Amalgam dolgu sağlığı tehdit eden bir teknik mi?
Dünyanın birçok ülkesinde amalgam dolgu yasak. Ancak Türkiye’de diş hekimlerinin çoğu bu çeşit dolguyu tercih ediyor. Son yıllarda, içerisindeki cıva yüzünden birçok hastalığın sebebi olarak gösterilen ‘dolgu’ tartışmalarında hekimlerle toksikologlar farklı düşünüyor.
Nursel Dilek Manavbaşı / Aksiyon
Muhsin Yağmur 54 yaşında, Sivas'ta yaşıyor. Mobilya ticaretiyle uğraşıyor. Yaklaşık iki yıl önce yaptırdığı diş dolgusundan sonra âdeta hayatı kararır. Önce gözlerinde kanlanma baş gösterir. Sivas ve komşu illerdeki göz hastanelerinde bir ay kalır; ama herhangi bir tanı konulamaz. Ardından hastalık terleme ve bilinç kaybı gibi ciddi boyutlara ulaşınca Ankara Hacettepe Hastanesi'nde alır soluğu. Onlarca tetkik neticesinde Yağmur'un rahatsızlığına burada da teşhis konulamaz. Uzun süren depresyon tedavileri, ilaç kullanımı, psikolojik destekler derken nöroloji kliniğinde dokuz ay yatar. Sorunun sebebi ise çok geç fark edilir: “Belimden 13 defa su alındı ve sürekli kan tahlili yapılıyordu. Avrupa'ya dahi gönderdiler; ama oradan da herhangi bir tanı konulamadı. Tekrar nörolojiye yatmama karar verdiler. Bilincim açıldıktan sonra konuyu Sivas'taki profesör arkadaşıma anlattım. Hastalığın diş dolgusu yaptırdıktan birkaç gün sonra ortaya çıktığını söylediğimde bu yaşadıklarımın sebebi olarak tek bir şeyi işaret etti: Amalgam dolgu.”
Yağmur, arkadaşıyla konuşmasının ardından dolgulu dişini çektirmeye karar verir. Diş çekiminden sonra bilincinde daha hızlı iyileşme; yürüyüşünde ve konuşmasında düzelme başlar. Hızla iyileşen Yağmur, hastalığın ardından maddi manevi anlamda çok yaralar alır.
Nebahat Yeşilkaya 1980 yılında yaptırdığı dört dolgunun acısını 15 yıl yaşar. Yıllarca sağlığı o kadar etkilenir ki Nebahat Hanım hasta gibi yaşamak zorunda kalır. En acısı da dokuz defa düşük ve erken doğum yapmasıdır: “Anne olmak için 16 yıl bekledim. Almanya'da yaptırdığım bir araştırma sonunda 'amalgam' zehirlenmesi çıktı. Dolguları söktürdükten sonra anne olabildim. Bu arada bir böbreğim yok oldu, büyük ihtimal cıvadan olduğu söylendi.”
Hepimizin az veya çok diş hekimine uğramışlığı, dolgu yaptırmışlığı vardır. Ancak son zamanlarda diş hekimlerinin kapısını dolgu yaptırmak isteyenler değil, söktürmek isteyenler çalıyor. Zira dolgu yaptırdıktan sonra Muhsin Yağmur ve Nebahat Yeşilkaya gibi rahatsızlanan, bilinç kaybı gibi ciddi sorunlar yaşayan çok sayıda hasta var.
Rahatsızlığın sebebi siyah veya gümüş dolgu olarak da bilinen 'amalgam' dolgu. Amalgam, cıvanın bir başka metalle yaptığı kimyasal maddelere verilen genel ad. Türkiye'de kompozit ve amalgam olmak üzere iki çeşit dolgu malzemesi var. Diş hekimliği fakültelerinde, ağız ve diş sağlığı kliniklerinde amalgam dolgu kullanılıyor. Ucuz olması, kolay kullanımı ve uzun yıllar dayanması sebebiyle diş hekimlerinin yüzde 70'i bu malzemeyi tercih ediyor. Fakat amalgam dolguyla ilgili son araştırmalar ciddi bazı iddiaları gündeme getirdi. Buna göre, kronik birçok hastalık amalgamla ilişkili. Sinir, sindirim, bağışıklık sistemleri gibi hayati fonksiyonlarda etkili oluyor. Hamilelerde ve çocuklarda kullanılması sakıncalı. Amalgam dolguyla uzun yıllar yaşamak vücutta ağır metal birikimine yol açıyor. Amalgamın MS, Alzeheimer, Parkinson, migren, göz, böbrek, cilt hastalıkları gibi rahatsızlıkları tetiklediğine dikkat çeken uzmanlar, söz konusu dolgu malzemesinin acilen yasaklanmasından yana. Konuyu gündeme taşıyan toksikoloji uzmanları geçen aylarda eski Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ'a bir rapor sunarak bunun yasaklanmasını talep etti. Ancak bakanın görevden alınmasıyla konu rafa kaldırıldı.
Dolgu malzemesiyle ilgili tartışmanın kaynağını içeriğindeki ağır metaller oluşturuyor. En büyük tehlike muhtevasında yüzde 53 oranında bulunan cıva. Gümüş, kurşun, kalay, bakır, çinko gibi çeşitli maddeler de amalgamın diğer yarısını oluşturuyor. İnsanlara cıvayla ilgili en sık maruziyet amalgam dolgudan geliyor. Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi Başhekimi ve Toksikolog Dr. Ömer Hınç Yılmaz dolgu malzemesinin vücuda yavaş yavaş yayılarak kronik cıva zehirlenmesine sebep olduğunu söylüyor. Cıvanın vücuttan atılamayan bir nörotoksik madde olduğunu belirten Yılmaz, en büyük tehlikenin solunum yoluyla alınan cıvadan kaynaklandığını belirtiyor: “Diş hekimi, bir miktar cıvayı ve amalgamı alır, karıştırır ve hastanın diş oyuğuna yerleştirir. Böylece amalgam genleşir ve donar. Cıvanın en önemli zararı metalden doğrudan buharlaşması. Yani katıdan direkt buharlaşıyor. Ve solunum yoluyla ciğerlere ulaşıyor.”
Amalgamın dişe yerleştirilmesi sırasında 6–8 mikrogram cıva buharı açığa çıkıyor. Söküm sırasında ise bu rakam 15–20 mikrograma ulaşıyor. Cıvanın vücuda yayılması sadece buharlaşma ile değil, yeme, içme, çiğneme, fırçalama gibi yollarla da mümkün. Örneğin gıdaları çiğnerken metreküpte 68 mikrogram, durduğu yerde 36, diş fırçalarken 272, diş temizliğinde 504 mikrogram cıva salınıyor. Yani dişle ne kadar çok temas edilirse o kadar çok cıva açığa çıkıyor.
Cıva 40 yılda atılıyor
Cıva vücuttan atılamıyor ve cıva buharı hücre zarından kolaylıkla geçerek beyne ulaşıyor. Tüm dokulara yerleşen cıva buharı zamanla dokularda birikirse dönüşümü olmayan nörolojik bulgulara sebep olabiliyor. Sindirim yoluyla bağırsaklara ulaşan cıva bağırsaklar tarafından genellikle emilmiyor. Bunda mide asiditesi gibi etkiler de söz konusu. Ve dışkı yoluyla dışarı atılıyor. Ancak ağızda oluşan cıva buharlarının solunum yoluyla ciğerlere gitmesi hayli tehlikeli. Cıva buharları akciğer yoluyla sinir ve hücre zehri olarak kana karışıyor. Böylece diğer organlara hatta beyne giderek zehirlenmelere yol açıyor. Cıvanın vücuttan atılması için de neredeyse insan ömrünün yarısı kadar zamana ihtiyaç var. Yılmaz'ın yaptığı hesaba göre amalgam dolgunun vücuttan cıva salma kabiliyetini yitirmesi 20–40 yılı buluyor.
Amalgam konusunda aslında iki farklı görüş var. Toksikologlar oda sıcaklığında bile çözülen bir zehrin insan ağzına konulmasının zararlı olduğunda hemfikir. Diş doktorları ise amalgamın tehlikeli olduğu görüşünü kabul etmiyor. Türk Diş Hekimleri Birliği Başkanı Prof. Dr. Taner Yücel, Dünya Diş Hekimleri Birliği (FDI) ve Amerikan Diş Hekimleri Birliği'nin (ADA) son bilimsel raporunu dayanak gösteriyor. FDI 2011 bildirisi ve ADA 2010 raporuna dikkat çeken Yücel, amalgamın zararlı olmadığını dile getiriyor: “Raporda, altı yaş ve daha büyüklerde, dental amalgam ile sağlık açısından oluşan yan etkiler arasında nedensel bir ilişki kurulamamış. Ayrıca 2 araştırmada, 6 yaş ve daha büyüklerde, amalgamın kullanımı ile ilişkili olarak herhangi bir nörolojik sorun ve böbrek sorunu da bulunamamış. Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi (FDA), bilimsel araştırmalara dayanarak dental amalgamdan açığa çıkan cıva buharının 6 yaş ve daha yaşlı bireylerde cıva ile ilişkilendirilebilecek yan etkiye neden olmadığına karar vermiş. Ayrıca dental amalgamdan oluşan annenin sütündeki cıva buharının bebek için bir risk oluşturmadığına karar vermiştir. Bilimsel kanıta dayalı çalışmalar amalgamın sağlık için güvenli olduğunu ortaya koymaktadır.” Yücel, amalgam konusunda dile getirilen olumsuz görüşlerin toplumun ağız ve diş sağlığı sorunlarını çözmeye yardımcı olmadığı gibi bilakis tedirginlik yarattığını ve soru işaretlerine sebep olduğunu düşünüyor. Dünyada kabul gören amalgamın yerine kullanılabilecek bir materyal olmadığını iddia ediyor.
Toksikoloji uzmanı Yılmaz, amalgamla ilgili süregelen tartışmalara Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin 12 Mayıs 2011 tarihli 12613 sayılı son kararını hatırlatarak birliğin keskin bir dille uyardığına dikkat çekiyor: “Birlik son raporunda amalgamın kısıtlanması ve yasaklanmasının aciliyetini talep ediyor. Plasenta aracılığıyla bebeğe, embriyoya ve fetüse; anne sütüyle de çocuğa geçiş olduğu kabul edilmiş. Ayrıca kararda amalgamın genotoksik (gen hasarı), nörotoksik (sinir hasarı), immünotoksik (bağışıklık hasarı), endokrin (hormon hasarı) oluşturduğu kanaatine varılmış. Birlik, 2020 yılında cıvalı pillerin üretiminin durdurulmasıyla amalgam kullanımının birinci sıraya geçeceğini söylüyor. O yüzden şimdiden önlem alınmalı.”
Peki, herkeste aynı etkiyi yapar mı? Bahsettiğimiz dolgu malzemesi çoğu kişinin ağzında mevcut. Dünya genelinde yılda ortalama 1 milyar amalgam dolgu yapılıyor. Türkiye'de de çok yaygın. Ancak herkeste aynı etkiyi yapmıyor. Muhsin Yağmur'un rahatsızlığında olduğu gibi kısa sürede de ortaya çıkabiliyor, yıllar sonra da... Birçok çalışmada cıvaya bağlı yan etkilerin ortaya çıkması için herhangi bir eşik değer olmadığı belirlenmiş. Örneğin sıfıra yakın maruziyetlerde bile parestezi (duyu sinirlerindeki bozukluk) ve ataksi (kas, kuvvet kaybı, denge bozukluğu) görülme riskinin varlığına dikkat çekilmiş.
Dr. Ömer Hınç Yılmaz, cıvaya bağlı rahatsızlıkların anlaşılmasının çok zor olduğundan yakınıyor. Doktorların bunu anlamasının güç olduğunu, sadece toksikoloji alanında eğitim alanların anlayabildiğini belirtiyor: “Bu tür metallerin vücuda etkileriyle ilgili tıp doktorları eğitim almadı. Cıva vücuda girdiği zaman bir sürü nörolojik belirti verir. Bazılarımız mücadele edebiliyor; ama bizim derdimiz mücadele edemeyenlerle. Hastalıklarda benzer semptomlar verdiği için bazı tahliller yapılır; ama kanda falan cıva çıkmaz. Bazı hastalarda hemen ortaya çıkabilmesinin sebebi genetik yatkınlıkla ilgili. CPOX-4 denen gen poliformizmine sahip kişilerde cıvaya genetik yatkınlık yüksek. Onlarda anında ortaya çıkabilir, diğerlerinde cıva birikmesine bağlı yıllar sonra özellikle nörolojik başka hastalıklar görülebilir.”
En fazla zararı diş hekimlerine!
Diş hekimlerine göre amalgam yıllardır alternatifsiz kalmış bir malzeme. Kompozit dolgu yeni yeni kullanılıyor. Lazerle yapıldığı dönemlerde ışınlandıklarında büzülüp sızıntı yaptığı için pek tercih edilmemiş. Amalgam daha dayanıklı ve 10 yıl gibi uzun ömürlü olduğu için hekimlerin tercihi olmuş.
Dr. Ali Cenk Erdem, kompozit dolgu üzerine tez hazırlamış biri. Konuyu en iyi bilenlerden. Ona göre kompozit dolgu artık amalgamla eşit düzeye geldi: “Kompozitin içerisinde sağlığa zararlı bir madde yok. Ben engelli çocuklar üzerinde çalışıyorum. Amalgam, özellikle hamileler ve engelliler için kesinlikle yasaklanmalı. Son dönemde otizm vakalarında çok ciddi artış var. 1920'li yıllarda otizm vakası 1 milyon canlı doğumda bir iken, şimdi 114 canlı doğumda bir.”
Peki, amalgam dolguya sahip olanlar bu dolguları söktürmeli mi? Erdem, amalgam dolguyu aldırmak isteyen çok sayıda hasta olduğunu ancak herkes için gerek olmadığını belirtiyor. Özellikle 10–15 yılı geçen dolguların sökülmesinden yana. Yeni yaptıracak olanlara ise kompozit dolgu tavsiye ediyor. Amalgamdaki cıva etkisine hastalardan ziyade meslektaşlarının maruz kaldığına dikkat çeken Erdem, ileride diş hekimlerinin bununla ilgili sıkıntı yaşayacaklarına dikkat çekiyor: “Uzun vadeli baktığımızda diş hekimine ve yardımcı personeline zararı daha fazla. Çünkü cıva buharlaşıyor ve solunum yoluyla alınıyor. Fakat diş hekimleri bunun bilincinde değil.”
Cıva, sanayi alanında 200'e yakın iş kolunda doğrudan kullanılıyor. Yasaklanan termometreler ve sızdıran pillerden oluşan zararları malum. Dünya üzerinde yaklaşık 2,5 milyar insanın ağzında amalgam dolgu var. Toksikologlar cıvanın bilinen en nörotoksik, (sinir dokusuna zarar veren) kimyasal olduğunu belirtiyor. Hayvanların ağızlarına yerleştirilen amalgam dolgulardaki civanın kısa süre içinde böbrek, beyin ve bağırsak duvarlarına yerleştiği kanıtlanmış. Araştırmalara göre dört veya daha fazla amalgam dolgusu olan yetişkinler ve iki veya daha fazla dolgusu olan çocuklar, hayatlarının ileriki dönemlerinde önemli sağlık sorunları ile karşılaşıyor. 0,4 santimetrekarelik bir yüzeyi olan tek bir amalgam dolgudan, mekanik aşınma ve buharlaşma yolu ile her gün yaklaşık 15 mikrogram cıva serbest hâle geçiyor. Ağzında 8 dolgusu olan bir kişinin bu durumda aldığı günlük cıva miktarı 120 mikrogramı buluyor.
150 yıldır kullanılıyor amalgam dolgu. Tıpta birçok değişim yaşanırken bu dolgu malzemesi yerinde saymış. Türkiye'de amalgam üretimi yok. Genellikle Uzakdoğu'dan geliyor. Daha ucuz olduğundan kalitesiz Çin malları tercih ediliyor. Üretici firmalar da bunun sağlığa zararlı olduğunu kabul ediyor. Öyle ki amalgam kutularının üzerinde kuru kafa işareti ile ekolojik dengeye zarar verdiğine dair işaret var. Durumun ciddiyetine varan ülkeler bu dolgu malzemesini yasaklı listesine çoktan koymuş. 1983'ten bu yana İsveç, Norveç, Danimarka, Almanya, Avusturya, Rusya ve Japonya'da yasak. Amerika'da 5 yaş altı çocuklarda yasak, erişkinlerde ise sınırlandırılarak kullanımı söz konusu. Kanada ve İsviçre'de hamilelerde ve çocuklarda kullanılması yasak. Avrupa Birliği'nin (AB) ise bununla ilgili çeşitli normları var. AB yasalarında bütün diş ünitelerinde, sökülen amalgam dolguların bertarafı için amalgam ayırıcı bulundurma zorunluluğu getirilmiş.
Amalgamla ilgili ortaya atılan iddialara bakarak şunu söylemekte yarar var. Bazı görüşlere göre cıva zararlı olmasına rağmen dişteki amalgam dolgunun vücuda zararı yok! Ancak bilinen bir gerçek var ki cıva insan sağlığına zararlı bir element. Amalgam dolgu yapılırken yanlışlıkla cıva yutulabilir ya da amalgam doğru olarak uygulanamayabilir; tükürük ve kan aracılığıyla vücut sürekli olarak cıvaya maruz kalabilir. Amalgam dolgu zararsız olsa bile sağlığa zararları ile ilgili ciddi şüpheler varken uzak kalmak en doğru seçenek. Ayrıca eğer alerji gibi bir soruna yol açmıyorsa, ağızdaki sağlam, sorunsuz dolguları söktürmeye gerek yok. Çünkü amalgam dolguların sökülmesi daha tehlikeli. Sökülürken cıva açığa çıktığı için dolguların sökülmesi özel şartlarda yapılmalı. Amalgamın vücuttan atılması için gerekli vitamin destekleri verilmeli, nöralterapiyle destek olunmalı. Kısa süre içinde 8-10 amalgamı değiştirmek hastada olmayan şikâyetlere (aşırı yorgunluk, baş ağrıları vb.) yol açabiliyor.
Cıva kullanımı
Elbette cıvanın tek marifeti diğer metallerle kolayca amalgam oluşturması değil. Normal şartlar altında sıvı hâlde bulunan tek metal cıva. Bu özelliğinin de katkısıyla cıva geniş kullanım alanı bulmuş. Sıvı hâlinde olduğu kadar gaz hâlinde de kullanılıyor. Örneğin floresan lambaların içinde cıva buharı var. Çevreye olan toksin etkilerinden dolayı cıva kullanılan pek çok alanda alternatiflere yönelme çabası varken, çevre kaygısı ile standart ampuller yerine tasarruflu floresan lambalar öneriliyor. Cıvanın kullanım alanlarından bir kısmı; egzoz gazları, böcek ilaçları, içme suları, keçe, kulak burun damlaları, bazı aşılar, hepatit, grip, kontakt lens solüsyonları, çamaşır yumuşatıcıları, deniz ürünleri, pudra, bazı kozmetik ürünler, ahşap koruyucular, yer cilaları ve parlatıcılar.
Amalgam dolguları olanlar nelere dikkat etmeli?
Limonlu ve sirkeli besinler cıvayı çözer. Bu sebeple bunlardan uzak durmalı.
Sakız cıvayı çözer, uzun süreli ve çok çiğneme cıvanın çözülmesine sebep olur.
Sıcak yiyecek ve içecekler de cıvanın çözülmesine sebep olur.
Amalgam dolgunun yol açtığı hastalıklar ve bulgular
Sinir sistemi hastalıkları: Alzheimer, MS, ALS, Parkinson, sinir iltihabı, migren, baş ağrısı, konuşma bozukluğu, ellerde titreme. Bağışıklık sistemi hastalıkları ve romatizmal hastalıklar: Otoimmün hastalıklar (75 kadar hastalığı içerir), enfeksiyona duyarlılık, alerji, iltihaplı romatizma, lupus, mantar.
Sindirim sistemi hastalıkları: Bağırsak sendromu, ülseratif kolit, gastrit, karın şişliği, kabızlık, ishal.
Karaciğer ve böbrek hastalıkları: Böbrek yetmezliği, karaciğer hasarı, kalp hastalıkları, kalp-damar tıkanıklığı, göğüs ağrısı, tansiyon, kalp ritim bozukluğu.
KBB hastalıkları: Sinüzit, kulakta tıkanıklık, kulakta çınlama, koku alma hissinde azalma. boğazda ağrı ve yanma.
Göz hastalıkları: Görme bozukluğu, renk körlüğü, üveit. Solunum sistemi hastalıkları: Astım, bronşit, KOAH.
Cilt hastalıkları: Egzama, sedef, saç dökülmesi, ciltte kızarıklık.
Hormonal hastalıklar: Diyabet, hipotiroidizm, hashimoto, kısırlık.
Psikiyatrik hastalıklar: Şizofreni, depresyon, panik atak, uyku bozukluğu, hafıza kaybı, anksiyete, otizm.