Tüm paydaşlar, bir şube müdürü etmiyor
Yönetici Görevlendirmelerinde Bardağın Dolu Kısmı var mı?
MEB'de yönetici görevlendirme yönetmeliği yayımlandıktan sonra bir çok konu tartışılmaktadır.
Gazeteler, televizyonlar hep bir ağızdan müdürün kaderini öğrenci ve veliler belirleyecekler diye haberler yapmaktadırlar.
Haber doğru da haberde gazetecilikte geçerli olan "köpeğin insanı ısırması haber olmaz ama insanın köpeği ısırması haber olur" kuralı işletiliyor gibi...
Bakanlık yönünden baktığımızda kanun tamamen keyfi atamaya dahi yetki tanırken belli kriterler konulmasının aslında olumlu karşılanması gerektiği söylense de bu ölümü gösterip sıtmaya razı etmek demektir aslında...
Kaldı ki idareye sınırsız yetki tanınsa dahi bu yetkiyi kullanıp kullanmamak idarenin, iradesine ve konuya yaklaşımına bağlıdır. Örneğin TBMM hükümete savaş konusunda yetki verebilir fakat yetki sahipleri bunu barışın sağlanması ya da devamı noktasında caydırmak için de kullanabilirler, bodoslama girerek savaşmak için de...
Bu nedenle böyle bir yetki varken yönetmelikle bu yetkinin paylaşılır gibi görünmesini alkışlayabilmemiz için sonuçlar ne olacak ona bakmak lazım.
Veli, öğrenci, öğretmen puan verecek anladık da bu puanlar ne kadar etkili olacak?
Örneğin öğretmen, veli ve öğrenci temsilcilerinin (iç paydaş) tam destek verdiği bir müdür görevde kalabilecek mi?
İlçe müdürü istemediği sürece hayır. Çünkü ilçe milli eğitimdeki şube müdürü ve ilçe müdürünün puanları toplamı 60 olacak. Onların yarı yarıya desteği alındığında(30 puan) iç paydaşın tam desteği dahi yeterli değil. İkisi 70 ediyor.
İlçe Milli Eğitim paydaşları tam destek verdiklerinde (60 puan) iç paydaşların sahip olduğu 40 puanın 15'i dahi yeterli.
İşte bardağın dolu tarafı burası... Burada adaletten söz etmek, demokratik yaklaşım sergilendiğini iddia etmek doğru değildir.
Çünkü burada aslolan ilçe müdürlüklerinin değerlendirmesidir. Üstelik bugün itibari ile Türkiye genelinde asaleten görev yapan tek bir ilçe müdürü yokken...
Asaleten atama yapabilmek de mevzuat değişikliği olmadan zaten mümkün değil.
Bugün vekil çalışan ilçe müdürünün koltuğu garantilemesinin yolu kendisini göreve getirenlere karşı minnet borcunu ödemekten, itaatten, sadakatte kusur etmemekten geçiyor.
Görev yapanların kimlerden oluştuğunu bizim söylememize dahi gerek yok... Ayrıca atandıkları daha birkaç ay olmuşken değerlendirme yapmaları dahi mümkün değil... Eminim yanlarına 3 kişi alacaklar ve onlara sorup puanlama yapacaklardır.
Peki İlçe müdürünün emrindeki şube müdürleri nasıl? Onlardan 1700 tanesinin koltuğu dahi sallantıda çünkü sözlü sınavla atandılar ve görevden alınmaları an meselesi...
Hal böyle iken kimden adalet beklenecek? Adaletle, kariyerle, liyakatle koltuğa oturmayan, ilçe müdürü olmayanlardan kariyere, liyakate prim vermelerini beklemek ne kadar doğru?
İşte durum böyle... Yani bardağın dolu tarafına bakalım diyenler bardaktaki suyun neden tam olmadığını irdelemedikleri sürece neresine bakarsak bakalım anlamı yok...
Sizce alkışlamalı mıyız bu mevzuatı ve yaklaşımı?
Bir eleştiriyi de değerlendirme yapacaklar arasında en kıdemli ve kıdemi en az olan öğretmenin bulunması. En kıdemli öğretmeni anladık da kıdemi en az olan neden anlayamadık? Kıdemi en az olanın özelliği nedir?30 yıllık bir öğretmen ile 6 aylık bir öğretmeni (belki de aday öğretmeni) aynı havuza atmamızın sebebi nedir? Onun yerine örneğin kurulda bir öğretmen daha seçseydiniz? Ya da ortalamaları yerine direkt puanlarını katsaydınız...
Maksut BALMUK
Öğretmen