Tecavüz yalan, işkence gerçek
Nesin Vakfı'nda tecavüze uğradığı ileri sürülen kızın, Adli Tıp'ta yapılan muayane sonunda bakire olduğu anlaşıldı. Tecavüzle suçlanan çocuklara cezaevinde işkence yapıldığı belirlendi
Nesin Vakfı'nda öne sürülen tecavüz iddialarıyla ilgili tutuklanan iki gencin suçsuz olduğuna ilişkin ciddi bulgular ortaya çıktı. Tecavüze uğradığı iddia edilen Z.K. (14) adlı kızın Adli Tıp Kurumu'nda yapılan tetkiklerde "bakire olduğunun" belirlenmesiyle F.A. (17) ve E.A. (18) serbest bırakıldı.
Cezaevinde kaldıkları 2 gece 3 gün boyunca fiziksel ve psikojik şiddete maruz kaldıklarını ileri süren çocuklar, "Falakaya yatırıldık, plastik borularla dövüldük" dediler. Nesin Vakfı Yönetmeni Prof. Dr. Ali Nesin, "Çocuklarımızın ve suçlanan vakfımızın haklarını mahkemede arayacağız" diye konuştu.
İstanbul Çatalca'daki Nesin Vakfı'nda kalan F.A. ve E.A., aynı yurtta kalan Z.K.'nın annesinin şikâyeti üzerine "tecavüz" iddiasıyla 8 Ocak'ta gözaltına alındılar. Ali Nesin, çocukların gözaltına alınmasının ardından yaptığı açıklamada, iddiaların asılsız olduğunu, olayın özel bir televizyon kanalı tarafından planlandığını söyledi.
Tecavüz edildiği ileri sürülen Z.K. tetkik için Adli Tıp Kurumu'na gönderilirken, F.A ve E.A. da 10 Ocak'ta tutuklanarak cezaevine konuldu.
Çubukçu: Yanınızdayım
Ancak Adli Tıp Kurumu'ndan gelen Z.K.'nın bakire olduğu yönündeki rapor, F.A. ve E.A.'ya yöneltilen suçlamaları temelinden sarstı. Yönetmen Ali Nesin, yaşanan olaylar karşısında yıprandıklarını belirterek Milliyet'e şunları söyledi:
"Psikolojik desteğe ihtiyacımız var. 5 günde 1 kap sıcak yemek yedim. (Devlet Bakanı) Nimet Çubukçu aradı ve yanımızda olduğunu söyledi. Bu bizim için moral oldu. Bundan sonra vakfımızı korumamız lazım. Eğer tecavüze uğradığı ileri sürülen kızımız bakire çıkmasaydı, kendimizi aklayamayacaktık. Yani vakfa geldiğinde bakire olmayabilirdi, o zaman ne yapacaktık. Peki bir daha böyle bir saldırıyla karşılaşmamak için ne yapmalıyız? Ya vakfı kapatacağız ya da vakfa gelen her çocuğu kızlık muayenesine göndereceğiz. 1 hafta annesine gitti diyelim, yeniden kızlık kontrolü yapıp vakfa mı alacağız? 30 yılda kurduğumuz vakfın imajı, 2 günde bozuldu. Atılan çamurun izini temizleyeceğiz."
Şiddet rapora geçti
Cezaevinden çıktıktan sonra Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı kanalıyla Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edilen F.A ve E.A'nın gördüğü şiddet, rapora da yansıdı. Dr. Ferhat Işık'ın verdiği raporda olayın öyküsünde çocukların, "Cezaevi gardiyanları tarafından plastik boruyla vurulmak suretiyle darp edilmiş olduğu" belirtildi. Raporda el, dirsek, tüm yüzeyi parmakları kapsayan ekimoz olduğu vurgulandı.
'Sapık torunlar'
Tecavüz iddiasıyla karşı karşıya kalan ve bu nedenle 2 gece 3 günü cezaevinde geçiren çocuklar, yaşadıkları travma nedeniyle sarsıldıklarını vurguladılar.
Milliyet'e konuşan çocuklardan F.A., şunları söyledi: "Bayrampaşa Cezaevi'ne girer girmez işkence başladı. Bir gardiyan girişte, 'Suçun ne ulan?' dedi. Bir şey söylemedim. Bir başka gardiyandan suçumu öğrendikten sonra plastik uzun borularla bacaklarıma ve ellerime vurdu. Sonra falakaya yatırdı.
Acıdan topuklarıma basarak yürüdüm. Normal yürüyemiyorum diye sinirlenip sırtıma vurdu. Döndükten sonra aynı plastik boruyla sırtıma vurdu. Sonra beni karantinaya götürdüler. 2 metrelik yerde 6 kişi kaldık. Ertesi sabah çıktık. Bir başka gardiyan enseme enseme vurdu. 'Nesin'in sapık torunları!' diye tekme attı. Sıraya sokup saçlarımızı kestiler. Daha sonra götürüldüğüm A1 koğuşundaki koğuş ağası da suçlamayı öğrenip beni dövdü.
Gece 24.00 sıralarında gardiyan gelip tahliye olduğumu, gideceğimi söyledi. Girişte 100 YTL paramı aldıkları için tek kuruşum yoktu. Birisi 10 YTL verdi. Gecenin karanlığında bir çıktım, sağanak halinde yağmur yağıyor. Tek başıma tramvaya binip eve gittim."
Doğru tecavüzcü koğuşuna
E.A. da başına gelenleri şöyle anlattı:
"Nezarethaneye alındığım 8 Ocak Pazartesi doğum günümdü. Çarşamba günü Metris Cezaevi'ne kondum. Cezaevini koruyan askerler dosyadan suçumu okur okumaz beni dövmeye başladılar. Dört asker tekme, tokat atmaya başladılar. Sonra gardiyanlar suçumu öğrenince bir fasıl da onlar dövdü. Ardından karantinaya götürdüler.
Bir görevli Allah'a inanıp inanmadığımı sordu. İnandığımı söyleyince şaşırdı, 'Aziz Nesin Vakfı'ndan gelmiyor musun? Oradan gelip de nasıl Allah'a inandığını söylüyorsun?' diye bağırmaya başladı. Karantina koğuşunda 80 kişi filan vardı. Soranlara suçumun hırsızlık olduğunu söyledim.
Cuma günü karantinadan çıkarılıp tecavüz koğuşuna konuldum. Ümraniye sapığı, Avcılar sapığı, bir yüzbaşı sapık hepsi bu koğuşta kalıyordu.
Daha önce, 'Seni bir daha karşımda görmeyeyim' diye beni döven gardiyan tecavüz koğuşunda beni görünce 'Seni görmeyeyim demiştim' diyerek yeniden dövdü. Bir gardiyan, 'Seni buradan çıkarıp cinayet koğuşuna koyarım' diye beni tehdit etti. Üstü kapalı tecavüz edilmekle ve öldürülmekle tehdit ettiler."