AYM'den 'emsal' faiz kararı: Göreve iade edilen memurun kesilen maaşı faiziyle ödenecek
Anayasa Mahkemesi, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde deniz üsteğmen olarak görev yapmakta iken tutuklanan üsteğmenin, tutukluluk süresince maaştan yapılan kesintilere faiz ödenmemesini hak ihlali saydı.
Böylelikle Yüksek Mahkemenin bu konuda son yıllarda verdiği "lehe" kararı 2020 de de sürdüreceği anlaşılmaktadır.
Olaylar Zinciri
Başvurucu, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde deniz üsteğmen olarak görev yapmakta iken -kamuoyunda amirallere suikast soruşturması olarak da bilinen- silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği iddiasıyla 27/7/2009 tarihinde tutuklanmıştır. Başvurucu 17/5/2010 tarihinde tahliye edilmiştir. Başvurucu 2/10/2015 tarihinde atılı suçu işlemediği gerekçesiyle beraat etmiştir.
Başvurucunun tutuklu kaldığı 27/7/2009 ile 17/5/2010 tarihleri arası dönem için maaşının 1/3'ü kesilmiştir. Başvurucu hakkındaki beraat kararının 19/11/2015 tarihinde kesinleşmesi üzerine, maaştan yapılan kesinti tutarı başvurucuya ödenmiştir.
Başvurucu, tutuklu kaldığı dönem için maaşından yapılan kesintilerin yasal faiz işletilmeden ödendiğini belirterek yasal faiz bedelinin ödenmesini talep etmiştir. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Amfibi Görev Komutanlığı (Komutanlık) 25/1/2016 tarihinde başvurucunun talebini reddetmiştir. Komutanlık, başvurucunun beraatine ilişkin ceza mahkemesi kararı ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı emrinde eksik ödemelerin yapılmasında faizin ödenmesine ilişkin bir hüküm olmadığını, ayrıca Maliye Bakanlığı mütalaası uyarınca faiz ödenmesine imkan bulunmadığını belirtmiştir.
Başvurucu 19/2/2016 tarihinde tutuklu bulunduğu dönemde maaşından yapılan kesintilere yasal faiz ödenmemesine ilişkin idari işlemin iptali için Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açmıştır. Başvurucu, dava dilekçesinde; maaşından yapılan kesintiler ödenirken yasal faiz ödemesi yapılmadığını, aradan geçen süre yönünden para alacağından faydalanamadığını ve maddi zararının telafi edilmediğini iddia etmiştir.
Askeri Yüksek İdare Mahkemelerinin kapatılması sonucu dava dosyası Ankara 7. İdare Mahkemesine tevzi edilmiştir. Ankara 7. İdare Mahkemesi 3/10/2017 tarihinde başvurucunun İstanbul'da görev yaptığını belirterek yetki yönünden davayı reddetmiş ve dosyanın yetkili İstanbul İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
İstanbul 10. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 22/11/2017 tarihinde davayı reddetmiştir. Mahkeme kararın gerekçesinde, 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nun 65. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin iade edilecek kesintilere yasal faiz işletilmesini gerektiren bir düzenlemeye yer vermediğini açıklamıştır. Mahkeme, başvurucunun tutukluluk halinin sona ermesi ve göreve iade edilmesi nedeniyle yapılan ödemelere faiz işletilemeyeceğinden dava konusu işlemin hukuka uygun olduğunu belirtmiştir.
Başvurucu 15/12/2017 tarihinde istinaf başvurusunda bulunmuştur. Başvurucu, istinaf dilekçesinde; maaşından yapılan kesintilerin yasal faiz işletilmeden ödenmesinin mağduriyete neden olduğunu ve maaştan yapılan kesintilere faiz ödenmemesi işlemlerinin iptal edildiğine dair emsal mahkeme kararları bulunduğunu ileri sürmüştür.
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi 14/9/2018 tarihinde Mahkeme kararının dayandığı hukuki ve kanuni gerekçeleri uygun bulduğunu belirterek istinaf başvurusunu kesin olmak üzere reddetmiştir.
Anayasa Mahkemesi kamu kurum ve kuruluşlarından olan çeşitli para alacaklarının değer kaybına uğratılarak ödenmesine ilişkin şikayetleri daha önce incelemiştir.
Buna göre kamu makamlarının para borçlarını makul olmayan bir gecikme ile ödedikleri durumlarda para alacağında meydana gelen değer aşınmalarının başvurucular üzerinde şahsi olarak aşırı bir yük oluşturması halinde müdahale ölçülü olmadığından mülkiyet hakkının ihlaline karar verilmiştir.
Birikmiş maaş farkları idare tarafından kendisine ödenmiştir ancak bu alacağına yasal faiz işletilmemiştir
Başvurucunun mağduriyeti giderilmiş durumdadır. Bununla birlikte varlığı derece mahkemelerince de kabul edilen başvurucunun bu alacağına yasal faiz işletilmemiştir. Diğer bir deyişle idare, ilgili Kanun hükmü gereği başvurucuya tutuklulukta geçirdiği sürelerde maaşını 1/3 oranında eksik ödemiş, başvurucu hakkında tesis edilen beraat kararının kesinleşmesi sebebiyle 657 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında başvurucuya alacağı iade edilmiş ancak bu maaş kesintisi yönünden herhangi bir faiz ödemesi yapılmamıştır.
Enflasyon karşısında alacağın değer kaybı külfet yüklemektedir.
İdare hukuku çerçevesinde hangi alacaklara faiz işletileceği, faiz oranının ne olacağı, faizin işletilme tarihinin belirlenmesi gibi hususlar Anayasa Mahkemesinin görevine girmemektedir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin yukarıdaki içtihadında da değinildiği üzere mülkiyet hakkı kapsamında görülen bir alacağın kamu makamlarınca haklı olmayan bir gerekçeyle geç ödenmesi durumunda bu alacağın enflasyon karşısında makul olmayacak bir oranda değer kaybına uğratılması mülk sahibine şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemektedir
Somut olayda başvurucuya 27/7/2009 ila 17/5/2010 tarihlerinde tutuklu kaldığı sürede alamadığı 1/3 oranındaki birikmiş maaş farkları iade edilmekle birlikte kendisine bir faiz ödemesi yapılmamıştır. Halbuki Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre başvurucunun tutuklandığı 2009 yılı Temmuz ayındaki 100 TL'nin ödemenin yapıldığı 2015 yılı Kasım ayındaki karşılığı 164,23 TL olup aradan geçen sürede gerçekleşen enflasyon oranı yaklaşık %64 civarıdır. Bunun yanında başvurucunun tutukluluğunun sona erdiği 2010 yılı Mayıs ayındaki 100 TL'nin ödemenin yapıldığı 2015 yılı Kasım ayındaki karşılığı da 151,08 TL olup aradan geçen sürede gerçekleşen enflasyon oranı yaklaşık %51 civarıdır.
Kesintiler 5-6 sene gibi uzun bir süre sonra iade edilmiştir.
Bu durumda ilgili soruşturma ve kovuşturma kapsamında belirli bir süre tutuklu kalmakla birlikte hakkında açılan ceza davasından sonradan beraat eden başvurucuya söz konusu maaş kesintisinin iade edilmesi gerektiği kamu makamlarınca saptanmış bir olgudur. Bu maaş tutarlarının başvurucunun statüsü gereği ödendiği ve onun mülkiyet hakkı kapsamında olduğu ise kuşkusuzdur. Sonuç olarak söz konusu idari ve yargısal sürece bir bütün olarak bakıldığında ceza soruşturması ve kovuşturması kapsamında belirli bir süre tutuklu kalan kamu görevlisi başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamındaki maaşından yapılan kesintilerin yaklaşık 5 ile 6 yıl arasında değişen sürelerde kendisine iade edilebildiği, haklı bir gerekçesi ortaya konulamayan bu gecikmenin de belirtilen sürelerin uzunluğu dikkate alındığında makul görülemeyeceği anlaşılmaktadır.
Danıştayın da bu konuda benzer kararları vardır.
Danıştayın benzer konuya ilişkin bazı kararlarında da konusu para olan borçlarda, alacaklının bu paradan mahrum kaldığı süre içinde uğrayacağı kayıpların, başka bir anlatımla bu paranın kullanılamamasından dolayı yoksun kalınan kazancın karşılığı olarak faiz ödenmesi gerektiği belirtilmiştir. Danıştay bu kararlarında, sonuç olarak açığa alınan bir kamu görevlisinden yapılan maaş kesintilerinin faiziyle birlikte iade edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Dolayısıyla somut olay bağlamında derece mahkemelerinin başvurucuya faiz ödenmemesine ilişkin olarak yukarıdaki içtihattan farklılaşan yorumu, başvurucunun alacağının enflasyon karşısında önemli ölçüde değer kaybına uğratılarak ödenmesine yol açmaktadır.
657 sayılı Kanun'da faiz ödenmesini engelleyen bir hüküm yoktur.
Sonuç olarak başvurucunun maaşından kesintilerin yapıldığı tarihlerden ödemenin yapıldığı tarihe kadar geçen süredeki enflasyon oranları dikkate alındığında mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen söz konusu alacakların enflasyon oranları karşısında önemli ölçüde değer kaybına uğratılarak ödendiği anlaşılmaktadır. Buna karşın başvurucuya herhangi bir faiz ödemesi ise yapılmamış, başvurucunun faiz ödenmesi yönündeki talebi de idari ve yargısal makamlarca reddedilmiştir. Buna göre 657 sayılı Kanun'da faiz ödenmesini engelleyen bir hüküm bulunmadığı ve bu kesintilerin faiziyle birlikte ödenmesi gerektiği yönünde bir kısım Danıştay kararı nazara alındığında faiz ödenmeyeceği şeklindeki yorumla bütün külfetin herhangi bir kusuru bulunmayan başvurucuya yüklendiği anlaşılmaktadır. Söz konusu değer kaybının oranı gözetildiğinde müdahaleyle başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklendiği, bu sebeple söz konusu müdahalenin kamunun yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil dengeyi başvurucu aleyhine bozduğu kanaatine varılmıştır.
Kararın Tam Metni:
ÜLKÜ ÖZTÜRK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/34011; Karar Tarihi: 19/10/2021