Personel servisinde yaralanan memur çocuğuna tazminat ödenir mi?

Danıştay 10. Dairesi, Kamu görevlisi olmayan, ancak kamu görevlisine yakınlığı nedeniyle ve kamu görevinin etkisiyle zarar gören kişilerin uğradıkları zararların risk sorumluluğu çerçevesinde idarece tazmini gerektiğine hükmetti.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 11 Mart 2025 00:10, Son Güncelleme : 25 Şubat 2025 09:41
Personel servisinde yaralanan memur çocuğuna tazminat ödenir mi?

Olay

Uyuşmazlıkta, terör eyleminin, kamu görevlilerini taşıyan personel servis aracına yöneltildiği, davacı küçüğün de annesinin ifa ettiği kamu görevi vesilesiyle gittiği askeri kreş çıkışı, yine annesinin görevi sayesinde kullandığı personel servisine annesiyle birlikte bindiği sırada bahse konu terör eylemine maruz kaldığı anlaşılmaktadır.

Mevzuat ne diyor?

Kusursuz sorumluluk, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazminle yükümlüdür. Bu bağlamda, kamu görevlilerinin görevini yaparken, görevi nedeniyle uğramış olduğu zararların da kusursuz sorumluluk (risk) ilkesi uyarınca tazmini gerektiği kuşkusuzdur.
Bunun yanında, kamu görevlilerinin yakınlarının, kamu görevinin neden ve tesiriyle uğramış oldukları zararların da kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca karşılanması hakkaniyet ve nesafet ilkelerinin bir gereğidir. Örnek vermek gerekirse, bir hemşireye görevi sırasında bulaşan AIDS virüsünün ondan eşine geçmesi, hamile bir doktorun görevi sırasında kaptığı bulaşıcı hastalığın bebeğine de geçerek bebekte kalıcı sakatlığa neden olması gibi hallerde, kamu görevlisi olmayan, ancak kamu görevlisine yakınlığı nedeniyle ve kamu görevinin etkisiyle zarar gören kişilerin uğradıkları bu zararların da idarece risk sorumluluğu çerçevesinde tazmini gerekmektedir.

Dolayısıyla davacı küçüğün, kamu görevlilerine yönelik gerçekleştirilen terör saldırısında, annesinin ifa ettiği kamu görevinin neden ve tesiriyle zarara uğradığı, bir başka ifadeyle sadece kamu görevlisinin yakını olması nedeniyle terör eyleminin hedefi haline gelerek zarar gördüğü açık olup, bu zararının kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazmini gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır.


T.C.
DANIŞTAY
ONUNCU DAİRE
Esas No: 2021/1050
Karar No: 2023/1239

İSTEMLERİN KONUSU:
Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesinin 13/10/2020 tarih ve E:2020/774, K:2020/1793 sayılı kararının, taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava Konusu İstem: Davacılar tarafından, 17/02/2016 tarihinde, Ankara ili, Çankaya ilçesi, . semti, . Sokakta gerçekleştirilen terör saldırısı sonucunda .'in yaralanmasında idarenin sorumluluğunun bulunduğundan bahisle, uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık. için 1.000,00 TL (miktar artırımı ile 3.986.638,51 TL) maddi, 800.000,00 TL manevi, annesi. Ve babası .'in her biri için ise ayrı ayrı 100.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Ankara 15. İdare Mahkemesinin 08/01/2020 tarih ve E:2016/4620, K:2020/3 sayılı kararıyla; davanın kısmen kabulü, kısmen reddi ile davacı .'in olay nedeniyle uğradığı maddi zarara karşılık 1.528.587,09 TL'si iş göremezlik tazminatı, 2.260.247,08 TL'si ise bakıcı gideri olmak üzere toplam 3.788.834,17 TL (Kararın gerekçe kısmında sehven 3.986.638,31 TL olarak belirtilmiştir.) maddi tazminatın, 1.000,00 TL'sinin idareye başvuru tarihi olan 23/08/2016 tarihinden itibaren, 3.787.834,17 TL'sinin ise miktar artırım dilekçesinin davalı idarelere tebliğ edildiği 16/12/2019 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte .'e ödenmesine, olay nedeniyle uğradıkları manevi zarara karşılık. İçin 20.000,00 TL, babası ve annesi için ayrı ayrı 5.000,00 TL olmak üzere toplam 30.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 23/08/2016 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarelerce davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi Kararının Özeti:
Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesince; İdare Mahkemesi kararının davacıların manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin kısmına yönelik tarafların istinaf istemlerinin reddine, İdare Mahkemesi kararının .'in maddi tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısmına yönelik davalı idarelerin istinaf istemlerinin kısmen kabulü, kısmen reddi ile kararın .'in maddi tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısmının kaldırılmasına, yeniden yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen hesap bilirkişi raporu hükme esas alınarak, raporda işgücü kaybı tazminatı olarak belirtilen 1.462.578,00 TL ve bakıcı gideri olarak belirtilen 126.524,00 TL olmak üzere toplam 1.589.102,00 TL'nin 1.000,00 TL'sinin idareye başvuru tarihi olan 23/08/2016 tarihinden, 1.588.102,00 TL'sinin ise miktar artırım dilekçesinin davalı idarelere tebliğ edildiği 16/12/2019 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarelerce davacı .'e ödenmesine, olay tarihinden raporun ilişkin olduğu takvim yılının sonuna kadar olan kısım için (17/02/2016-31/12/2020) 126.524,00 TL tazminatın davalı idarelerce davacı. E ödenmesine, daha sonraki yıllar için yapılacak bakıcı gideri tazminatı hesaplamasının ilgili yıldaki brüt asgari ücret üzerinden ve ağır engelli kişinin yaşadığı belgelendirilmek kaydıyla her takvim yılının başında peşin olarak davacı .'e ödenmesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI:
Davacılar tarafından, olayda hizmet kusuru bulunduğu, bakıcı giderinin toplu olarak ödenmesi gerektiği, hükmedilen manevi tazminat tutarlarının yetersiz olduğu iddialarıyla Bölge İdare Mahkemesi kararının aleyhlerine olan kısımlarının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı İçişleri Bakanlığı tarafından, zarara neden olan eylemin idarenin kusur veya kusursuz sorumluluğunu doğuracak bir eylem olmayıp terör eylemi olduğu, hükmedilen manevi tazminat tutarlarının yüksek olduğu, manevi tazminata faiz işletilmesinin hatalı olduğu iddialarıyla Bölge İdare Mahkemesi kararının aleyhlerine olan kısımlarının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı Ankara Valiliği tarafından, olayın meydana gelmesinde idarelerinin hizmet kusurunun bulunmadığı, 5233 sayılı Kanun'da manevi tazminata yer verilmediği, hükmedilen manevi tazminat tutarlarının yüksek olduğu, harçtan muaf olduklarından idareleri aleyhine harca hükmedilemeyeceği iddialarıyla Bölge İdare Mahkemesi kararının aleyhlerine olan kısımlarının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN SAVUNMALARI:
Davalı Ankara Valiliği ve davalı İçişleri Bakanlığı tarafından, davacıların temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Davacılar tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ:
Temyize konu kararın, kısmen onanması, kısmen bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Dosya kapsamındaki bilgiler ile davacıların aynı olaydan dolayı. 3713 sayılı ve 2330 sayılı Kanun hükümlerine göre emekli aylığı bağlanması yönündeki taleplerinin reddine ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumu'nun 13/01/2017 tarihli işleminin iptali istemiyle Ankara 2. İdare Mahkemesinde (E:2017/737) açtığı davadaki bilgi ve belgelerin birlikte incelenmesinden; olay tarihinde yaklaşık 5 yaşında olan küçük .'in annesi .'in, Genelkurmay Başkanlığı'nda sivil memur olarak görev yaptığı ve bu görevi dolayısıyla kızı .'in aynı kampüs içinde. Sokak'ta bulunan MSB Merkez Kreş ve Gündüz Bakımevine devam ettiği, işe gidiş ve eve dönüşlerde askeri kreşe giden kızıyla birlikte personele tahsisli servis aracını kullandıkları, olay günü de iş çıkışı kreşten kızını alarak birlikte eve dönmek için. Numaralı Eryaman istikametine hareket eden askeri servis aracına bindikleri, saat 18.30 sıralarında servis aracının kırmızı ışıkta beklediği esnada yakınlarında bulunan. Plakalı bomba yüklü aracın patlatılması şeklinde gerçekleştirilen terör saldırısı sonucunda davacı küçüğün yaralandığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin eylem ve işlemlerinden doğan zararı Ödemekle yükümlü olduğu İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı Kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Kusursuz sorumluluk, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazminle yükümlüdür. Bu bağlamda, kamu görevlilerinin görevini yaparken, görevi nedeniyle uğramış olduğu zararların da kusursuz sorumluluk (risk) ilkesi uyarınca tazmini gerektiği kuşkusuzdur.
Bunun yanında, kamu görevlilerinin yakınlarının, kamu görevinin neden ve tesiriyle uğramış oldukları zararların da kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca karşılanması hakkaniyet ve nesafet ilkelerinin bir gereğidir. Örnek vermek gerekirse, bir hemşireye görevi sırasında bulaşan AIDS virüsünün ondan eşine geçmesi, hamile bir doktorun görevi sırasında kaptığı bulaşıcı hastalığın bebeğine de geçerek bebekte kalıcı sakatlığa neden olması gibi hallerde, kamu görevlisi olmayan, ancak kamu görevlisine yakınlığı nedeniyle ve kamu görevinin etkisiyle zarar gören kişilerin uğradıkları bu zararların da idarece risk sorumluluğu çerçevesinde tazmini gerekmektedir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
A. Temyize Konu Kararın, İdare Mahkemesi Kararının Davacıların Manevi Tazminat İstemlerinin Kabulüne İlişkin Kısmı ile Davacı .'in Bakıcı Giderine Yönelik Maddi Tazminat İsteminin Kısmen Kabulüne İlişkin Kısmına Yönelik Davalı İdarelerce Yapılan İstinaf Başvurularının Reddine İlişkin Kısmının İncelenmesi:

Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Uyuşmazlıkta, terör eyleminin, kamu görevlilerini taşıyan personel servis aracına yöneltildiği, davacı küçüğün de annesinin ifa ettiği kamu görevi vesilesiyle gittiği askeri kreş çıkışı, yine annesinin görevi sayesinde kullandığı personel servisine annesiyle birlikte bindiği sırada bahse konu terör eylemine maruz kaldığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla davacı küçüğün, kamu görevlilerine yönelik gerçekleştirilen terör saldırısında, annesinin ifa ettiği kamu görevinin neden ve tesiriyle zarara uğradığı, bir başka ifadeyle sadece kamu görevlisinin yakını olması nedeniyle terör eyleminin hedefi haline gelerek zarar gördüğü açık olup, bu zararının kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazmini gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır.
Bu nedenle, temyizen incelenen kararın belirtilen kısımları usul ve hukuka uygun olup, davalı idarelerin dilekçelerinde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

B. Temyize Konu Kararın, İdare Mahkemesi Kararının Davacıların Manevi Tazminat İstemlerinin Reddine İlişkin Kısmına Yönelik Davacılar Tarafından Yapılan İstinaf Başvurusunun Reddine İlişkin Kısmının İncelenmesi:
Manevi zarar; kişinin fizik yapısının ve iç huzurunun bozulmasını, yaşama gücünün ve sevincinin azalmasını, kişilik haklarının zedelenmesini, şeref ve haysiyetinin rencide edilmesini, ölüm veya uğranılan diğer cismani zarar nedeniyle duyulan acı ve ıstırabı, kişinin günlük yaşamını zorlaştıran belli ağırlıktaki her türlü üzüntü ve sıkıntıyı ifade etmektedir. Kendisinin veya yakınlarının uğradığı tecavüz, saldırı veya meydana gelen bir ölüm olayı sonucunda; fiziki veya manevi acılar duyan, ruhsal dengesi bozulan, yaşama sevinci azalan kişinin manevi yönden zarara uğramış olduğu kabul edilmektedir.
Manevi tazminat, kişinin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeye yönelik bir tazmin aracı değil, manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelen ve yaşama sevinci ve zevki azalan kişinin manen tatminini sağlamaya yönelik bir tazmin aracıdır. Manevi zararın başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Manevi tazminat, olay nedeniyle duyulan elem ve ıstırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın ve tam yargı davalarında takdir edilecek manevi tazminat miktarının, olayın ağırlığını ortaya koyacak, hukuka aykırılığı özendirmeyecek, bir başka ifade ile benzeri olayların bir daha yaşanmaması için caydırıcı ve aynı zamanda cezalandırıcı bir miktarda olması gerekmektedir.
Bakılan uyuşmazlıkta, küçük .'nine olay nedeniyle %100 oranında engelli hale geldiği ve ömür boyu başkasının bakımına muhtaç olduğu dikkate alındığında, . için hükmedilen 20.000,00 TL ile anne ve babası için hükmedilen 5.000,00 TL'lik manevi tazminat tutarlarının, yukarıda izah edilen nedenlerle Dairemiz içtihatlarına göre yetersiz olduğu sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, Bölge İdare Mahkemesince, manevi tazminatın amaç ve niteliği de dikkate alınarak davacıların manevi tazminat istemleri hakkında yeniden belirleme yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.

C. Temyize Konu Kararın, Davacıların Maddi Tazminat İstemlerinin Efor Kaybı Zararına İlişkin Kısmının İncelenmesi:
Tazminat hukukunda, çağın gereklerine uygun olarak geliştirilen içtihatlarla, kişinin kalıcı sakatlığı nedeniyle uğramış olduğu beden gücü kaybına bağlı olarak gelirinde ve dolayısıyla mal varlığında bir eksilme meydana gelmemiş olsa dahi "güç (gayret) kaybı tazminatı" olarak adlandırılan tazminatın ödenmesi gerektiği kabul edilmiştir. Beden gücü kaybına uğrayan kişinin günlük yaşamını ve/veya çalışma hayatını sürdürebilmesi için zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç (gayret) sarf ettiği gerçeğinden hareket edilerek zararı, bir anlamda, bu "fazladan sarf edilen gücün" oluşturduğu esası benimsenmiştir. Bu doğrultuda, idari faaliyetlerin neden ve etkisiyle kamu görevlilerinin veya diğer kişilerin güç (gayret) kaybına dayanan maddi zararının idare hukukunun ilke ve kuralları uyarınca idarece tazmin edilmesi gerektiği hususunda bir duraksama bulunmamaktadır.
İdare hukuku ilkelerine göre maddi zarar; idari işlem veya eylem nedeniyle kişinin mal varlığının (patronanın) aktifinde meydana gelen azalma nedeniyle uğranılan zarar ile elde edilmesi kesin olan gelirden yoksun kalma sonucu uğranılan toplam zarar olup; bedensel nitelikteki maddi zarar ise, kişinin sağlığına kavuşmak için yaptığı tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalması ya da yok olması nedeniyle elde edeceği gelirde ve gücünde meydana gelen azalmayı ifade etmektedir.
Hükme esas alınan 14/09/2020 tarihli bilirkişi raporunda; (davacı. Olay tarihinde 5 yaşındadır.) 5-18 yaş aralığındaki dönem için. Lehine henüz küçük olması nedeniyle gelir getirici bir işte çalışmadığından bahisle "gayret kaybı zararı" hesabı yapılmadığı, yasal emeklilik yaşı olarak Yargıtay tarafından içtihadın belirlenen 60 yaş yerine 65 yaşın esas alındığı, öte yandan 5233 sayılı Kanun'un Ek 1. maddesi hükmü uyarıca bağlanan aylıkların peşin sermaye değerinin tamamının değil, rücuysa tabi olamaması nedeniyle yarısının hesaplanan tazminattan yarar olarak düşüldüğü görülmektedir.
Efor kaybı zararı, kişinin gelirinde herhangi bir azalma olmaksızın bedensel gücünde oluşan kalıcı kayba bağlı olarak, günlük aktivitelerini ve/veya çalışma hayatını eskisine ve emsallerine nazaran daha fazla gayret sarf ederek sürdürmesinden kaynaklanmaktadır. Bu haliyle gelir kaybından bağımsız oluşan bir maddi zarar kalemi olduğundan, kalıcı/sürekli sakatlığa uğrayan 0-18 yaş arasındaki küçüklere, zarara uğradıkları tarihten itibaren muhtemel ömürlerinin sonuna kadar gayret kaybı tazminatı ödenmesi gerektiği Dairemiz içtihatlarıyla kabul edilmiştir.
Buna göre, zararın doğduğu tarihten davacı .'in 18 yaşını dolduracağı tarihe kadar olan dönem bakımından, o tarihlerde yürürlükte olan asgari geçim indirimi hariç net asgari ücretler dikkate alınmalı, bu şekilde belirlenecek miktara, 5-12 yaş arası işlemiş dönem için ıskontoya tabi tutulmaksızın, 12-18 yaş arası işleyecek dönem için ise progresif rant yöntemi (%10 artırma, %10 iskonto) tatbik edilerek kalıcı iş gücü kaybı oranı (%100) uygulanmalıdır. Bu dönem (5-18 yaş dönemi) için esas alınan asgari ücret, bir çalışmanın karşılığı değil, ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin karşılığı olduğundan, ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indiriminin ücretli bir çalışmanın söz konusu olmadığı bu döneme ilişkin zararın hesaplanmasında dikkate alınamayacağı açıktır.
Yine davacı küçüğün ileride asgari ücretle bir işte çalışacağı kabul edildiğinden, aktif dönem sonu - pasif dönem başlangıcına, Yargıtay tarafından 5510 sayılı Kanun'a istinaden belirlenen 60 yaşın ikmalinin esas alınması gerekmekte olup, 65 yaşı esas alan bilirkişi raporunda bu yönden de hesaplama ilke ve kurallarına uygunluk görülmemektedir.
Bu durumda, zararın doğduğu tarih ile 18 yaşını doldurduğu tarih arasındaki dönem için yukarıda belirtilen temel ilkelere uygun şekilde ve aktif dönem sonu-pasif dönem başlangıcı olarak 60 yaşın esas alınması suretiyle davacı .'in iş gücü kaybı (efor) nedeniyle uğradığı zarara karşılık maddi tazminatının hesaplanarak ödenmesine karar verilmesi gerekirken, hükme esas alınamayacak nitelikteki bilirkişi raporu doğrultusunda bu dönem için iş gücü (efor) kaybı tazminatına hükmedilmemesi yönünden temyize konu kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.
Ayrıca, 5233 sayılı Kanun'un Ek 1. maddesi hükmü uyarıca davacıya bağlanan aylıkların rücuya tabi olup olmamasına bakılmaksızın ifa (zararın giderimi) amacı taşıdığı dikkate alınarak aylıkların peşin sermaye değerinin tamamının olay sebebiyle sağlanan "yarar" olarak kabul edilip hesaplanan zarar tutarından düşülmesi gerekmektedir.
Öte yandan; Bölge İdare Mahkemesince, işbu kısmen bozma kararı üzerine yeniden yapılacak yargılamada, davacı tarafından maddi tazminat yönünden kararın yalnızca bakıcı giderine ilişkin kısmının temyiz edildiği gözetilerek, aleyhe bozma yasağı gereği iş gücü (efor) kaybı için azami 1.462.578,00 TL ile sınırlı olarak maddi tazminata hükmedilebileceği açıktır. Yine Mahkemece, bozma üzerine verilecek kararda, davacı .'in maddi tazminat isteminin (temyize konu kararda olduğu gibi) tamamen kabulüne değil, davacının ilk derece mahkemesinde miktar artırım dilekçesiyle talep ettiği maddi tazminat tutarını 3.986.638,51 TL'ye yükselttiği dikkate alınarak fazlaya ilişkin kısım yönünden reddine karar verilmesi gerektiği de tabiidir. Ayrıca, davacının dava dilekçesindeki ilk talebini aşacak tutarda maddi tazminata hükmedilmesi durumunda, hükmedilecek maddi tazminata işletilecek yasal faizin başlangıcı yönünden, dava açılırken talep edilen maddi tazminat miktarı ile miktar artırım dilekçesi ile talep edilen maddi tazminat miktarı yönünden ayrım yapılmayarak her iki tutarın toplamına "idareye başvuru tarihinden" itibaren yasal faiz işletilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
2. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesinin
13/10/2020 tarih ve E:2020/774, K:2020/1793 sayılı temyize konu kararının;
A. Davacıların manevi tazminat istemlerinin kabulüne ilişkin kısımlar ile davacı .'in bakıcı giderine yönelik maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin kısmının ONANMASINA,
B. Davacıların manevi tazminat istemlerinin reddine ilişkin kısmının BOZULMASINA,
C. Davacı .'in maddi tazminat isteminin efor kaybı zararına ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Bozulan kısımlar hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 14/03/2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber