Liseler sorunu üzerine değerlendirme
Bakan AVCI Uluslararası Eğitim Kademelerine Geçiş Konferansında açıklamalarda bulunmuştur. Aslında açıklamadan öteye itiraf niteliğinde bir konuşma yapmıştır.
Sayın AVCI: “Uygulamalarda; Liselere Geçiş Sınavı'ndan (LGS) Ortaöğretim Kurumları Sınavı'na (OKS), Ortaöğretime Geçiş Sistemi (OGES) kapsamında 6'ncı, 7'nci ve 8'inci sınıflarda yapılan Seviye Belirleme Sınavları'ndan (SBS) 2010 yılından itibaren sadece 8. sınıflarda yapılan SBS'ye kadar önemli değişiklikler yaşanmıştır.” ifadelerini kullandı.
Yöntem değişikliklerinin ortaöğretime en uygun geçiş sistemi oluşturmaya yönelik arayışların bir sonucu olduğunu kaydeden Avcı, “Bizlerin arayışları da ortaöğretime yönelik en uygun geçiş sistemi arayışlarının devamı niteliğindedir. Gelişmiş ülkelerin standartlarında, ülkemiz şartlarına uyum gösteren ve kalıcı nitelikte olması gereken yeni bir ortaöğretime geçiş sisteminin geliştirilmesi için bakanlığımızın ilgili birimlerince yürütülen çalışmalarla birlikte bakanlık dışı paydaşlarımızın katkı ve katılımları da çalışmalarımızın özgün bir şekil almasında belirleyici olacaktır.
Şeklindeki cümleleriyle bugüne kadar deneme yanılmayla en iyi sistemi bulamadıklarını yeni arayışlara girdiklerini itiraf etmektedir. Bu sorun tabii ki sadece AKP hükümetinin sorunu da değildir. Fakat işin bu noktaya gelmesinde onların hataları da azımsanamayacak kadar çoktur.
Çünkü bir sistemi oluştururken ya da sistemle oynarken geleceği de öngörmeniz ve planlamanız gerekir. Örneğin tabela değiştirerek oluşturmaya çalıştığımız Genel Liseyi Anadolu Lisesine dönüştürme projesi uygulamaya konulurken bugünler düşünülmeliydi. Sistemin nerede ve nasıl tıkanacağı hesaplanmalı ve tedbir alınmalıydı.
İş başa geldikten sonra alacağınız tedbirin anlamı yoktur çünkü yara kangrene dönüşmüştür ve kökten kesmenizden başka çareniz kalmamıştır.
Dünyanın birçok yerinde sorun bile olmayan konular bizde problem oluyor çünkü problemi biz yaratıyoruz.
Eğitimi siyaset meselesi ya da manevra alanı olarak ele almaya devam ettiğimiz sürece de aynı konuları konuşmaya veliyi okuldan okula öğrenciyi de dershaneden dershaneye koşturmaya devam edeceğiz.
Yapılacak tek şey var. Eğitimi siyasi malzeme olarak görmemek. Eğitime kafa yoran her kesimin katılımıyla bir milli eğitim stratejisi ortaya koymak, kısa ve uzun vadeli planlamayı yapmak ve bu planı uygulamak. Gelen iktidarların değiştirmekle değil uygulamakla mükellef oldukları bir strateji ortaya çıkarılmalı ve süreçteki değişiklikler de mutabakatla belirlenmelidir.
Bu aklın yolu… Tabii ki siyasetin yolu ile aklın yolu aynı yerde çakışmayacaktır. Fakat biz yine de tarihe not düşelim ve söylemiş olalım.
Gelelim konumuza:
Nedir sorun? Ortaöğretime yerleştirme sistemi ve dershaneler….
Çözüm nedir ona kafa yormadan önce sorunu tanımlamak ve soruna sebebiyet verenleri ortaya koymak lazım.
Sorun Ortaöğretime yerleştirme sistemi ise bu sorunu çözdüğünüzde dershaneler sorununu da çözmüş olmalısınız.
Öğrenci neden dershaneye gidiyor?
Daha iyi bir lisede okumak için.
İyi lise tanımı nedir?
Herkes İstanbul Lisesi, Kabataş Erkek ya da Atatürk Fen Lisesine gidemeyeceğine göre dershaneyi yaratan sistem bu liseler değil. Dershaneler yokken bu liseler vardı. Bunlar Cumhuriyet liseleriydi. Köklü liselerimiz ve herkes tarafından bilinen liselerimiz.
Biraz eskiye gidelim. Eskiden liseye gitmek için dershaneye neden ihtiyaç duyulmazdı? Çünkü sınavla girilecek okul sayısı kısıtlıydı ve o okullar için yarışan öğrenci sayısı da kısıtlıydı.
Biz ne yaptık daha çok Anadolu Lisesi açtık (pardon dönüştürdük) ve böylece sınavla öğrenci alan okul sayısını da arttırdık. Başvuran sayısını arttırdık demiyorum çünkü herkesin SBS'ye başvurmasını neredeyse zorunlu kıldık.
Tabii ki düne kadar sınavla hiçbir yere yerleşemeyeceğini düşünen öğrenci en azından yeni dönüşen okula belki yerleşirim diyerek dershane kapısını çalmaya başladı.
Dönüşen okul daha önce beğenilmezken neden seçilen okul oldu?
Bu sorudan önce veli ne ister ona bakalım: Veli; Güvenli, Eğitim öğretimi iyi, düzenli okul ister. Bu okul bir de masrafsızsa ve eve de yakınsa tadından doyum olmaz…
Veli okullar dönüştükçe puansız gidilebilecek okul kalmadığından daha önce hiç beğenmediği okullara çakılan Anadolu tabelasına tav olarak tercih etmeye başladı. İstanbul'da bile tabelası her yıl taşınan yani yıllardır kendi binası olmayan okul var ve Anadolu Lisesi olduğu için hiç boş kalmıyor. Bina yok her yıl taşınıp duran bir okul…
Anadolu olunca sadece tabela mı değişti?
Öğretmen pek değişmedi fakat öğretmen de cazibeye kapıldığından boş ders kalmadı,
Anadolu olunca okula biraz olsun veli ve devlet katkısı da ortaya çıkınca donanım değişti…
Sınıf mevcutları 30 standardına bağlandı,
İkili eğitim bitti tekli eğitime geçildi,
İşte bunlar bu okulu seçilir hale getirdi. Peki bütün bunlar olunca başarı artıyor mu? Tabii ki hayır. Başarıyı etkileyen unsurları da şimdi ortaya koyalım.
- Okula kaydolan öğrenci en azından SBS başarısı olan yani belli akademik donanıma sahip, bir amacı olan öğrencilerden oluştu,
- Çocuk kazandığı okula geldiğinden sahiplenmesi kolay oldu.
İşte bu nokta çok önemli… Biz tabela değiştirdikçe tabela okullara gidenlerin dışında kalanlar, arta kalan okullara adeta tıkıldılar. Yer kalmadı mevcut arttı, o da yetmedi ikili eğitimler arttı derken tıkılan çocuklar sıkıldılar, sıkıldıkça sıktılar, sıktıkça patlama aşamasına geldiler derken okul oldu kötü, beğenilmez, seçilmez, okunmaz… Sigara orada, kavga orada, gürültü orada, ders işlenemez yer orası… Bütün bunlar öğrencilerin akademik başarısızlıklarıyla birleşince ortamlar ortaya çıktı… Okul beğenilmez, okunmaz hatta ve hatta öğretmenlik ve yöneticilik yapılmaz okul olarak anılmaya başlandı.
Şimdi biz iyi bir şeyler yaptık bilmem ne kadar Anadolu lisesi açtık derken arkada bıktıklarımızı hiç düşünmedik.
Şimdi son noktaya geldik ve bu yıl Genel Lise bırakmadık.
Çocuk SBS ile bir yere yerleşemezse ya Meslek Lisesine gidecek ya da Özel okula…
Özel okula paranız yoksa mahallenizdeki Ticaret Meslek Lisesine gitmek zorunda kalacaksınız. Böylece Matematik bilmeyen, öğrenmek dahi istemeyen çocuğu zorla muhasebeci yapacağız….
Ya da muhafazakar olmayan bir ailenin çocuğunu İmam Hatip'e yollayacağız… hani fırsat eşitliği hani herkesin tercih hakkına saygı(!)
Bu arada İmam Hatip'lere yerleşebilenler şanslı çünkü Lise bitene kadar alacakları derslerle üniversitede istedikleri alana kendilerini kanalize edebilirler. Çünkü onların haftalık ders çizelgeleri buna müsait.
Şimdi diyeceksiniz ki hep eleştiri hep eleştiri çözüm ya da öneri nerede?
Bu soru ve sorunları ortaya koyduktan sonra aslında çözüm ve öneri söylemeye gerek bile yok.
Çözüm tek. Tüm okulların, yukarıda sıraladığımız ve tekrar sıralama ihtiyacı duyduğumuz tabela değişikliği ile oluşan unsurları devlet eliyle oluşturmak:
- Sınavla öğrenci alan okul sayısını azaltmak,
- Tabela Anadolu Liselerini Mahalle Liselerine çevirmek,
- Sınıf mevcutlarını 30'a çekmek,
- İkili eğitimi kaldırmak (yeni bina, derslik…)
- Öğretmen açığını kapatmak,
- Okulun fiziki ihtiyaçlarını tamamlamak,
- Meslek lisesi dayatmasından vaz geçerek istekli öğrencilerin bu okullara gidişini sağlamak,
Şimdi bütün bunlar yapılınca tabela Anadolu lisesine eşdeğer okullar yaratılmış olur mu?
Bu okulların tercih edilme nedenleri arasında saydığımız;
- Okula kaydolan öğrenci en azından SBS başarısı olan yani belli akademik donanıma sahip, bir amacı olan öğrencilerden oluştu,
- Çocuk kazandığı okula geldiğinden sahiplenmesi kolay oldu.
Maddelerini sağlamadan tabii ki tam amaca ulaşamayız fakat bu maddeleri sağlamanın tek yolu sınav değil…
Örneğin; yönlendirmeyi sağlıklı yapılandırıp uygulayabiliriz,
Daha da önemlisi, Meslek liselerini iyi anlatmak, tanıtmak ve cebrederek değil cezbederek öğrenci kayıtlarını gerçekleştirmek.
Meslek liselerinin üniversiteye yerleşmedeki etkinliğini arttıracak tedbirler alarak cazibe merkezi yapabilmek,
Veli, öğrenci talebi akademik lise yönünde ise meslek lisesi sayısını arttırmaya değil veli talebi doğrultusunda kurum sayısını arttırmaya çalışmak.
Meslek lisesi- istihdam ilişkisini çok iyi planlamak, kurmak ve bu konuda vatandaşı bilgilendirmek.
9.sınıfların tüm liselerde ortak olması uygulaması yerine meslek lisesine kaydolan öğrencilerden akademik kariyere yönelmeyecek olanların durumunu kolaylaştıracak seçmeli ders ağırlıklı bir sisteme yönelmek.
Tüm liselerde sınıf tekrarına kalan öğrenciler için açık lise, açık meslek lisesi,devlet okullarında akşam lisesi alternatifleri üretilerek akademik yönden başarısız olan öğrencilerin örgün sistemde kalmalarında ısrar etmemek…
Böylece sınıf tekrarına kalan öğrencilerin okullarda yarattığı olumsuzlukların da önüne geçilmiş olacaktır. Eğer mevcut durumda olduğu gibi tekrar sayısı iki yılda ısrar edilecekse ikinci yılda kurum değiştirmek gibi önlemlere de başvurulabilir.
Liselerde her yıl 200 binin üzerinde 9.sınıf öğrencisinin tekrara kaldığı bu sayının 10.sınıflarda 50binlerde olduğu düşünüldüğünde yapılacak derslik ve öğretmen tasarrufu da düşünülmelidir. Sistem dışına çıkan öğrenci gittiği yerde (açık lise vs…) başarılı olursa yeniden sisteme geri dönebilmelidir.
Böylece;
- akademik başarısı çok düşük olan öğrencilerin çoğunluğu oluşturan okullardan, homojen okullara,
- başarısızlığın önemsenmediği durumdan öneminin kavrandığı bir duruma,
- zorla gidilen okuldan isteyerek gidilen okula doğru bir rota çizilmiş olacaktır.
Veli kendi mahalle okuluna servis vs… harcamaları olmadan güvenle çocuğunu okula gönderebilecektir.
Köklü okullar için ise yeni bir değerlendirme yapılarak az sayıda olacak bu okulların giriş sistemi farklılaştırılabilir.
Tüm bu önlemlere rağmen bazı okullarımız halen tercih edilmeyen, akademik başarısı düşük okullar olarak karşımıza çıkıyorsa yerinde denetim ve incelemelerle sorunlar ele alınmalı strateji belirlenmeli ve yerinde çözüm bulunmalıdır.
Geçmişte aynı mahalledeki, aynı bölgeden öğrenci alan iki ilköğretim okulundan birisi çok tercih edilirken diğerinin tercih edilmemesinin sebeplerini dahi irdelemeyen bir sistemle yola devam edilmemelidir. Bunun nice nice örnekleri vardır.
Kaldı ki genel lise olduğu halde mahallesine ya da ilinde kökleşmiş, başarılı öğrenciler yetiştirmiş, tercih edilen okullarımızın varlığı da göz ardı edilmemelidir. Yani işin özü ve çözümü tabela değiştirmekten geçmemektedir.
Bunlar bizim önerilerimiz, tabii ki ülkemizde sistemi düşünen ve tartışan nice nice eğitimciler, eğitimin paydaşları vardır. Herkes sözünü söyler ortak payda bulunur ve çözümler ortaya çıkar…
Tek bir gerçek var ki sayın bakanın da söylediği gibi bu yapı ile bu sistem yürümemektedir. Gemi su almaktadır ve limana çekmeden tamiri mümkün değildir. Liman ise eğitim camiasıdır. Bu camia siyaset işin içine girmediği sürece en iyi çözümü bulabilecektir. Aksi halde Çelik gitti Baş geldi, Baş gitti Dinçer geldi, Dinçer gitti Avcı geldi …. Şeklinde uzayıp gidecektir liste…
Olan da vatandaşa olacaktır. Şu anda var olan Ya SBS ya Özel okul sisteminin yürümesinin mümkün olmadığı açıktır.
Velilerin kaygılarını da anlamak gerekir ve gelecek yılını dahi planlayamayan velilere bir an önce yol gösterilmelidir.
Bundan sonraki süreçte bir yılını değil çocuğunun okul öncesinden üniversiteye planlamasını yapabileceği alternatifli sistemlerin hayata geçirilmesi dileklerimle…
Saygılarımla…
Maksut BALMUK
Eğitim Yöneticisi