İki rektör, iki tavır
Türkiye'de ifade özgürlüğünü yerleştirmek için neden sürekli çalışmamız gerektiği, son günlerde Prof. Atilla Yayla'ya yönelik akıl almaz linç girişimiyle birlikte bugün daha iyi anlaşılmıştır.
Bu olay, yapılan bütün "reformlara" rağmen, ifade özgürlüğü konusunda geldiğimiz noktanın hâlâ ne kadar yetersiz olduğunun bir göstergesidir. Uzun söze gerek yok, medeni dünyanın en önemli ilkesi olan ifade özgürlüğü bir kez daha ayaklar altına alınmıştır. Hayatını Türkiye'de ifade özgürlüğünün yerleşmesine adayan bir insan "hain" denilerek hedef gösterilmiştir, basın ve üniversite tarafından linç edilmek istenmektedir. İfade özgürlüğünün neden hâlâ hayati önem taşıdığını gösteren bu olayın farklı bir boyutu daha var: İfade özgürlüğünün bir türevi ve çok önemli bir parçası olan akademik özgürlük de ayaklar altına alınmak isteniyor. Böylece susan, susturulan ve zaten YÖK sistemi içinde yazıp çizmekte zorlanan akademisyenlere de "ibret olacak bir ceza" verilmek isteniyor. Dünyada ve Türkiye'de akademik özgürlüğün hangi durumda olduğunu daha iyi anlamak için, iki rektörün ifade hürriyetine bakışını yansıtan iki yazıyı karşılaştırmak yeterli olacaktır. Her iki konu arasında okurlar bir paralellik kurmakta zorlanabilir; ancak burada esas olan temel realite, iki farklı üniversite rektörünün 'akademik özgürlük' temelinde birbirleri ile çelişen tavırlarıdır şüphesiz.
Birinci yazı, Atilla Yayla'nın öğretim üyesi olduğu Gazi Üniversitesi Rektörü tarafından yapılan açıklamadır. Konuşmanın tam olarak içeriğine ilişkin kaset çözümlemeleri dahi bitmeden, yani konuşmanın tam olarak ne olduğunu dahi bilmeden, yapılan konuşmayı "üniversitede infial yaratmıştır" şeklinde değerlendiren ve Prof. Yayla'nın jet hızıyla cezalandırılmasını sağlayan rektörün açıklaması, en özgür kurumlar olması gereken üniversitelerin Türkiye'deki içler acısı halini, örneğin neden dünyanın ilk 500 üniversitesi arasında bir yer bulamayışını anlamamızı mümkün kılıyor. İkinci yazı ise medeni ülkelerin fikrî altyapısını oluşturan en önemli ilkelerden birinin, ifade özgürlüğünün nasıl korunduğunu anlatan Columbia Üniversitesi rektörüne ait. Bu makale Prof. Dr. Edward Said'in 2000 yılında İsrail karakoluna taş atması üzerine öğretim üyeliğinin sonlandırılmasını isteyenlere cevap niteliğindedir. Okuyucu bu cevapta üniversitelerin neden özgürlük alanları olması gerektiği konusunda ikna edici cevaplar bulacaktır. Bu iki farklı bakış açısı aynı zamanda dünya ile aramızdaki farkı apaçık ortaya koymuyor mu?
Gazi Rektörü: Yayla, ders vermekten uzaklaştırılmıştır
Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kadri Yamaç, GÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Yayla'nın Atatürk ile ilgili yapmış olduğu konuşmalarının, üniversitenin tümünde infial yarattığını belirterek, "Bu öğretim üyesi, bugünden itibaren ders vermekten uzaklaştırılmıştır.'' dedi. Prof. Dr. Yamaç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Yayla'nın İzmir'de bir panelde yaptığı konuşmayı hatırlattı. Rektör Prof. Dr. Yamaç, şunları kaydetti: "GÜ'nün bir öğretim üyesinin Atatürk ile ilgili yapmış olduğu çirkin konuşma, üniversitemizin tümünde infial yaratmıştır. GÜ, Atatürk tarafından kurulan çağdaş bir üniversitedir. GÜ'nün tümü, Cumhuriyet'in temel niteliklerine derinden bağlı olup şu andaki yönetim de bu yönde eğitim öğretim yapmaktadır. Bu yöndeki politikamızdan da asla taviz vermeyeceğiz. Cumhuriyet'in kurucusu büyük Atatürk'e 'bu adam' diye hitap edecek derecede 'terbiye azlığı' gösteren bu kişi, hepimizde infial yarattı.'' Prof. Dr. Yamaç, Atilla Yayla hakkında inceleme başlattıklarını belirterek, "Bu öğretim üyesi bizden önceki yönetim sırasında profesör olmuştur.'' dedi. Atilla Yayla'nın fakültesinin izni olmadan İzmir'e gittiğinin belirlendiğini ifade eden Prof. Dr. Yamaç, bundan dolayı da soruşturma açıldığını belirtti. Anayasa'nın ve yasaların, "Atatürk ilkelerine bağlı öğrenci yetiştirilmesini'' öngördüğünü vurgulayan Prof. Dr. Yamaç, Atilla Yayla'nın bu gerekçelere dayanarak bugünden itibaren fakültede ders verme görevinden uzaklaştırıldığını bildirdi. Prof. Dr. Yamaç, inceleme ve soruşturma sonuçlanıncaya kadar Yayla'nın ders veremeyeceğini sözlerine ekledi.
MUHAFAZAKAR DÜŞÜNCE DERGİSİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ
SERHAT BUHARİ BAYTEKİN