleri bunu yapmadı mı? Artık Türkiye'de kadınlarla ilgili kimse yasaklardan bahsedemiyorsa, bunun sebebi Ak Parti'dir. Tweet'deki meseleyi yanlış anladığımı düşünmüyorum, onu okuyan herkes ben olduğunu anlar zaten. Öyle anlaşılması istediği için ben kendisine o kadar ağır bir cevap verdim. Kuş beyinliği dediği kendisinin cümlelerin bakınız, hakaret ettiği kadını özdeş kılarak, bana hakaret ediyor, bana hakaret edene ben de cevap veririm! İster asker, ne olduğunun hiçbir önemi yok benim için. Kimse mesleğinin arkasına sığınmasın! Üslup çok rahatsız ediciydi, ben de kendisine gerekli cevabı verdim. Ben çirkin şeyler söylenmezse cevap vermem, böyle hakaret edilirse cevabımı veririm.