Resmi yazıda sehven yazılanın telafisi olur mu?
Baktı, bir daha baktı, gözlerine inanamadı. Resimsiz gazeteye bakıyordu. Yakın zamanda kurulan, . Bitkilerini İyileştirme ve Geliştirme GM'ne yapılan atamanın karşısında kendi ismi vardı. Kimliğini çıkardı karşılaştırdı, evet-evet isim doğruydu. Artık o bir GM idi. Bu duruma bir anlam veremedi. Bu alan kendi alanı da sayılmazdı ama yazan yazmış, imzalayan imzalamıştı. Bir yanlışlık olduğunu fark etti ama umursamadı ve de çaktırmadı. Olayı çakanlarda nemelazım diyerek bundan faydalanmanın yollarına koyuldu.
Resimsiz gazetede ilan edilene kadar konunun imza hiyerarşisinde yer alanlar,
kişiyi doğru belirlemişler, günlerce işi gücü bırakıp gündem etmişler ancak
sunumdaki isimde bir harfin yanlış yazılmış olduğunu görememişlerdi. Olayın
vukuundan sonra bir araya gelmişler; biz ne halt ettik dercesine bakışmışlar,
bir süre gözleriyle konuşmuşlar ancak sonra sorun yokmuş gibi davranmanın kendileri
için daha iyi olacağını düşünüp öyle yapmaya karar vermişlerdi. Çünkü hepsi
aynı oranda sorumluydu ya da yanlışta aynı oranda pay sahibiydi. Herhangi bir
açıklama gereği duymadılar yerin kulağı vardı ve zaten bu durum üste izah edilemezdi!
Ama yine de kendi aralarında; -Arkadaş nasıl olur? -Hiç sorma! -isim benzerliğinden!
-Bu resimsiz gazetede de, ana baba adı, kimlik bilgisi yazmıyor ki kardeşim,
ne yapalım! Diye mırıldanmaktan da geri duramadılar. İçlerinden biri sehven
yazdık desek diyecek oldu, bütün gözler ürkünç bakışlarla ona yönelince vazgeçti.
Nereden bile bilirlerdi ki bir harf hatası yapılacak ve bu harf hatası bütün
gözlerden gizlenerek zirveye yürüyecek ve bam başka biri olarak zuhur edecek!
Yeni GM, şaşkın bakışlar, "ama", "fakat", "lakin"
mırıltıları, bir tarafta durumu fark edip kıs kıs gülenler eşliğinde geçti makama
oturdu. Rutin ziyaretlerin ardından rutin işlere koyuldu. Aslında pekte güzel
götürüyordu. Her şeyi irdelediği için pek hatada yapmıyordu. Ama çalışanın gözünde
yeni GM pekte titizmiş izlenimi bırakıyordu. Çalışanlar harf hatası sürecini
bilmediklerinden, farklı konulardan gelen GM'lere de alışkın olduklarından ayrıca
çalışanların, GM'nin farklı bir alandan gelme durumunu, sorgulama yetkileri
olmadığından bu durumu yadırgamıyorlardı. Çünkü son 5 GM farklı konulardan gelmiş
bir süre bu ortamı teneffüs etmiş gitmişlerdi. Hem yadırgamak bu gibi durumlarda
mutsuz olmak ya da mutsuz edilmek demekti.
Sonuçta, zaten işi, çalışanlar yapıyordu; yazışmaları, sunuları, toplantıları,
uygulamaları alt birimler sorunsuz bir şekilde gerçekleştiriyordu. GM son kertede
bir imza atıyordu, o kadar! Bazen kısa bir açıklama isterdi ama çoğu zaman açıklamaya
da gerek duyulmazdı.
Bu arada hayırlı olsuna gelenlerin haddi hesabı yoktu! Bu tür değişiklikler
sık ve çok olunca GM'lük en çok bu gibi durumlarda yoğunlaşıyordu. Hatta öyle
ki, çoğu zaman hayırlı olsun ziyaretleri adeta bir etkinliğe dönüşüyordu! Çiçekçiler
bayram ediyordu. Herkes göze girmek için safın en görünür tarafında yerini almak,
fotoğraf karesinin ortaya denk düşen konuma denk getirerek en iyi pozu vermek
için yarışıyordu. Hatta makamdevir teslim töreni ekibi bile kurum kurum oluşmuş,
programları itinayla hazırlanır ve uygulanır olmuştu.
Yeni GM'nin yakın dostları, -hayırdır nasıl oldu bu iş, sıradan bir şefken
nasıl bu kadar yükseğe zıpladın diye soruyor, o hiç sormayın benim içinde sürpriz
oldu diyordu sadece. Olayın gerçek şekline hiç girmiyordu. Kendi kendine de,
takdiri ilahi, demek maneviyat yönünden bir artım varmış ki böyle oldu, diyerek
teselli buluyor, zaten bilgim de diğerlerinden geri kalmaz diye düşünüyordu.
Yazmanın, isim benzerliğini hesaba katmaması, isim benzerliği olan kişinin
soy ismini, Orakcıoğlu yazması gerekirken Oraklıoğlu yazması yüzünden, birden
makam farklı bir bedene gitmişti! Durum vehim görünse de, ismi tutanda sonuçta
aynı teşkilattan biriydi. Belki de sırası erken gelmişti! Buna rağmen aslında
bu büyük bir sorun da değildi. Bu durumun işleri aksatacak bir tarafı yoktu.
Teşkilatın çalışanları işleri yürütüyordu zaten. Yeni gelen GM'de her fani GM
gibi kısa bir süreliğine burada ikamet edip gidecekti. Zaten fazla ikamet edince
metamorfoza uğruyorlardı, bunu bilen ve gören akıl ikamet sürelerini kısa tutuyordu!
Yeni GM için, sehven yanlış yazılan bir harf, imzadan daha değerli bir mühür
olmuştu. O da biliyordu, bu sehven, bu şartlarda düzeltilemeyecek bir sehvendi.
Hatta gündem bile edilemeyecek bir sehvendi.
Gerçekte belli kademeye kadar sehven kelimesi işe yarıyordu, hatta çilingir
gibi sorunları çözüyor, sihirli bir kelime gibi, "açıl susam açıl"
der gibi, birçok kapıyı açıyor, olmazı olur yapıyordu. Buna rağmen sehven kelimesi
haddini biliyordu. Belli bir sınırda durması gerektiğini öğrenmişti. Olur-olmaz
yerde kendini göstermiyor, öne çıkmıyordu. Tabiatı gereği daha sığ makamlarda
mevcut fonksiyonu ile birlikte dolaşıyor, gösterisini yapıyor ve bu gösteriden
elini kolunu doldurarak çıkıyordu. Ancak belli kademeden sonra, daha derinlerde,
ağıza alınması bile ayıp karşılanıyordu.
Belli bir kademeye kadar insani bir zaaf olarak görülüp merhametle karşılanan
sehven kelimesi, belli bir kademeden sonra ayıp ve yüz kızartıcı bir eylem olarak
değer görüyordu. Ama buradaki durum gerçekten sehvendi, hem de buradaki sehven
bir cümle değil, bir kelime değil sadece bükük beli düzeltilmiş bir harfti!
Ama buradaki sehvenin geri dönüşü yoktu! Buradaki sehven artık sehven değildi!
A. Vecdi YAZAR
Not: Bu yazı tamamen hayal ürünü olup hiçbir kurum ve kuruluşla ilgisi yoktur.