Sendikalar şebekeleşiyor-mu?
SENDİKALAR ŞEBEKELEŞİYOR-MU?
Sendika(cı)lar gittikçe sorunun birer parçası haline geliyor;
Kalıcı ve ilkeli yapılanmalardan yoksun doğan, gelişen ve büyüyen sivil örgütlerin geldiği nokta endişe vericidir. Politik toplumun massedici özelliğinin sivil kanatta rahatsızlık uyandırması beklenirken aksine politik olmayan toplum, politik toplumla çıkar ilişkisi yaşamaktadır. Bu zihniyete sahip sivil örgütler Calgary Alta'nın deyişiyle ?Merdiveni yanlış duvara dayamaktadırlar..?
Türkiye'deki sivil örgütlerin bazıları özgürlük, bağımsızlık, tarafsızlık, kalite vs. gibi en temel ilkelerini dahi göz ardı edebilecek kadar bu çıkar çarkının önemli bir unsuru haline gelmişlerdir. Liderliklerini korumada, bulundukları çevrelerdeki mülki amirlerle ve parti başkanlarıyla yaptıkları ayak oyunlarına ve bu uğurda gösterdikleri hünerlerine borçlu olan sendikacıların ciddi bir ahlak, erdem ve onur sorunuyla karşı karşıya kaldıkları bir gerçektir.
Türkiye'de bağlı oldukları iş kollarındaki sorunlar ve aksaklıklar üzerine kafa yormadan tüm enerjilerini, güç ve prestijlerini pekiştirmek adına harcayan bunun için; bulundukları çevrede kaymakamından Milli Eğitim Müdürlüklerine, yerel basınından okullarına kadar tuhaf bir ilişki ağıyla ağırlıklarını hissettiren bazı sivil örgütler, araya iktidar partisinin adamlarını da koyarak keyfi atamalar, yer değiştirmeler yapmaktadırlar. Moda tabirle kadrolaşmaktadırlar. Bu tür ilişkilerin kendilerini güç sahibi yaptığını ilan edecek kadar da sivil toplum anlayışından ve ahlakından uzaklaşmaktadırlar. Özellikle eğitim alanında varlığını hissettiren bu tür olumsuzluklar hem eğitim sistemimizi sarsmaktadır hem de sivil toplumun ağırlığını ve kalitesini baltalamaktadır. Bu durumu tespit edebilmek için sıradan bir-iki okulu ziyaret etmeniz yeterli olacaktır..Oluşturulan bu zihniyetten rahatsız olanları, eleştirenleri, muhalefet edenleri sürgünle, tehditle, şantajla sindirmek istemeleri de olayın bir başka vahim yanıdır.
Kendi kurallarını, yol ve yöntemlerini, stratejilerini bu şekilde belirleyen sivil yapılanmaların şebekeleştiklerini söylersek pekte yanılmış sayılmayız. Şebekeleşen bir sivil örgütün demokrasiye, özgürlüklere, hukuka ne denli zarar vereceği tasavvur bile edilemez. Büyük bir değişim süreci yaşayan Türkiye'de bazı sivil örgütlerin bu karmaşık, çelişik, ilkel yapılanmaları, değişmekte ve gelişmekte olan ülkemize zarar vereceği gibi zihinlerdeki sivil toplum algılamasını, bakış açısını, felsefesini de büyük ölçüde yaralayacaktır.
Bu halleriyle sivil toplum örgütlerinin özgür bir toplumun inşasında aktif rol almaları beklenemez. Herkesin bir tarafta kendi kurallarını koyduğu, stratejilerini belirlediği, günümüz Türkiye'sinde tarafsızlığa, birliğe, beraberliğe, ahlaka, dürüstlüğe pirim verilmemesi doğrusu çok şaşırtıcıdır.
Kalıcı ve ilkeli bir sivil yapılanma pekâlâ mümkün;
Ülkemizde; bir yerlere eklemlenmeden, bağımsız, gücünü sivillerden devşiren, ortak bir zeminde sorunların konuşulup tartışıldığı ve çözüm üretildiği, söylemleri, bakış açısı tarihsel ve toplumsal gerçekliğe dayanan bağımsız bir sivil yapılanma pekâlâ mümkündür. Ülkemiz böyle bir yapılanmayı mümkün kılabilecek potansiyele sahiptir.
Sivil Toplumda yaşanan bu kadar karmaşa, yozlaşma ve kamplaşma içersinde gerçek sendikal mücadelenin ne denli bir değer kazanımı olduğu bilinmelidir. Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılıp insanca bir yaşam alanının açılması, özgür bireylerden kurulu bir toplumun oluşturulması ve mücadelelerin bu minvalde verilmesi gerekmektedir.
Bilgi ve birikimini ahlakla, erdemlilikle, dürüstlükle donatan bir sivil örgüt insanlaşmanın ve özgürleşmenin önündeki tüm engelleri yok etme şansına sahiptir. Kendisi özgür ve bağımsız olmayan bir sivil toplumun, özgür bir toplumun inşasında aktif rol oynaması beklenebilir mi?
Türkiye'de var olan mevcut sivil yapılanmalar, seküler batı kültürünün bizlere sunduğu kavramlarla değil bizzat kendi tarihsel ve toplumsal gerçekliğimize yatkın insan hakları, kavramımızla yeniden yapılanmalıdırlar. Özgürlüğe, demokrasiye ve hukuka olan inançlarını yeniden tazelemelidirler.
Bu uğurda üretilecek fikirler, verilecek mücadeleler; asil bir duruşla, kendinden emin, ön yargılardan uzak, tarafsızlıkla, kişisel çıkar ve ikbal peşinde koşuşturmadan en önemlisi bilinçli muhalefetle olmalıdır. Politik toplumun içersinde eriyen, yok olan bir sivil toplumun yapacağı pekte fazla bir şey yoktur..
Neo-liberal ekonomik politikaların dayatıldığı, piyasa ekonomisinin insan ilişkilerine yansıtılarak oluşturulan ?ithal? müfredat örneklerinin getirtildiği, düşünce ve ifade özgürlüklerinin önündeki engeller, eğitimin uzayıp giden sorunları vs. gibi onca olumsuzluklar arasında sendikacıların köşe kapma yarışı yapmaları kesinlikle ahlaki değildir bizatihi ihanettir..Hem sivil toplum kavramına hem de umut ve beklenti içersinde olan binlerce çalışana..Sivil Toplum bu kadar hafife alınmamalıdır.
Ciddi bir bilinç ve zihin kayması yaşayan sivil yapılanmalar elde ettikleri sendikal güçleri kendileri gibi düşünmeyenler üzerinde bir baskı aracı olarak kullanmaktan vazgeçmelidirler.
Önemli olan bu ülkenin geleceği, mutluluğu ve refahıdır burada oluşan aksaklıklar hepimizi etkilemektedir. Bir tarafın çıkarı ve refahı yerine hepimizin çıkarları gözetilmelidir. Adaleti ve özgürlüğü herkes için istemek mecburiyetindeyiz. İnsani olanda budur, ahlaki olanda.
UFUK COŞKUN
ÖĞRETMEN-SEN GENEL TEŞKİLATLANMA SEKRETERİ
[email protected]