Türkiye'de de görüldü: 'Mu varyantı' ile ilgili bilinmesi gerekenler
Mu varyantının ABD'deki vakaların yüzde 2'sinde görülmesi bilim dünyasını yeni bir endişeye sürükledi. Varyant kısa sürede 39 ülkede görüldü, Avrupa'ya da yayıldı.
Aylar önce pandeminin aşılarla kontrol altına alındığı düşünülürken, Hindistan'dan salgının seyrini değiştiren bir bilgi geldi. Ülkede 10 binlerce kişinin kısa sürede hastalanmasına yol açan varyantın adı Delta olarak konuldu. Bugün dünyadaki koronavirüs vakalarının yüzde 95'i, Delta varyantı. Daha hızlı bulaşan bu varyanta karşı aşılar istenen düzeyde koruyamadı. Bilim dünyası Delta varyantından çok şey öğrendi. Ocak ayında Kolombiya'da tespit edilen Mu varyantı işte bu nedenle bilim insanlarının merceği altında. Bilim dünyası delta varyantından öğrenilen derslerle şu sorulara cevap arıyor: Mu varyantı Delta varyantı gibi tüm dünyada etkili olabilir mi? Daha bulaşıcı ve daha hızlı mı yayılıyor? Aşıların etkinliği azalır mı? Bu soruları biz de Kocaeli Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sıla Akhan'a sorduk.
Mu varyantı daha dirençli ve öldürücü mü?
Öncelikle varyant Ocak 2021'den beri var olmasına rağmen, dünyanın çoğu yerinde baskın varyant olan Delta'yı geride bırakmıyor gibi görünüyor. Dünya Sağlık Örgütü yine de 31 Ağustos'ta yayımladığı haftalık raporda "Mu Varyantı" olarak adlandırılan varyantın" incelenmesi" gereken varyantlar arasında olduğuna dikkat çekti.
Alfa, Beta, Gama ve Delta... Dünya Sağlık Örgütünün endişe verici olarak açıkladığı varyantlar. İzlenmesi gereken gruptaki varyantlarsa Eta, Iota, Kappa ve Lambda... Peki Mu endişe verici varyantlar kategorisine çıkacak mı? Sıla Akhan henüz bu konuda net bilgi olmadığını söylüyor.
"39 ülkede görüldü ama çok çabuk yayılarak bütün ülkelere gelebiliyor. İngiltere'de var şu anda. PCR testlerinin bile 5-7 gün değil, 3-5 günde bir yapılmasını öneriyor DSÖ. O nedenle hızlı yayılabilir ve egemen hale gelirse de problem çıkarabilir. Daha öldürücü ağır seyirli demek için de hastaların izlenmesi gerekiyor. O yüzden şimdilik kesin bir şey söylemek mümkün değil. Ama Mu varyantındaki mutasyonların yerleri belli yani ismi konmuş durumda o yüzden Dünya Sağlık Örgütü, potansiyel olarak Mu'yu ilgiyle izlenmesi gereken gruba almış durumda. Yani bir süre izleyeceğiz ve nereye vardığını, nasıl etkilediğini göreceğiz."
PCR testi süresi kısaldı
Bazı mutasyonlar virüse zarar verirken, bazıları da virüsün daha çok yayılmasına, aşıların sunduğu korumadan ve hatta COVID testlerinden kaçmasına neden oluyor. Prof Sıla Akhan, PCR testi istenmesi süresinin de virüsün çoğalması hızlandığı için kısaldığına vurgu yapıyor.
"Daha hızlı çoğaldığı için, 3-5 günde enfeksiyon yapma eşiğini geçmiş oluyor. O yüzden PCR testi isteniyor. Daha önce bu 5-7 gündü. Ama şimdi çok daha hızlı çoğalıyor. Yani hep kendini geliştirdiği için, diğer varyantlarda görülen özelliklerin burada klinik seyri etkileyeceği düşünülüyor. Biz bir yandan aşı yapıyoruz, virüsü baskılıyoruz ama bundan kaçanlar da değişiyorlar ve aşısız bir grubu bulduklarında onlarda da çoğalarak yayılmasına neden oluyorlar aslında. Tam bir baskılanma söz konusu olmadığı için kaçanlarla değişmeye devam ediyor virüs. Delta, Delta Plus oldu hatta Delta Plus'ta da bir takım yeni mutasyonlar var. Bunlar aslında bir takım mutasyonların 3-5 tanesi bir araya geliyor kümeler halinde değişik kombinasyonlarda varyantları oluşturuyorlar. Mu'da da, Beta yani Güney Afrika kolundaki etkin varyantlar olan ve endişe ettiğimiz antikordan kaçabilme özelliği olan E484K mutasyonu var. "
"Ufak semptomlarda PCR testi yaptırmamız gerekiyor"
Kocaeli Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sıla Akhan, virüsün baskılanmadığı sürece yeni dünyanın yeni hakim varyantlara karşılaşma riskinin olduğunu olduğunu söylüyor. Virüsü baskılamanın et etkin yöntemiyse, kuşkusuz aşı olmak.
"Bütün dünya için karışık bir dönem oldu. Bir aşılılar var bir de aşısızlar. Aşı bunu baskılıyor, ama aşının baskıladığı gruptan da kaçabilen, virüsün yaşamını devam ettirdiği durumlar olabiliyor. Bunlar en çok duyarlı olan aşısız kişilere bulaşıyor. Yani aşısız sayısı ne kadar çok olursa bu değişen varyantlar onlara giderek kontrolsüz çoğalabiliyor. Aşısızlar bir tür virüs için konak oluşturmuş oluyor ve hem yeni varyantların getirdiği klinik seyirle karşılaşmış oluyorlar, hem de virüsün çoğalması için bir ortam yaratmış oluyorlar. Ne kadar çok aşı yapabilirsek o kişiler en azından daha dirençli olacak. Aşılılar hiç aşısız bir kişinin geçirdiği gibi geçirmezler. Zaten istediğimiz de insanların ölmemesi. Aşısızlar bildiğimiz semptomlarla daha ağır geçirecektirler ama aşılılarda da virüsün olabileceğini ve aşısızlara da bulaştırabileceğini unutmamak gerekiyor. Onun için ufak semptomda PCR testi yaptırmamız gerekiyor bugünlerde."