İbrahim Kalın: Teslim edilmesi gereken 5 tane F-35 bekliyoruz

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Karabağ'ın özgürleştirilmesi tamamen bir kazanımdır" dedi. Sözcü Kalın, Ermenistan ile normalleşmeye olumlu baktıklarını da açıkladı. İbrahim Kalın, Türkiye-ABD ilişkilerine de değinerek, "Türkiye Patriot istiyor, verilmediği için S-400 alıyoruz" dedi.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 28 Eylül 2021 22:01, Son Güncelleme : 28 Eylül 2021 23:15

Candaş Tolga Işık'ın sunduğu Az Önce Konuştum Programının bu haftaki konuğu İbrahim Kalın oldu.

Programdan öne çıkanlar:

İKİNCİ KARABAĞ SAVAŞI'NIN YIL DÖNÜMÜ

Öncelikle bu 44 günlük mücadeleden sonra elde edilen Karabağ Zaferini tebrik ediyorum. Hem Türkiye, hem de Azerbaycanlı kardeşlerimiz için. Hem de bölge için büyük bir kazanç. Çünkü 30 yıllık dondurulmuş bir ithilaftı bu. Biz bunu yıllarca diyalog yoluyla çözülmesi gerektiğini söylemişti. En son işte geçen sene bu hadiseler başlamadan hemen önce Ermenistan tarafının saldırgan tutumu neticesinde de olaylar bu noktaya geldi.

Karabağ'ın özgürleştirilmesi tamamen bir kazanımdır Azerbaycan topraklarının bütünlüğünü korumak açısından. Bu süreç zarfında Azerbaycan hep sorumlu hareket etti. Saldırgan tutum içerisinde olmadı, uluslararası hukuka göre hareket etti. Haklı olarak elde edilmiş bir zafer var. Burada Türkiye'nin katkısı, iş birliği hep diyoruz ya 'İki devlet, tek millet' bunun örneklerinden bir tanesi oldu.

Hem Türk ordusu, hem Azerbaycan ordusu, bakanlarımız, dışişleri bakanlarımız, bunların üstünde cumhurbaşkanlarımız çok muaazzam bir mesai harcadılar. Dakika dakika takip edildi o zafer. Kolay kazanılmadı, birçok şehit verildi. Neticede büyük mücadeleyle büyük zafer elde edildi.

Zafer bitti, konu kapandı denmedi asla. Şu anda özgürleştirilen Karabağ'ın yeniden inşa süreci devam ediyor. Bir yıl geçti üzerinden, bir yılda alınan mesafeyi görseniz gurur duyarsınız. Sayın Aliyev, bizzat bire bir burayla ilgileniyor. Bütün ekibini de bu yönde çalışıyor.

TÜRKİYE'NİN DIŞ POLİTİKASI

Karabağ zaferinin bir başka boyutu var TSK açısından. TSK asli misyonuna geri döndü, 15 Temmuz Darbe girişimininden 2-3 ay sonra biz Suriye Zeytin Dalı Harekatını yaptık. Hem DEAŞ'a karşı, hem terör örgütlerine karşı Suriye sınırımızı güvence altına almak için son derece başarılı askeri operasyonlar yaptık. Toplam 3 tane yaptık. Bu tasviye hareketinden sonra TSK hastalıklarından kurtulduktan sonra, asıl görevlerinde çok daha etkin, yetkin bir güç haline geldi. Bunun ilk testini Suriye'de gördük. Suriye sınırında çok güçlü bir güvenlik koridoru oluşturduk.

Libya sürecinin seyri değişti. Müdahalemiz sayesinde Libya'da bugün bir hükümet kuruldu. Büyük bir katliam önlendi. Hafter girse binlerce insan ölecekti. Olayın seyri tamamen değişti.

3'üncü önemli müdahalemiz Karabağ Zaferi olmuştur. TSK'nın, dışişleri, istihbarat ve Cumhurbaşkanımızın liderliği sayesinde çok büyük bir başarı elde edildi.

Biz prensipte Ermenistanla normalleşmeye olumlu bakıyoruz. 1992'de bizim Ermenistan ile diplomatik ilişkilerimizi sonlandırmamızın ve sınırı kapatmamızın temel sebebi Karabağ'ın işgal edilmesiydi. Şimdi bu sorun çözüldüğüne göre Ermenistan ile normalleşmemizin önünde bir engel yok aslında. Fakat Karabağ meselesinde halen çözülmesi gereken bazı konular var.

Bir ateşkes imzalandı ama barış anlaşması henüz yapılmadı. Bu barış anlaşmasının yapılması gerekiyor. Bu hem Ermenstan için hem Azerbaycan hem de Türkiye için gerekli bir şey. Barış anlaşması da yapılırsa bu bölgesel istikrara çok ciddi bir katkı sağlar. Teknik olarak çözülmesi gereken konular var. Bunlar eğer doğru çerçeveye oturtulursa çözülmeyecek konular değil. Ermenistan ile normalleşme meselesinde Cumhurbaşkanımızında olumlu açıklamaları oldu, biz bunu destekliyoruz. Ama eşzamanlı Azerbaycan ile de meselelerini çözerek bu yolu kat edersek bu hepimizi rahatlatır.

TÜRKİYE- ABD İLİŞKİLERİ

Bizim ABD ile Obama döneminden beri yaşadığımız iki temel sorun var. Biri Suriye'de PYD'ye verdikleri askeri destek, siyasi destek, medya desteği, finansal destek. İkincisi de FETÖ konusunda bugüne kadar kayda değer bizi tatmin edecek sorunu çözecek adımı atmamış olması.

Obama demokrattı, Trump tam bir anti Obamaydı. Obama'nın altına imza attığı ne varsa hepsini tersine çevirdi. Bir tek bizim konuda adım atmadı. ABD'nin PYD'ye verdiği destek devam etti. FETÖ konusunda da hiçbir şey yapmamaya devam ettiler.

Biden yönetimi geldi, burada da aynı tablo. 3 dönemdir aynı şeyi görüyoruz.

Suriye'de bu politika değişmedi. Bu Türkiye açısından güvenlik meselesi. Bu politikanın mutlaka değişmesi lazım ABD Türkiye ilişkileri açısından. Suriye'nin içini de bölüyor. Şunu hep söyleyenler oldu: DEAŞ'a karşı en etkili mücadele eden grup PYD olduğu için biz onlara destek verdik. Tam tersi, bu desteği siz hangi gruba verseydiniz Suriye'de onlar en etkili güç olurdu. Bu kadar silah desteği, bu kadar finansal desteği hangi gruba verseniz onlar da etkili olacaktı.

ABD NEDEN PYD'Yİ SEÇTİ?

ABD şöyle düşündü. Orta Doğu'da bizim bu tarz bir seküler muhattaba ihtiyacımız var. Sunni İslam üzerinden angaje ettiğimizde DEAŞ gibi radikal taraflara kayabiliyor. Şiilik üzerinden yaptığımızda araya İran meselesi giriyor. Biz bunu daha seküler, batı yanlısı görünen bir grup üzerinden yapabilir miyiz? ABD bütün Orta Doğu politikasını bunun üzerine inşa etti demiyorum ama Suriye bağlamında böyle bir tercihte bulundular. Ve oradan bir terörü romantizme eden şeyler çıktı. DEAŞ barbarlarına karşı savaşan Kürt kadınlar. İyi de PKK'nın ideolojisini desteklemeyen Kürt insanlar da var. Bu grubun seçilmesi özel bir projenin şeyidi. bu Türkiye'ye de bir tehdit unsuru. 7-8 yıl olmuş hala bu politika devam ediyor.

Çıkar hesaplarına uymadığı için tabiki de yapıyor. İkna olmamaları söz konusu değil. Türkiye gibi bir ülkeyi kaybetmenin maliyetini de hesaplamaları gerekir. Suriye ile ilgili, Afganistan, Doğu Akdeniz, Kafkaslarla ilgili bir konu olduğunda koşa koşa Türkiye'ye geliyorlar.

KABİL HAVALİMANI İLE İLGİLİ SON DURUM

Kabil Havalimanı ile ilgili müzakereler devam ediyor. Eğer şartlarda anlaşırsak biz bunu yapabileceğimizi ifade ettik.

Fakat orada temel bir problem, Taliban çok yavaş karar alıyor. Belki ülkenin yönetimini bu kadar hızlı kolay alacaklarını kendileri de beklemiyorlardı. Kendilerini buna adapte etmeye çalışıyorlar.

F-35 KRİZİ

Biz F-35 programının başından beri içindeyiz. F-35 ABD teknolojisiyle üretiliyor ama 11 ülkenin katılımıyla yapılıyor. Bu anlaşma çerçevesinde bize teslim edilmesi gereken 5 tane F-35 bekliyor.

Türkiye Patriot istiyor, verilmediği için S-400 alıyoruz. Biz paramızla patroit sistemi almak istiyoruz. Cumhurbaşkanımız çok kez söyledi bunu Obama döneminde. Bunu nasıl başka NATO ülkesine sattıysanız biz de satın almak istiyoruz. Bize Çin'den, Rusya'dan, Avrupa'dan ve Amerika'dan 4 teklif geldi, 4 sistemle ilgili. Kriterler de belliydi. Ortak üretim, fiyat, teslim tarihi. Çin ile bir görüşmeler oldu, sonra vazgeçildi. Teklifler gelince halen Cumhurbaşkanımızın blöf yaptığını zannettiler. s-400 konusu ciddiye binince, ehvah demeye başladılar. Neticede s-400'ü almak zorunda kaldık, aldık.

ABD'DEKİ GÖRÜŞMELERDE NE KONUŞULDU?

Onlar Afganistan konusunda Taliban ile tam olarak nasıl ilişki sürdüreceklerini kalibre etmeye çalışıyorlar. Bu sürecin bu kadar hızlı ilerlemesi onları da şaşırtmış durumda. Tüm bu konuları konuştuk.

TALİBAN YÖNETİMİNDEKİ AFGANİSTAN

Taliban İslam hukukunu temel alıyor. Doğru olan zemin hangisidir, bu konuda tartışmanın yapılması gerekir.

Şu anda acilen Afganistan'da yapılması gereken 2 konu var. Birincisi, insani yardımların mutlaka devam etmesi lazım. Yaklaşık 3 aydır Afganistan'da maaşlar ödenmiyor. Gani döneminde de 2 ay ödenmemişti.

ABD Afganistan'ın yaklaşık 7 milyar dolarını, AB'de 1 milyar dolarını dondurdu. Ekonomi dönmezse korkunç sahneler yaşanabilir. Ekonomik kriz göçü tetikleyebilir.

AFGAN GÖÇÜ

Afgan göçü yeni bir hikaye değil. En ufak bir hareketlenmede anında müdahale ediliyor. Türkiye'de 300 bine yakın kayıtlı Afgan mülteci var. Bunlar Türkiye'ye yeni gelmediler. Bunların bir çoğu da Türk soylu göçmenler. Bazen öyle bir hava yaratılıyor ki, Türkiye büyük bir Afgan göçüne uğradı diye.

AFGAN GÖÇÜ

Afgan göçü yeni bir hikaye değil. En ufak bir hareketlenmede anında müdahale ediliyor. Türkiye'de 300 bine yakın kayıtlı Afgan mülteci var. Bunlar Türkiye'ye yeni gelmediler. Bunların bir çoğu da Türk soylu göçmenler. Bazen öyle bir hava yaratılıyor ki, Türkiye büyük bir Afgan göçüne uğradı diye.

Ekonomik kriz, iç savaş ihtimali göç riskini tetikleyebilir. Biz çok ciddi önlemler aldık buna karşın. İran sınırında çok ciddi tedbirler aldık. Hem fiziki, hem elektronik duvar inşaa ettik. 24 saat oraları gözetleyen sistemler kuruldu. 500- 600 bin Afgan mülteci var totalde. Son zamanlarda gelenler çok daha az. Geçen yıl bizim İRan- Türkiye sınırında ülkeye giren mülteci sayısı 100 bin civarındaydı. Bunun tamamı İran'a geri gönderildi.

Bu sene 50-60 binler civarında. Bunlarda yapılan anlaşma çerçevesinde geri gönderiliyorlar. Türkiye kimsenin yol geçen hanı değil.

BM TOPLANTISI VE YANKILARI

Biz gitmeden ABD'liler herkese BM'de ikili görüşme yapılmayacağını söyledi. Nitekim öyle de oldu. Tek istisna Irak Cumhurbaşkanı ile ayaküstü bir kenarda görüşme oldu. Onun temel sebebi de son dönemde ABD'nin IRak'taki diplomatik misyonlarına çok ciddi saldırılar var ve bunları engellemeye çalışıyorlar. Benim tahminim. Onun dışında BM Genel Sekreteriyle görüştü. Washington'da Boris Johnson'la görüştü.

Dolayısıyla Cumhurbaşkanı görüşecekti, görüşemedi, böyle bir şey planlanmadı zaten. Cumhurbaşkanımız 20'ye yakın ikili görüşme yaptı.

TÜRKİYE-RUSYA İLİŞKİLERİ

Soçi'de Putin ile bir görüşme var. Esad ile bizim görüşümüz belli. Kendi halkını bu kadar katleden bir kişinin orada meşru olarak bulunması bizim için saçma bir durum. Soçi ziyareti de BM'ye gitmeden Rusya ile kesinleşen bir ziyaretti. Görüşmenin tarihini biz Eylül'ün başı gibi planlıyorduk ama programlar uymadı.

O zaman BM'den sonra yapalım dedik. 20 gün öncesinden kararlaştırmıştık BM ile ilgisi yok bunun. Ne olduğunu bilmeden dışarıdan garip garip yorum yapıyorlar. Ukrayna meselesi, Libya, ikili ilişkilerimiz ticaret var. Birçok konu var Rusya ile yürüttüğümüz.

Suriye konusunda siyasi sürecin intikaya uğramadan Rejimin müdahalesi olmadan ilerlemesi. İdlib'deki konunun muhafaza edilmesi. M4 karayolunun hemen üstünde bir hat oluşturduk. 2,5 milyon mülteci için orayı koruyoruz. Burada aslında İdlib radar ekranlarından geriye düştü. Orada inanın çatışma olması durumunda çok büyük bir insanı dram yaşanabilir.

Normalde 1 milyondan az nüfusu var iken gelen göçlerle 2,5 milyon insan sıkışmış durumda. Onları da tutan biziz. Bundan dolayı da Batı ülkelerin ABD'nin bize teşekkür etmesi lazım. İyi Türk askeri İdlib'de, Libya'da. Çünkü oradaki durumu Türk askeri kontrol altında tutuyor. Bu insanları orada tutuyoruz ki yeni bir mülteci akını olmasın.

SURİYELİ MÜLTECİLERİN DURUMU

Biz Suriye'ye dönenlerin orada kalması için elimizden gelenleri yapıyoruz. 2 yıl içerisinde 450 bine yakın Suriyeli, Suriye'ye geri döndü. Bizim güvenlik sağladığımız bölgelere döndüler. Sınıf geçişi meselesi normal zamanlarda da oldu. Akrabalar var aşiretler var. ESEd döneminde bile oldu bu. Giden kalsın eleştrisi doğru. Bunlar BM adı altında mülteci değiller. Bu bizim açımızdan başka komplikasyonlar çıkarır. Bunlar Türkiye'de geçici misafir olarak bulunuyorlar.

ERDOĞAN'IN TURKOVAC MESAJI

Cumhurbaşkanımızın TURKOVAC aşısıyla ilgili verdiği mesaj son derece önemliydi. Biz Trükiye olarak kendi aşımızı yapacağız ve bunu herkesin erişimine açacağız. Bunu diyen başka lider var mı? Bu büyük bir vizyondur. Biz bu aşıları kime açacağız? Diyelim ki Afrika'da birçok ülke var aşı alamayan. ORtadoğu'da bazı yerlerde var, Balkanlar da var. Bu insani tarafı, Bir de stratejik tarafı var. Aşının nereden geldiği önemli değil yeter ki aşılama olsun.

29 EKİM'DEN SONRA KAPANMA, KISITLAMA' İDDİALARINA YANIT

Hayır, böyle bir şey söz konusu değil. İnşallah 29 Ekim'i de çok güzel, coşkulu bir şekilde kutlayacağız. İstanbul'da da biliyorsunuz, çok güzel, büyük bir eser o gün açılacak. AKM açılacak. 29 Ekim'den sonra da biz normal hayatımıza tedbirleri uygulayarak yaşamaya devam edeceğiz.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber