Savcıya rüşvet soruşturması
9 milyon dolar dolandırıldığı gerekçesiyle davacı olan işadamı, kendisinden rüşvet istediği iddiasıyla Kartal Cumhuriyet Başsavcı Vekili Yargı'dan şikâyetçi oldu
Demir ticareti yapmak üzere anlaştığı ve aralarında eski bir başkomiserin de bulunduğu şebeke tarafından 9 milyon dolar (12.5 milyon YTL) dolandırıldığı gerekçesiyle davacı olan işadamı Mustafa Yaşar Gökçeimam, kendisinden rüşvet istediği iddiasıyla Kartal Cumhuriyet Başsavcı Vekili Durmuş Yargı'dan şikâyetçi oldu.
Gökçeimam, kendisini MİT elemanı olarak tanıtan şebeke üyesi Ahmet Ruhi Zengin'in tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasının ardından dosyanın yetkisizlik kararıyla Bakırköy Adliyesi'ne gönderilmesi ve dava dosyasına ulaşma konusunda zorluk çıkarılması gerekçeleriyle de Kartal Başsavcısı Yusuf Ulu ile 2. Ağır Ceza Hakimi Hüseyin Öztürk'ün ismine de şikâyet dilekçesinde yer verdi.
Kartal Başsavcısı Yusuf Ulu ve Başsavcı Vekili Durmuş Yargı, Üsküdar'da görevliyken Abdi İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca'yı erken tahliye ederek gündeme gelmişti.
Gökçeimam'ın, iki sayfalık dilekçesinde şu satırlar yer aldı: "20.11.2006 tarihinde ev telefonum çalmış, kendisini Kartal Savcısı Durmuş Yargı olarak tanıtan birisi annemle konuşmuştur. Savcı Yargı'nın kendisinde dosyam olduğunu söylemesi üzerine telefonu babam alarak Mersin'de olduğumu söyledikten sonra Yargı, kendisinin de ailem gibi Kilisli olduğunu söylemiş ve kendisine ait ev ve cep numarasını bırakmıştır."
2 müfettiş araştırdı
Dilekçenin ardından Adalet Bakanlığı'nın gönderdiği iki başmüfettiş iddiaları araştırmak amacıyla Başsavcı Ulu, Yardımcısı Durmuş Yargı ve 2. Ağır Ceza Hâkimi Öztürk ile bazı adliye personelinin ifadesini aldı. Adalet Bakanlığı da bu soruşturmayı doğruladı. Savcı Yargı, "Benimle ilgili bilgileri bakanlığımdan alabilirsiniz. Siz kim oluyorsunuz da kendinizi yetkili sanıyorsunuz?" diyerek konuşma talebimizi geri çevirdi.
Para vermeyince zorluklar başladı
Gökçeimam dilekçesinde, İstanbul'a döndüğünde savcıyı bıraktığı numaralardan aradığını belirterek şöyle devam etti:
"Kendileri bana dosyamın burada olduğunu ve hemşerilerine yardım etmekten hoşlandığını söyledi. Ben de önümüzdeki hafta içinde kendilerini ziyaret edeceğimi söyleyerek, konuşmayı bitirdim. 28.11.2006 tarihinde avukatım Harun Karataş'la birlikte Kartal Adliyesi'ne gittim. Savcı Yargı'nın odasına yalnız girdim. Hal hatırdan sonra babasının babamla arkadaş olduğunu ve dosyadaki telefondan bana ulaştığını söyledi. Savcı bey hemen konuya girdi. Davayı kendisinin de takip edeceğini ifade ettikten sonra tabiri caizse benden bir şeyler istedi. Ben de dolandırıldığımı ve hiç paramın kalmadığını söyleyerek, davayı kazandığım takdirde kendisine bir şeyler vereceğimi ima ettim. Dosya savcısını sordu, bilmediğimi söyleyince avukatım Harun Karataş'ı içeriye aldık. Savcı bey dosya savcısını öğrendikten sonra çok namuslu bir savcıya düştüğümüzü ve savcının da Kilisli olduğunu söyleyerek, gerekirse dosya hakkında gizlilik kararı çıkarabileceğini belirtti. Savcı Yargı, davayla ilgili yardım ve desteğe ihtiyaçları olursa kapısının kendilerine her zaman açık olacağını söyleyerek vedalaştı.
İlerleyen günlerde dosyadaki bazı evrakların alımı konusunda hep problem yaşadık. Benden istedikleri parayı vermemem üzerine bunların yaşandığını düşünüyorum. Üsküdar'da birlikte çalışan Kartal Cumhuriyet Başsavcısı Yusuf Ulu ve Vekili Durmuş Yargı'nın bazı ayarlamalar yaparak dosyayı sözünü geçirebildikleri genç bir savcıya verdiklerini öğrendim. Paramın dolandırıldığna mı yanayım, yoksa adaletsizliğe mi?"